Ağlamak
Deniz Kavukçuoğlu
Son Köşe Yazıları

Ağlamak

04.07.2018 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

25 Haziran Pazartesi sabahı. Gün yeni ağarmış. Seçim sonuçları aşağı yukarı belli olmuş. Sokağa çıkıyorum. Moda Caddesi’ni turluyorum. Küçük bir kafenin önündeyim. Caddeye en yakın masada bir çift. Birbirlerine sarılmış ağlıyorlar. Girip yanlarındaki masaya oturuyorum. Gözüm onlarda. Yirmili yaşlarda iki genç insan. Dilimi tutamıyorum. “Çocuklar, beni üzüyorsunuz diyorum.” Başlarını bana çeviriyorlar. “Elimizden başka şey gelmiyor”, diyorlar, “tüm umutlarımız yıkıldı.”
Hiçbir şey söylemiyorum. Aklıma Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanından bir cümle geliyor. “Gel seninle bir daha ağlayalım; yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanamayacaklara.”
Biliyorum, ağlamak insanı ferahlatır. İçini boşaltır. Bir yerde okumuştum. Ağlamanın bir hormonal etkisi de çevredeki diğer insanlarda oksitosin hormonunu tetiklemesiydi. Böylece ağlama sesi etraftaki insanlarda şefkat duyma ve empati kurma gibi hisleri uyandırıyordu. Ama onların böyle bir amaçları, niyetleri yoktu. Yalnızca ağlıyorlardı. Umutsuzluklarını, yıkılmışlıklarını dışavuruyorlardı.

***

Konuşuyoruz. Kardeşlermiş. İkisi de üniversite öğrencisi. Kız olanı, “Abi”, diyor, “gözümüzü bu iktidara açtık. Kolay değil, tam 16 yıl…” Bu 16 yılda hocalarının üniversiteden atıldıklarına, arkadaşlarının tutuklandıklarına, sevdikleri gazete yazarlarının cezaevlerine kapatıldıklarına tanık olmuşlar.
“Umudumuz nasıl kırılmasın” diye soruyor erkek olanı. Umut, fakirin ekmeğidir, fakirlik umudu yeşertir, besler diyorum. Biz toplumca fakirleşiyoruz. Özgürlüklerimiz kısıtlanıyor, fakirleşiyoruz. Demokrasimiz ortadan kaldırılıyor, fakirleşiyoruz. Temel insan haklarımız çiğneniyor, fakirleşiyoruz.
Bu kötü gidişin sonu nereye varacak? Bu gidişe dur demekten, bu gidişi durdurmaya çabalamaktan başka bir yol var mı? İşte bu soruların yanıtını vermekle başlar umutlarımızın yeşermesi.
Başka ne diyebilirdim ki?

***

Sonra söz seçimlere geliyor. Muharrem İnce’nin estirdiği rüzgâr onları da etkilemiş, umutlanmışlar. “Bir çiçekle bahar gelmez” diyorum, “daha yolun başındayız!”
Yurtdışından örnekler veriyorum. Almanya’dan, Fransa’dan, İspanya’dan, İtalya’dan. Bu ülkeler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de savunduğu sosyal demokrasinin, demokratik sosyalizmin en güçlü olduğu ülkelerdi. Artık değiller. Dünyadaki genel konjonktür bu görüşlerin aleyhine işliyor. CHP ya toplumun tüm kesimlerini kapsayacak politikalar üretip kendini topluma inandıracak ya da dünyada birçok örneği görüldüğü gibi köklü fakat kendini hep muhalefette konumlandıracak bir siyasal yapılanma olarak kalacak.
Muharrem İnce bu sürece bir itirazdı. Ve bu itiraz toplumun geniş kesimlerinde kabul gördü.
Şimdi iş CHP’ye düşüyor.
Partinin kendini farklı bir düzlemde derleyip toparlaması gerekiyor.
Bakalım zaman ne gösterecek?  

Yazarın Son Yazıları

Veda (28.09.2018)

Veda

Devamını Oku
28.09.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Devamını Oku
13.07.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Devamını Oku
11.07.2018
Ağlamak

Ağlamak

Devamını Oku
04.07.2018
Mutlu sona doğru

Mutlu sona doğru

Devamını Oku
22.06.2018
Yorgunluk

Yorgunluk

Devamını Oku
20.06.2018
Tatarböreğini sever misiniz?

Tatarböreğini sever misiniz?

Devamını Oku
15.06.2018
Dertleşme (13.06.2018)

Dertleşme

Devamını Oku
13.06.2018
Elinizi tutan mı vardı?

Elinizi tutan mı vardı?

Devamını Oku
09.05.2018
Abdullah Gül: Nereden nereye?

Abdullah Gül: Nereden nereye?

Devamını Oku
27.04.2018
Baskın

Baskın

Devamını Oku
20.04.2018
İzmir bir başka…

İzmir bir başka…

Devamını Oku
18.04.2018
Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Devamını Oku
11.04.2018
SAPTAMALAR 2

SAPTAMALAR 2

Devamını Oku
06.04.2018
Saptamalar

Saptamalar

Devamını Oku
04.04.2018
Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Devamını Oku
21.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Devamını Oku
16.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Devamını Oku
14.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Devamını Oku
09.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Devamını Oku
07.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Devamını Oku
02.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Devamını Oku
28.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Devamını Oku
23.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Devamını Oku
21.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Devamını Oku
16.02.2018
Hayalet gemiler

Hayalet gemiler

Devamını Oku
09.02.2018
Gecede İstanbul

Gecede İstanbul Deniz Kavukçuoğlu yazdı...

Devamını Oku
07.02.2018
Gerçeklerimiz

Gerçeklerimiz

Devamını Oku
02.02.2018
Ne yazacağını bilememek

Ne yazacağını bilememek

Devamını Oku
31.01.2018
Akıntıya karşı durmak

Akıntıya karşı durmak

Devamını Oku
24.01.2018
Dünden bugüne (19.01.2018)

Dünden bugüne

Devamını Oku
19.01.2018
Şiddet ve eğitim

Şiddet ve eğitim

Devamını Oku
05.01.2018
Bunlara mecbur muyuz?

Bunlara mecbur muyuz?

Devamını Oku
03.01.2018
Hayatın içinden

Hayatın içinden

Devamını Oku
29.12.2017
‘Bir telefonu bile yok!’

‘Bir telefonu bile yok!’

Devamını Oku
22.12.2017
Umut (20.12.2017)

Umut

Devamını Oku
20.12.2017
Diren Gökçeada!

Diren Gökçeada!

Devamını Oku
08.12.2017
Çürüyen çöp, çürüyen insan

Çürüyen çöp, çürüyen insan

Devamını Oku
01.12.2017
Polisiye filmi izler gibi

Polisiye filmi izler gibi

Devamını Oku
29.11.2017
Singapur’dan Türkiye’ye

Singapur’dan Türkiye’ye

Devamını Oku
17.11.2017