Çiğdem Toker

Hayat Bilgisi

07 Şubat 2015 Cumartesi

Birden tenhalaştık.
Eksildikçe ağırlaştık.
Her vedada yükü katlanan, nihayetinde keder karasına boyanan karmakarışık bir yumağa döndü ayrılışlar.
Şimdi, şu an kalbimi bu yumaktan çekip kurtarabilseydim eğer; her koşulda sahneye çıkabilme gücüyle hayranlık uyandıran güçlü aktörler misali, yepyeni bütçe verilerini, şirket sahipliklerini analiz etmeyi bugün de tercih ederdim; emin olun.
Yapamadığım için bağışlayın; izin verin bugünlük, gönül borcu, haber heyecanına çalım atsın.

***

Borç bahanesiyle, “havuz”a alınan eski gazetemden, TMSF operasyonları sonrası ayrıldığımda, arayan ilk kişiydi kardeşim Utku.
“Keşke beraber çalışabilsek” dedikten üç ay sonra da arayıp müjdeyi verdiğinde yaşadığım mutluluğu tarif etmek zor.
Ankara gazeteciliğinde, sayısız haberin havasında birlikte soluk aldık.
Akşam’da halef-selef olduk.
Yeniden bir araya geldiğimiz Cumhuriyet’te, birlikte çalışmaktan, üretmekten, dayanışma içinde olmaktan hep sevinç duyduğum Utku’yla, ortak heyecanı paylaşamamanın eksikliğini derinden hissediyorum.
Baki teşekkürlerimi buradan kabul etsin.
Pazar günleri aradığımda, “Hah, galiba manşeti kurtardık” diye sevindiğini içtenlikle paylaşan Ayşe’nin (Yıldırım) kanlı canlı; güncel verileri işlediğim her yazıyı yolladıktan birkaç dakika sonra, “Arkadaşım eline sağlık” diye arayan, dostum Murat’ın (Sabuncu) heyecanlı sesleri de telefonda yok artık.Üzgünüm.
Kapı komşusu olacağız diye sevinirken artık yazamayacağını öğrendiğim Işık Abi için hüzünleniyordum.
Ki, Barkın, “vazgeçişi”yle, evire çevire darp etti hepimizi.
Bir sabah büronun mutfağından çay alırken “En büyük eserim” dediği minik oğlu Yaman’la, manasız ve komik seslerle şakalaşırken çekilmiş videoyu gösterişi çıkmıyor aklımdan.

***

Sanki bir işe yarayacakmış gibi, kırık cümleler inşa ediyoruz şimdi boşluğun orasına burasına.
Boşluğun dolmasını beklerken, birbirimizden kaçırdığımız “gözlerimizde kırmızı bulutlar.”
Geride kalmış olmanın müebbed ağırlığı,
“Hayat” diyorsunuz; duyuyorum. Tabii ki sürüyor olanca pervasızlığıyla. Yemekler pişiyor, faturalar ödeniyor, başkanlık tartışması yürüyor.
Ve doğrudur, bizdeki Hayat Bilgisi notları da “Elbet dağılır bir gün bulutlar” diyor.
Dahası, her şey, ama her şey gibi ağır zamanların sürgit olmadığı da yazılı kitabın sayfalarında.
Nasıl birden tenhalaştıksa, birden kalabalıklaşırız yine; belli mi olur.
Yeter ki heyecanımız baki, şaşırma duygumuz daim olsun.
Hem, yaşamakla mükellefiz ne de olsa.
Fakat iki haber arasında, ne yapsak kurtaramayacağımız bir bütünleme hali asılı kalacak ruhumuzda.
Çünkü şairin dediği gibi;
“Sonra her şey geçmedi!
Sonra her şey geçmez kolayca”
Huzur içinde uyu Barkın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları