Güçlendikçe bozuldu

03 Aralık 2013 Salı

2002’de Erdoğan’ı destekleyen Musevi lobisi artık köprüleri attı

WASHINGTON - Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarının daha başında ABD’nin ve uluslararası kamuoyunun gözünde ‘güvenilir ortak’ algısı yaratmasında İsrail ve onun ABD’deki güçlü temsilcisi Musevi lobisinin büyük payı vardır. Bu iki aktör, eski Başbakan Bülent Ecevit’in hem Irak operasyonuna karşı tutumu hem de eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’a yönelik açık ve sert eleştirilerinin yarattığı tepkisel ortamda, kendilerine ‘ılımlı’ mesajlar veren Erdoğan ve AKP’ye sarılmıştı.
On bir yıl aradan sonra, bu aktörler Erdoğan’ı nasıl görüyor?
Bu sorunun yanıtı, Amerikan Musevi Komitesi (AJC), İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL), İttifak Evlatları (Bnai Brith) ve Musevi Ulusal Güvenlik İlişileri Enstitüsü (JINSA) isimli Amerika’da örgütlü dört Musevi kuruluşnun CHP lideri Kılıçdaroğlu onuruna verdikleri yemekte çıktı.
Musevi lobisinin Erdoğan hakkındaki görüşlerine geçmeden önce CHP’ye küçük bir eleştiri: Seçilen dört Musevi kuruluşu da Amerika’da neocon’lara, İsrail’de de Netanyahu hükümetine yakın kurumlar. Belli ki etkili Musevi örgütleri oldukları için bu tercih yapılmış. Ancak J-Street gibi daha ilerici ve sosyal demokrat görüşlere sahip Musevi örgütleri ile de CHP’nin temas içinde olmasında yarar var.
‘Erdoğan güçlendikçe bozuldu’
Yemeğe katılanların ortak izlenimi Musevi lobisinin Erdoğan hakkında çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı ve artık iplerin hiç düzelmeyecek biçimde koptuğu yönünde. On bir yıl önceki ‘Musevilere ve İsrail’e karşı son derece ilgili ve saygılı lider’ imajı çizen Erdoğan, iç siyasette güçlendikçe adım adım bozulmuş. Şimdi artık ‘İşi tamamen İsrail düşmanlığına vardıran bir Erdoğan’ ile karşı karşıyalar.
‘Havayı zehirliyor’
Erdoğan’ın İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez ile ‘one minute’ atışmasından Mavi Marmara hadisesine ve son olarak Gezi Parkı protestolarının ardında İsrail ve Musevi lobisi parmağı arayan açıklamalara varıncaya kadar tüm ifadelerini yakından takip ediyorlar. Erdoğan’ın doğrudan İsrail, dolaylı olarak da Musevileri hedef alan bu üslubu için yemekte “Türk-İsrail ilişkilerinin havasını zehirliyor” ifadesini kullanacak noktaya gelmiş durumdalar.
Erdoğan ile ipleri tamamen koparan Musevi lobisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konusunda ise farklı konuşuyor. Onu ‘daha dengeli’ bulduklarını vurguluyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun ‘İsrail’ kozu
Musevi lobisi CHP’nin iç ve dış politika konularına ve özellikle de buzdolabındaki Türk-İsrail ilişkilerine bakışını da öğrenmek istiyor. Kılıçdaroğlu, ‘Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi’ yönünde iradesini net biçimde ortaya koyuyor.
CHP iktidarda olsa, “Mavi Marmara gemisine çıkış izin vermeyeceklerini; bunun yerine Filistin’e yardımı Gazze’deki Kızılay aracılığıyla yaptıracaklarını” kayda geçiren CHP lideri, İsrail’in gemiye orantısız güç kullanımını da eleştirmeyi ihmal etmiyor.
‘CHP tavrını koysun’
Musevi lobisinin temsilcilerinin CHP ile paylaştıkları bir de beklentileri var. Erdoğan ve hükümetin sürekli İsrail’i hedef alan söz ve eylemleriyle, dolaylı olarak antisemitizm yaratabilecek söylemlerine karşı CHP’nin iktidar olmayı beklemeden ‘tavır’ koymasını istiyorlar.

***

Kılıçdaroğlu Musevi lobisi ile görüşmesinde verdiği mesajları kapalı kapılar ardında bırakmadı. Dün önce ABD Başkanı Obama’nın danışmanı Karen Donfried ile görüşmesinde, ardından da Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmasında Türkiye-İsrail ilişkilerinin geliştirilmesinden yana olduğunu birkaç kez tekrarladı.
Bakalım Kılıçdaroğlu’nun Musevi lobisiyle yaptığı bu kritik görüşme, Türkiye’deki seçim kampanyası üzerinde nasıl bir etki yapacak

Herkesin merakı ‘cemaat’
CHP heyeti Washington’da gittikleri
her yerde ‘AKP-Gülen cemaati’ kavgasının sonucunu merak eden sorularla karşılaşıyor. Mülakat için Amerikalı gazetecilerden, Kaliforniya’dan gelen Türk işadamlarına, Musevi lobisinin başındaki etkili isimlerinden Amerikan yönetiminin eski ve yeni isimlerine kadar herkes CHP liderine aynı soruyu soruyor. Sadece sormakla da yetinmiyor, “bu kavgayı AKP’yi iktidardan düşürecek bir fırsat penceresi olarak gördüklerini” de ekliyorlar.
İşte bu atmosferde, Kılıçdaroğlu bu sabah cemaatin ABD’deki temsilcileriyle kahvaltıda bir araya gelecek. CHP lideri önceki gün ABD’de yaşayan Türklerin çatı kuruluşlarından bazıları ile bir araya gelmişti. Bu görüşmelerin devamı niteliğinde bu sabah da Gülen hareketinin temsilcilerini kurduğu Amerkan Türki Topluluğu (TAA) yöneticileriyle bir araya gelecek.

‘İstanbul’u alıp seçimi kazanacağız’
WASHINGTON - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Washington’da ABD yönetimiyle yaptığı tek resmi görüşmede dış politikaya ilişkin üç önemli mesaj verdi. CHP lideri dün görüştüğü ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa İşleri Direktörü Karen Donfried’e, CHP’nin, Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzelmesinden yana olduğu, Bağdat’ın onayı olmadan Kuzey Irak ile petrol anlaşması imzalanmasını doğru bulmadıkları ve Suriye’de El Kaide tehlikesinden kaygı duydukları mesajını verdi. Görüşmede ABD’li yetkilinin, “Seçimleri nasıl kazanacaksınız” sorusuna Kılıçdaroğlu “İstanbul’u alarak” yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu dün ABD Başkanı Barack Obama’nın çalışma ekibinden Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa İşleri Direktörü Karen Donfried ile 45 dakika süren bir görüşme yaptı. Donfried görüşmede CHP liderine 4 soru yöneltti. “Dış politikada önceliklerinizi nelerdir”, “Son demokrasi paketini nasıl buluyorsunuz”, “Türk ekonomisi konusunda ne düşünüyorsunuz” sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun mesajları şöyle:
İsrail: CHP Türkiye-İsrail ilişkilerinin gelişmesinden yanayız.İsrail’in iç işlerine müdahale, ilişkileri bozmak, diplomatik çatışma süreci yaşamak istemiyoruz. CHP iktidarda olsaydı Mavi Marmara gibi bir olay yaşanmazdı.
Irak: Kuzey Irak ile ilişkilerin geliştirilmesine karşı değiliz. Ama bu yapılırken Irak’ın anayasa ve yasalarına saygı gösterilmesi gerekir. Bağdat yönetiminin onayı olmadan Kuzey Irak ile petrol anlaşması yapılmasını doğru bulmuyoruz.
Suriye: Radikal unsurların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek konuşlanmasından kaygılıyız İran:ABD ile İran’ın uzlaşmasını çok önemsiyoruz. Anlaşmadan memnuniyet duyuyoruz.
Mısır: Darbe demokrasiyi engelledi ama Türkiye Mısır’ın iç işlerine müdahil oldu, taraf haline geldi.
Kürt sorunu: Hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketini yetersiz buluyoruz.
Saydamlık ve denetim şart: Ekonomide özerk kurumların varlığını ve kamuda saydamlığa önem veriyoruz. Sayıştay raporlarının parlamentoya sunulmaması çok büyük bir denetim eksikliği.
Seçim merakı
ABD’li yetkilinin görüşmede Kılıçdaroğlu’na “ABD’ye çok zamanlı bir ziyaret yaptınız. Daha sık gelin” mesajı ilettiği öğrenildi. Donfried ayrıca Kılıçdaroğlu’na “Seçimleri nasıl kazanmayı düşünüyorsunuz?” sorusunu da yöneltti. CHP lideri ise bu soruya şöyle karşılık verdi: “Tam demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, ve güçlü ekonomi söylemiyle seçmenin karşısına çıkacağız. İstanbul’u alarak bu seçimi kazanacağız. Sadece İstanbul değil Anadolu’da Ankara, Adana, Hatay, Mersin ve Bursa gibi şehirlerde ibrenin CHP’ye yönelmesini sağlayarak kazanmayı planlıyoruz.”
Obama’lı ‘demokrasi mesajı’
Kılıçdaroğlu dün Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada CHP’nin Türkiye vizyonunun “güçlü demokrasi”, “güçlü ekonimi” ve “sorumlu dış politika” başlıklı üç temel üzerine oturduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu konuşmasına Obama’nın 2009’da Kahire’de yaptığı konuşmanın “Gerçek demokrasi için sadece seçim kazanmak yetmez” bölümünden alıntı yaparak başladı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında öne çıkan bölümler şunlar:
En ciddi sorun basın özgürlüğü
Türkiye’de en ciddi sorunlardan biri. Hiçbir gazetecinin hapse atılmasını istemeyiz. Düşüncelerinden dolayı kimsenin hapse atılmaması gerekir. Ama başbakan kalkıp kitabın bombadan daha fazla tehlikeli olduğunu ileri sürebiliyor.
Silivri yargılamaları yenilenmeli
Silivri yargılamaları büyük hukuk ihlalleridir. Yargısı siyasallaşan ülkede adalet dağıtılamaz. Türkiye’nin temel sorunu bu. Darbelere karşıyız. Herkes yargılanabilir ama hukukun üstünlüğü ilkesi gözetilerek. Sahte delillerle olmaz. Savunma hakkı kısıtlanarak olmaz. Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın ve yeniden yargılama yapılsın istiyoruz.
Kürt sorunu gösteriyle çözülmez
Kürt meselesi, dini referanslarla, seçim yatırımlarıyla ve gösterilerle çözülemez. CHP, bu meseleye, hak, özgürlükler, farklı kimliklere saygı ve eşit vatandaşlık ekseninde yaklaşmakta ve şiddeti dışlayan, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü önceleyen bir çözümü savunmaktadır. Parlamento dışı bırakılan bu süreç başarılı olamaz. Görüşmeleri akil insanlar yapmalı. Türkiye’nin yeri Batı’dı
Türkiye’nin yeri Batıdır,
Avrupa-Atlantik ailesidir.
AB tam üyeliği temel hedefimizdir. NATO’nun önemi daha da arttı. Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerekir
ABD ‘konjonktürel müttefik’ değil
ABD ile Türkiye ilişkisi eşitlik, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmalıdır. İki ülkeyi birbirlerinin konjonktürel müttefikleri ve kriz anlarında akla gelen ortakları olarak algılamıyoruz. CHP’nin Türkiyesi ile ABD, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği ve özgürlükler gibi ortak değerleri paylaşır.
Üst üste ‘laiklik’ vurgusu
Kılıçdaroğlu önceki akşam CHP Washington Temsilciliği’nin açılış resepsiyonunda “laiklik” vurgusu yaparak, “CHP olduğu sürece demokratik, laik hukuk devletinden hiç kimse ödün veremez” demişti. Dün de Brookings’te bir soru üzerine bu sözlerini pekiştirerek şunları söyledi: “Çağdaş uygarlıktan, laik, demokratik hukuk sisteminden bizi koparacak uygulamaların karşısındayız. Türkiye’yi ortaçağ devletine dönüştürmesini kabul edemeyiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları