Sami Selçuk: Siyasi demeç üzerine alınacak karar siyasi olur

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Başbakan Tayyip Erdoğan AKP’nin 13. kuruluş yıldönümü resepsiyonunda biz gazetecilerin sorularını yanıtlarken, bir anda “1 Eylül’deki adli yıl açılışına katılıp katılmayacağı” sorusu geldi önüne. Erdoğan önce kısa bir yanıt verdi ve “Benim için bu törenlere katılımlar çok önemli” dedi.
Meslektaşımız birkaç ay önce gerçekleşen ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşmasına tepki olarak Erdoğan’ın yanına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve bakanları da alarak salonu terk ettiği Danıştay kuruluş yıldönümü törenini anımsattığında ise “hazırlıklı” olduğu algısı veren şu yanıtı verdi:
“Yargıtay’da da işte yani katılımlar çok önemli. Danıştay’da yaşadığımızı yaşamak istemeyiz. Onun için bildiğiniz gibi baro başkanı konuşmak durumunda değildir. Bu bir teamüldür. Baro başkanını çağırıp orada konuşturtacak olursa oraya ben katılmam... Orada sadece Yargıtay Başkanı konuşacaksa eyvallah.”

Erdoğan yeni format istiyor
“Bu törenler için de yeni bir formata mı ihtiyaç var diyorsunuz” şeklinde devam soruya da Erdoğan zaten sorunun içinde olan şu karşılığı verdi:
“Zaten işte asıl formatında, yasal formatında bu yok ki. Neymiş, teamülmüş. Eğer teamül arıyorsanız, böyle bir yerde konuşması gereken, Yargıtay üzerinde böyle bir şey aranıyorsa orada cumhurbaşkanı konuşur. Cumhurbaşkanı gelip de orada baro başkanını dinlemek durumunda değil. Bugüne kadar böyle şeyler olmuşsa bunların artık reforme edilmesi lazım.”

Yargıtay hemen ‘toplanalım’ dedi
Erdoğan’ın, açıkça Feyzioğlu’nu hedefe koyan ve yargının tepe organlarının törenlerinde kendisinin de konuşmasına imkân verecek ya da TBB Başkanı’nın konuşmasının önünü kesecek yeni bir uygulama isteyen açıklamalarının ardından Yargıtay Başkanı Ali Alkan’dan sürpriz bir açıklama geldi.
Yargıtay’da yapılacak adli yıl açılış töreni davetiyelerinin önceden gönderilmiş ve bu çerçevede Feyzioğlu da süre kısıtlaması anımsatılarak geçmiş yıllarda olduğu gibi konuşmacı olarak davet edilmişti. Alkan, Erdoğan’ın son açıklamaları üzerine “yeni bir değerlendirme yapma ihtiyacı hissettiklerini” belirterek “Ben bunu kişisel bir kararım olmadığı için yine yetkili olan Başkanlar Kurulu’na götürüp onların düşüncesini aldıktan sonra vardığımız sonucu kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı.
Bu doğrultuda önümüzdeki günlerde yapılacak Yargıtay Başkanlar Kurulu toplantısında, Erdoğan’ın “Barolar Birliği Başkanı konuşmasın”, “Sadece Yargıtay Başkanı konuşsun” ve “Cumhurbaşkanı olarak ben konuşayım” şeklindeki talepleri masaya yatırılacak.
Dün konuştuğumuz eski Yargıtay başkanlarından Sami Selçuk, haleflerinden olan Alkan’ın açıklamasından ve bunun yaratacağı sonuçlardan kaygılıydı. Şu değerlendirmeleri bizlerle paylaştı:
“Yargıtay Başkanımızın tutumunu ben anlayabilmiş değilim. Yargıtay siyasi bir kurum değil. O zaman siyasi bir demeç üzerine, telaşla hareket ederek başkanları toplantıya çağırmak niye? Ne gerek var? Ben olsam güler geçerdim. Keşke şimdiki değerli meslektaşımız da ‘Yerleşmiş, yıllardan beri süren bir gelenek var. Kişiye göre canınız istediği zaman değiştiremezsiniz. Bu verilen siyasi bir demeçtir, bizi ilgilendirmez’ deyip geçseydi.”

