Sungu Çapan

‘Kusursuzlar’la kusurlular

03 Ocak 2014 Cuma

2014’ün üçü yerli (Kusursuzlar, Patron Mutlu Son İstiyor, Halam Geldi), ikisi yabancı (Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı, Oldboy) ilk filmleri gösterimde

İstanbul’dan kaçarak kısa bir süre önce kaybettikleri anneannelerinin Çeşme’deki yazlığına, daha tatil mevsimi şamatası başlamadan postu seren, müthiş bir ortak sırra sahip ama tamamen farklı karakterlerdeki iki kız kardeşin, Lale’yle (İpek Türktan Kaynak) Yasemin’in (Esra Bezen Bilgin) arasında sürekli tırmanan gerilimi eksen alan “Kusursuzlar”, 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film seçilip Ramin Matin’e de en iyi yönetmen ödülünü kazandırmıştı geçen yıl.
2011’de İngilizce çektiği ve Antalya’da ikinci ödül niteliğindeki Dr. Avni Tolunay jüri özel ödülüne layık bulunmuş, distopik “Canavarlar Sofrası”yla adını duyurmuş, 1977 Ankara doğumlu, 1999’da ABD Loyola Marymount Üniversitesi Sinema Bölümü’nden mezun olmuş, genç yönetmen Ramin Matin’in ikinci filmi “Kusursuzlar”, kan bağının yanı sıra iki kız kardeş arasında yıllar boyunca artmış karşılıklı hayal kırıklıklarıyla, öfke, çekişme, dayanışma, kıskançlık gibi duyguların ortaya çıktığı, karmaşık bir rekabet hikâyesine odaklanıyor.
Henüz inin-cinin top oynadığı, tekinsiz bir tatil atmosferindeki Çeşme’de, yan komşu Kerim’le (İbrahim Selim) tanışmalarıyla karşıtlıkları doruğa çıkan kız kardeşleri umulmadık bir başarıyla canlandıran İpek Türktan Kaynak’la Esra Bezen Bilgin’in çekim süresince psikoloğa giderek rollerine hazırlandıkları “Kusursuzlar” özetle, konusu, karakterleri, usta işi görselliği ve taze soluklu sinematografisiyle, yedinci sanat tutkunlarına salık verilecek cinsten, önemli ve ödüllü bir kadın filmi nitelemesini hak ediyor kesinkes. Dayanışmayla rekabet arasında seyreden, yoğun, karmaşık ilişkilerinin ve taşıdıkları korkunç sırrın altında ezilen Lale’yle Yasemin’in, gerçekleri beraberce göğüsleyebileceklerini mi, yoksa yollarını ayıracaklarını mı finaline saklayan bu “Kusursuzlar”, yeni yılın ilk kaçırılmayacak yerli filmi sonuçta.
Senaryosunu Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı, yönetmenliğini Kıvanç Baruönü’nün üstlendiği, yeni yılın ilk günü gösterime giren BKM yapımı “Patron Mutlu Son İstiyor”, yapımcısı tarafından mutlaka “mutlu son”la bitecek bir romantik komedi senaryosu yazmakla görevlendirilerek Kapadokya’ya yollanmışken karşılaştığı, ekran yıldızı, yakışıklı sevgilisiyle (Murat Başoğlu) evlenme hazırlıklarındaki güzel bir kadına (Ezgi Mola) sevdalanan ve hayatıyla birlikte, yazdığı senaryosu da git gide değişen, sarsak bir senaristin (tip değiştirmiş, peruklu haliyle komedyen Tolga Çevik yine bildiğiniz gibi!) değişimini konu edinen, popüler bir eğlencelik.
Erkan Can gibi deneyimli oyunculara ekrandan tanıdık Ersin Korkut gibi yeni isimlerin de katıldığı kadrosuyla öne çıkan, televizyon sektörünü fon alan bu beylik güldürü, BKM komedilerinin meraklısı seyirciye hoşça vakit geçirtebilir.
Üç yıl önceki ilk filmi “Çakal”la dikkati çekmiş yönetmen Erhan Kozan’ın ikinci filmi “Halam Geldi”, Kıbrıs’a yerleştirilmiş Diyarbakırlı iki ailenin töre gereği daha yeniyetmeyken evlendirilecekleri korku ve endişesini birlikte yaşayan, 13- 14 yaşlarındaki kızları Reyhan’la Huriye’nin (Miray Akay, Melisa Celayir) hikâyelerini aktaran bir dram. Yönetmen Erhan Kozan’ın, gerçek olaylardan yola çıkan Evrim Kanpolat’ın, çocuk gelinler sorununa farklı kökenlerden gelen Kıbrıslılarla Kürtlerin kültür çatışmasını da katarak harmanladığı senaryosundan çektiği “Halam Geldi”, 2013 Antalya Altın Portakal yarışmasının da beğenilen filmlerinden biriydi.
Yeni yılın ilgiye değer ilk yabancı filmiyse yönetmen Spike Lee’nin imzasını taşıyan, ABD yapımı bir Re-make (yeniden çevrim) olan “Oldboy”. Güney Koreli usta Park Chan-Wook’un bir çizgi romandan uyarladığı ve yoğun bir şiddetin sergilendiği, 2003 yapımı kült filminin bu yeni Amerikan versiyonunda Josh Brolin, Samuel L. Jackson, Elizabeth Olsen, Lance Reddick başrollerde.
Çocukluğumda filmlerini seyredip, taklit ve şarkı söyleme yeteneğine hayran kaldığım, kuşkusuz komedinin gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından, gerçek komik usta Danny Kaye’in Amerikalı tanınmış mizahçı James Thurber’ın hikâyesinden 1947’de yönetmen Norman Z. McLeod eliyle beyazperdeye aktarılıp bizde de vaktiyle “Rüyalar Peşinde” adıyla gösterilmiş, ünlü '69lk dönem filmlerinden “The Secret Life of Walter Mitty”nin yeniden çevrimi de gösterime giriyor bugün. “Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı” hakkında, sürdürdüğü sıradan yaşamına, ancak serüven dolu, heyecanlı ve alışılmamış gündüz rüyaları görerek katlanabilen Walter Mittyyi hem oynayıp hem de filmin yönetmenliğini yapan Ben Stiller’in bu kez fazlasıyla sıradan bir gişe filminden pek öteye gidemeyen bir iş çıkardığı vurgulanıyor eleştirmenlerce.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları