‘Cesursunuz öyle mi! Ya biz!’
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

‘Cesursunuz öyle mi! Ya biz!’

02.07.2018 08:59
Güncellenme:
Takip Et:

Şimdi siz “delikanlı” biz “eksik etek” öyle mi!
Almış koskoca devlet gücünü arkasına konuşuyor! Diyor ki “Hiçbirinizi yaşatmayacağız! Bundan sonra göreceksiniz”!
Bunu bir kadına söylüyor. Bunu bırakalım bir kenara.
Meclis Başkanvekilliği yapmış bir kadına söylüyor. Bunu da bırakalım bir kenara.
Bir parti başkanına söylüyor. Bunu da bırakalım bir kenara.
Ama asıl kime söylüyor biliyor musunuz; eşini faili meçhul bir cinayette yitirmiş, hem de ikinci çocuğunu kucağına aldığı gün bunu yaşamış, yıllarca kendisi de bir siyasetçi olsa da, o kimlikle değil, kayıp yakını olarak Cumartesi Anneleriyle oturmuş bir kadına söylüyor!
Bir telefon hattından söylüyor üstelik, yüz yüze de değil! Ve karşısındakini dinlemeden telefonu kapatıyor! O kadar emin ki kendinden, gücünden, her türlü fütursuzlukla yapabiliyor bunu.
Konuştuğu olay, vahşice şiddet uygulanarak öldürülmüş bir bakkal. “PKK yaptı” diyor. Aslında öyle de demiyor “Siz siz siz…” diyerek hırs içinde konuşuyor! Bakan olan kendisi, insanları koruması gereken kendisi, cinayetleri önlemesi gereken kendisi, aydınlatması gereken kendisi, her yurttaşın esenliğinden sorumlu olan kendisi!
Yani epeyce görevi var ama yurttaşını tehdit etmek yok bunların içinde! Ancak o kendinden emin, devrin onun devri olduğundan emin, bir telefonun ucundan bir kadını tehdit ederek görev yaptığını sanıyor! Hem de bu devletin adalet ve özür borçlu olduğu bir kadını…
O “korkusuz erkek” oluyor, bizlerse “korkan kadınlar”, öyle mi! Tek bir yere bile onlarca korumasız gitmeyenler “cesur”; her yerde halka karışan bizler “cesaretsiz” öyle mi!
Ama mesele cesaret meselesi de değil zaten, had meselesi!
Durmuyor bir de “şehit cenazelerine gidebilecekler listesi” çıkarıyor! Cenazeye gitmek icazet gerektirirmiş gibi! Mesele bu da değil tabii; insanları ayrıştıralım, bölelim de nasıl olursa olsun! Tabii ki bu arada karşılık veren siyasiler “şehitler gelmesin, kimse ölmesin” demeyi de akıl edemiyor. Yıllardır o Meclis’te her türlü şiddeti defalarca kınadığımızı ifade etsek de bizi duymayanlar, duyurmayanlar!
Yıllardır o Meclis’te yüzlerce araştırma önergesi verdiğimizi ve bunların reddedildiğini bilmeyenler ya da bilmezden gelenler! Belki bu son şiddet olayında da olacağı gibi, üzerinde bin bir manipülasyon yapılan, Ceylanpınar’da evlerinde öldürülmüş iki polisin davasında tek bir suçlu kalmadığını ve bu konunun da reddedilen araştırma önergeleri içinde yer aldığını görmezden gelenler! Bir kez daha söylüyorum; gücü elinde tutanlar olayları karartır. Sonuç ancak kendileri için elverişli hale getirilirse sonuç olur! Gerçek yoktur, var olan gerçekler gizlenir! Güç ancak böyle sürdürülür. Ne pahasına olduğunun da bir önemi yoktur!
Günlerdir doluya koyuyorum olmuyor, boşa koyuyorum olmuyor!
Bu Bakanın nasıl biri olduğunu, nasıl arkasındaki gücün baş dönmesiyle davrandığını, nasıl “sadece benim dediğim doğru” hezeyanıyla kıvrandığını gayet iyi bilenlerdenim! Meclis’te kendisiyle ilgili bir gensoru konuşması yaptıktan sonra yerime döndüğümde, elinde koca koca kartonlarıyla çıkıp, sadece kendi söylediklerinin doğruluğundan yüzde yüzelli emin olarak ve aslında çoğunluk gücü arkasında olduğu için yerinden olmayacağından da yüzde yüz elli emin olarak, cevap vermesi gereken hiçbir soruya cevap vermeyip, sadece suçlama yaparak konuşan bir kişilik! Kürsüden aniden yüzüme dönüp “Ne oldu hanımefendi melek yüzünüze” diyen, nasıl güzel cevap verdiğini düşünen bir kişilik! O gün bu uslup karşısında şaşırarak, hani o çok meşhur “sataşmadan söz alma” hakkımı da kullanmaya değer bulmamıştım açıkçası… Ancak bu olayın ağırlığı bir başka oldu benim için. Çünkü burada incitilen, kalbini yine bu karanlık dehlizlerin yaraladığı bir Cumartesi kadınıydı!
“Kim daha delikanlı, kim daha erkek, kim daha bağırgan, kim daha öfkeli , kim daha…”
Elimizde mebzul miktarda olanlar bunlar!
Her konuşmaları aynı minvalde ve atmosferde olan kişiler! Çünkü atmosfer, dünya, evren her şey onların emrinde!
Ha bir de “aman bulaşmayalımcılar” da bol miktarda mevcut elimizde!
“Milyonlarca oyu temsil eden koskoca bir Parti Başkanını tehdit edemezsiniz, derhal istifa etmelisiniz” diyemeyen Parti Başkanları, Meclis Başkanları, Başkanvekilleri! Sözün sadece kendilerine değen kısmını duyup, kulaklarını diğerlerine tıkayanlar! Hayali demokrasinin kendi cephesinde umar arayanlar!
Bunu hak etmiyoruz. Çok net, haketmiyoruz. Bu ülkede bir nebze olsun insanlık olacaksa o insanlık ancak konuşmayı bilenlerle olacak. Bakın aynı dili konuşanlarla demiyorum; konuşmayı bilenlerle olacak.
Asgari saygıyı bilenlerle olacak. Bakın hoşgörü filan da demiyorum; sadece asgari saygıyı bilenlerle diyorum!
Bu ülkede bir nebze demokrasi olacaksa, “O demokrasi sadece bana” demeyenlerle olacak.
Bu ülke acısız, kedersiz bir ülke olacaksa “sadece benim acım önemli” demeyenlerle olacak.
Ve siz korku imparatorluğunun sözümona “korkusuz” bekçileri! Siz demokrasinin “hep bana” bekçileri! Sizler de bir gün insanlığı ve demokrasiyi öğreneceksiniz…  

Filiz Kerestecioğlu
HDP Milletvekili

Yazarın Son Yazıları

Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025