Alınacak karar ‘siyasi’ olacak
“Ayrıca böyle siyasi bir demeç üzerine toplantı çağrısı yaparak peşin peşin ‘siyasi’ bir karar alacağınızı beyan etmiş oluyorsunuz. Şimdi alınacak karar yine siyasi olacak. Feyzioğlu’na davet yapılmış ki doğrusu budur. Şimdi ‘gelme’ deseniz siyasi karar. Başkanlar Kurulu’ndan aynı karar çıkarsa bu sefer de Erdoğan’ın talebine rağmen gibi bir anlam çıkacak. Yapılacak şey basitti. ‘Davetiyeler gitti. Böyle bir değişiklik söz konusu olamaz’ deyip bu konuya Başkan’ın hiç girmemesi daha doğru olurdu.”
Selçuk, TBB Başkanı’na getirilen “konuşma süresini kısıtlama” kararını da eleştirerek, “O da garip bir karar. İnsan yargının sorunlarıyla ilgili 30 dakikada ne söyleyebilir ki?” diye konuştu.

‘Sav engellendiğinde de karşı çıktım’
Geçmişte benzer bir krizin 1992’de de yaşandığını anımsatan Selçuk, “Dönemin Barolar Birliği Başkanı (Önder Sav) Turgut Özal’a sataşıcı bir konuşma yaptı. Özal bugünkü gibi ‘Ben gidiyorum’ demedi. Toplantı sonrasında dışarıda eleştirdi. Bir sonraki yıl TBB Başkanı’ndan konuşmasını önceden göndermesi istendi. O da protesto etti. Birkaç yıl alternatif açılışlar yaptılar. Ben o dönem TBB Başkanı’nın davet edilmesi ve konuşmasını yapması yönündeki görüşlerimi dönemin Yargıtay Başkanı ile de paylaşmıştım. Şimdi de aynısını düşünüyorum.”

‘Balkon konuşması’ ruhuna ters
Erdoğan’ın takındığı tutumu da eleştiren Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı seçilmiş olan Erdoğan ‘O gelirse ben gitmem’ diyor. Cumhurbaşkanlığı gibi bir makama çıkan birisi için çok üzücü. Böyle yaparak hem Yargıtay’ı zorda bırakıyor, hem de yaptığı balkon konuşmasının ruhuna aykırı davranıyor. Hani herkesin cumhurbaşkanı olacaktı? Devletin başındaki insanlara bu kadar basit şeylerle uğraşmak yakışıyor mu? Doğrusu bana garip ve üzücü geliyor.”

Başbakanlığı hukuken sona erdi
Sami Selçuk ile görüşmemizde, sürmekte olan bir başka hukuki tartışmayı da ele aldık. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin YSK tarafından resmen açıklanmasından sonra başbakanlık görevini bırakması gerekir mi gerekmez mi? Erdoğan ve AKP kurucuları 28 Ağustos’taki devir teslim törenine kadar başbakanlık yapmak konusunda ısrarlı. Selçuk ise bu konuda mevzuatın çok açık olduğu görüşünde:
“Başbakanlığı hiçbir surette sürdürmemesi lazım. Önemli olan şu: Başbakanlık sıfatı ne zaman sona erdi? YSK kesin sonucu açıkladığı an. Dünden (önceki gün) itibaren başbakanlık sıfatı kalktı. O zaman artık başbakanlık işlemlerini yapamazsınız. Geçiş sürecinde birisinin ona vekâlet etmesi lazım. AKP’li hukukçuların sarıldıkları Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu kararının bu konuyla hiç ilgisi yok. Ben o genel kurulda vardım. Sık sık da konuşma yaptım. Ben azınlık görüşünde kalanlardandım. Ama alınan çoğunluk kararı, şimdi denildiği gibi Erdoğan’ın başbakanlığa devam etmesine imkân tanıyan bir karar değildi.”

AKP’nin hukukçuları onu uyarmalı
Hukukçuların her durumda “objektif” olması gerektiğini belirten Selçuk, “Ben Erdoğan’a okuduğu şiir yüzünden hapis cezası verilmesine de karşı çıkmıştım. Bu konuda bir de kitapçık yazdım. Hatta kendisi arayıp bana teşekkür de etti. Daha sonra partilerinin kuruluşunda beni de almak istediler. Şimdi hayret ediyorum. Partisinde, etrafında çok sayıda hukukçu var. Bunlar arasında hukuk fakültesini birincilikle bitirecek kadar iyi olanlar da var. Bu arkadaşlarımız kendisini uyarmıyor mu acaba? Hukukçunun tek görüşü olur. İktidarın ve gücün kimde olduğuna göre bu doğrular değişemez” dedi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları