Putin İstanbul'da

04 Aralık 2012 Salı

Cihan Haber Ajansı Moskova kaynaklı haberinde Putin-Erdoğan görüşmesinin İstanbulda gerçekleşmesinin Erdoğanın ricası ile olduğunu duyurmuş. Ankara temsilcimiz Utku Çakırözerin dünkü Analizinde ekonomik ayağı ağır basan Türk-Rus UDİK toplantılarında Türkiye tarafını Başbakanın, Rusya tarafını Devlet Başkanının temsil etmelerinin protokole bağlı gelenek olsa da, tarafların bugüne kadar Konsey dışında kalan başbakan ya da devlet başkanını ziyaret etme özenini gösterdikleri bilgisi var... Doğal olarak Putinin Gül ile görüşmemesi sorgulanıyor, dünkü medya görüş bildirimlerinde de son zamanlarda çok temel konularda Gül ile Erdoğan arasında yaşanan görüş ayrılıklarının payı sorgulanıyordu.

\n

Bu tartışmaya özel katkı yapabilecek kadar bilgi sahibi olmadığım için bu işin ciddiyeti üzerine söz söylemeyi bilenlere bırakarak Putinin İstanbul ziyareti üzerinden aylar yıllardır kafamda takılı olan, anlamını, en azından verilmek istenen imajı çok önemsediğim bir başka gerçeği sizlere anımsatmak gereğini duyuyorum... Uysa da uymasa da Başbakanımız yıllardır yabancı konuklarını, hele de etkin ülkelerin etkin liderlerini İstanbulda ağırlamaya büyük özen gösteriyor. Görüşmelerin kimi zorunlu ayakları Ankarada yapılsa da en anlamlı dış ziyaretlerin en anlamlı buluşmaları İstanbulda sarayın bir devamı olan Başbakanlık Çalışma Ofisi ya da Osmanlı kimliğini öne çıkaran otellerde gerçekleştiriliyor. Toplantı etkinlikleri, hele de resepsiyonların aynı ortamlarda yapılmasına gösterilen özen elbet daha da etkin, medyatik bir görsel vitrin oluşturuyor. Laf aramızda Cumhurbaşkanı için de aynı özenin olmadığını söylemek güç.

\n

İddia ediyorum bir meraklısı dökümünü çıkarsa, ortaya Türkiyenin başkenti İstanbulmuş, konuk ağırlanan yerler de Osmanlının eserleri vitrininin, imajının çok ağır bastığı görülecektir. İsterseniz paranoya deyin ama Anadolunun Kurtuluş Savaşı ruhu, Cumhuriyet devrimleri algılamasında yeri olan, gerekçeleri açıklanan Ankaranın başkent olması ile ilgili algılamanın iktidarları tarafından bilinçaltı reddedildiği duygusu var bende. 10 yıllık iktidarlarında zaten çekim gücü olan İstanbulun merkez kimliğini artırmaya yönelik yatırımlarla, Ankarayı başkent kimliği ile koruma yatırımları politikalarında İstanbul lehine uçurum torpiller yapılması ortada. Uzmanlar, hatta piyasacıların uyarıları bile göz ardı edilerek piyasaların merkezinin İstanbula taşınması kararı ilk çarpıcı adımsa, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın İstanbula resmi çalışmalarını taşıyan adımlar ikinci anlamlı sonuçlar.

\n

***

\n

Putin-Erdoğan görüşmesinde Türkiyede enerji tekelinde Rusyanın ağırlığı pekiştirilirken, sağlık nedeni ile başka dış ziyaretlerini iptal eden Putinin Türkiyeyi seçmesi ve iki ülke arasında köklü çelişki yaşanan Suriye krizi görüşmelerinin ikinci planda tutulması eşyanın tabiatı gibi bir durum. Rusya tarafının bu konuda hırçınlaşmamasında değişen ABD politikalarının payını merak ediyorum. Bizim medyada yer alan haberlerden çok da algılanmıyor olsa da aslında Suriye politikalarında birlikte yola çıkılan ABD-Batı dünyası ile Türkiyenin izlemekte oldukları yolda ayrım çizgisi giderek derinleşmekte. Beraber çıkılan, Türkiyenin önde yürümesi istenen yolda ABD-AB cephesinin çok ciddi bir ayak sürümesi gündemde...

\n

Tabii ki bu saatten sonra Esadın devrilmesi projesinden vazgeçtikleri gibi bir sonuç çıkarım yapılamaz. Ancak Arap baharları deneyimleri, en sakin gibi görünen Tunustan, şu anda en korkutan Mısıra, El Kaide, radikal, iktidarda vitrinleri yumuşasa da en azından şeriatçı kimlikleri, yönetim anlayışları çok katı, insan hakları demokrasiden kopuk yönetimleri, iktidar icraatları ile... ABD, Batı dünyasını, ittifak çıkarları anlamında da fazlası ile kaygılandırıyor. Libyada ABD elçisinin ölümü ile ortaya çıkan aşiret savaşları, Irakta iç savaşta gelinen yeni boyutlar cabası. Özet sonuç söz konusu tabloda ABD penceresinden, Suriyede yeni iktidarı oluşturacak güçlerin dağılımı, El Kaide benzeri İslami ittifak kimliği, Esadın gidişinden daha önemli sakıncalar taşıyan nitelik kazanmış durumda.

\n

Bunun çok açık bir başka okuması da Esadı götürmede öncelikle Türkiyenin öncül görev üstlendiği yola çıkılan günlerden bugüne yürünen yollar nerede ise tersine. Başbakan Erdoğanın Esadın bir an önce düşürülmesi yolunda BM başta ABD, Batı dünyası, dünyanın gerekenleri yapmadığı uyarı açıklamaları, sık sık yinelenen çıkışları oralarda nasıl okunuyor acaba? Hele de Başbakan Erdoğanın demokrasi, insan hakları gelişmesi beklenen Arap Baharı yaşanmış ülkelerde şeriat eksenli, insan hakları, demokrasi ilkelerine sırtını dönmüş iktidar icraatlarını ağzına bile almaması, eleştirmek yerine, yandaşları ile birlikte dolaylı gibi açık destek yanı ağır basan politikaları nerelere konuyor, nasıl değerlendiriyor?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları