KADINLAR VE ERKEKLER

08 Mart 2015 Pazar

Bildiğimiz, bilmediğimiz, anladığımız, anlamadığımız durumların, olguların sayısı ne kadar çok. Bu nedenle hüküm verebilmek için sistemlerin, ideolojilerin, paradigmaların yardımına muhtacız. Her zaman yardım ederler mi bilemedim de; eski Roma’da ayakkabı satarken gözünü diz üstüne doğru kaldıran ayakkabıcıya “çizmeden yukarı çıkma ayakkabıcı” derlermiş. Çıkmamalı gerçekten.

***

Çizmeden yukarı çıkmamalı da ne yazık ki kadınlar hakkında hüküm verenlerin çoğu erkek. Üstelik bu “yetkiyi” tarih boyunca en büyük destekçilerinden, dinlerden almışlar. Hıristiyanların Tanrısı “Herr”dir, yani erkektir. Hemen bütün dinlerde “yaratan”ın erkek diliyle konuştuğu, “manitu”nun erkek kılığında totemleştiği, Buda’nın gülüyor mu, sırıtıyor mu belirsiz şişman bir erkek olduğu gerçek değil mi.

***

Çok tanrılı inançların hakkını yemeyelim. Orada kadın tanrılara, tanrıçalara da yer var. Eski Yunan’da, Roma’da tanrıların insanlara benzemesi, insanların onları kendileri gibi tasvir etmesi bile kadınların aşağılanmasını önleyememiş.
Zeus zaman zaman şaşkın bir insana benzese de güç hep onda. O tanrıların, yarı tanrıların, tanrı insanların dünyasında da güç hep erkeklere meyletmiş. Kısacası kadınların hâlâ “onların fıtratı farklıdır” anlayışı ile karşılaşıyor olmasının tarihsel, ama mutlaka dinsel bir arka planı var.

***

“Zayıfsınız, korumamız ve hükmümüz altındasınız” diyen; dinlerin ideolojik desteğindeki erkek egemen sisteme karşı acılarla dolu mücadelenin kadınlara büyük bir direnç ve özgüven kazandırdığı da bir gerçektir. Ezilenlerin safında yer almaları da bundandır.
Kadınlar bu nedenle doğallıkla kadınların ve erkeklerin birlikte saf tuttuğu kesimde yer alıyorlar. Onları erkek tarafından tanımlanan belli “iş”lerle görevlendiren sistemin er-kekleri, dışarıdan pek yumuşak görünen kadının nasıl bir direnme, dayanma gücüne sahip olduğunu fark ettiklerinde bu nedenle şok geçiriyorlar.

***

Zaman ilerliyor; artık erkek diliyle konuşan papaların, kardinallerin, “âlimlerin”, şeyhlerin, şıhların, cümle “din sözcülerinin” söyledikleri alay konusudur.
“Kürtaj yasaktır, dokuz yaşındaki kızlarla evlenilebilir, kadının yeri evidir, hamile kadının sokakta ne işi var, koşmak, kahkaha atmak kadına yakışmaz” türünden çağ dışılıkların sahiplerini, dinlerin dünyevileşmekte, dünyanın dinle arasına mesafe koymakta olduğunu görmek gibi bir “bahtsızlık” bekliyor.

***

Çünkü kadının uysal, muti görünüşünün altında yatan dirençli ve kendine sahip çıkan “fıtratı”, isyan eden kadınları gördükçe telaşlanan anlayışa karşı tüm dünyada sokaktadır. Aslında her yerdedir demek daha doğru olurdu.
Bu “her yer”in içine erkek egemen anlayışın bir hapishane yapmak istediği ev de dahildir. İşte bu nedenle artık kadınlar, senin “fıtratın başka” diyenlere “orada kal, çizmeden yukarı çıkma” diyorlar. Bu da kadınları “mahrem”le kapatmak, iş hayatından kovmak ve analığın verdiği mutlulukla sınırlamak isteyen muktedirleri pek şaşırtıyor. Duydukça öfkelendikleri gerçek, kadının fıtratının erkeğin fıtratını içerdiği ve aştığıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları