Lübnan’da Mezhepçi Politikalar

27 Nisan 2015 Pazartesi

Uzun bir aradan sonra, geçen hafta nihayet bir konferansı vesile kılıp Beyrut’ta birkaç gün geçirdim. Malum, Lübnan kıyımdan kaçan Ermenilerin nüfusunun yoğun olduğu bir yer. Yine bu vesile ile ‘Ermeni Soykırımı’ anmalarını izleme fırsatım oldu.
Bu yıl yüzüncü yıl dolayısı ile anma toplantıları, sergiler ve benzeri etkinlikler her zamankinden daha fazla öne çıkmış. Anma yürüyüşü de yüksek katılımlı oldu, zira Lübnan’da Ermeniler dışında pek çok grup ve siyasi çevre Ermeni soykırımını tanıyor ve Ermenilere sempati duyuyor. Dahası, bu yıl Eğitim Bakanı okulları tatil kararı almış. Tabii bu sonuncu olaydan herkes memnun kalmamış. Türkiye ve daha doğrusu iktidar partisi ile yakın ilişkisi olan Hariri grubunun önderliğindeki Sünni çevreler bu karara karşı tavır almışlar. Dahası, cuma günü Hariri’nin güç merkezi olarak bilinen Trablusşam’da Ermenilere karşı, Türk bayraklı birtakım gösteriler olacağını duyup, gözlem yapmak için Tarblusşam’a geçtim. Sözü edilen ölçüde bir hareketlilik yoktu. Lübnan-Türk Gençlik Derneği adlı bir ‘sivil toplum’ kuruluşu, Ermeni soykırımı iddialarına karşı bir bildiri eşliğinde, bazı noktalarda Türk bayrakları asmış ve Lübnan halkının Türkiye hükümetinin yanında yer aldığını belirtmiş. Ancak olayın büyümemesi için resmi çevreler tepki almış, bizim duyduğumuz bu.

Yeni Sünni siyasallaşma
AK Parti ve Hariri çevresinin dostluğu yeni değil. 2005’te suikasta kurban giden baba Refik Hariri (şimdi yerini oğlu Saad Hariri aldı), Suudi Arabistan desteği ile, doksanlı yıllarda Lübnan siyasetinde büyük bir güç kazanıp, Sünnilerin temsilciliğine soyunmuştu. Suudi Arabistan ve Batı dünyası, Lübnan’da İran ve Suriye’ye yakın Hizbullah’a karşı sonuna kadar Hariri’yi desteklediler. Hariri de, eski Sünni siyaset sınıfının yerine yeni bir Sünni siyasallaşmasının kapısını açtı. Bu siyasetin bir ucu tüm çeşitliliği ile Lübnanlılık, diğer ucu ise Hizbullah’a karşı Sünni İslamcılığı desteklemek oldu. Hatta, Hariri’nin eski Filistin kamplarında radikal İslamcılığın yükselmesini desteklediği iddia edildi, hâlâ da ediliyor. İşte Trablusşam’ın Sünnilerin kalesi olması tarihi olduğu kadar, Hariri’nin yeni siyaset dalgası ile oldu. Şimdilerde, Hariri cephesine muhalif cephe, Trablusşam’ın radikal İslamcıları devşirme merkezi olduğunu iddia ediyor. Orasını bilemem, ama cuma günü Tarblus’a gittiğimde ilk gözüme çarpan şeylerden biri, şehrin meydanlarından birinde yükselen ‘Allah’ yazılı bir anıtın altında ‘Müslümanların Kalesi’ ifadesi oldu. Şehrin Müslümanlığının altının bu şekilde çizilmesi, zaten dini/mezhebi/siyasi ayrışmalardan çok çekmiş olan Lübnan için yeni tehlikelere işaret ediyor. Zaten Trablusşam’da yaşayan Hıristiyanların sayısı, şehrin ‘Müslümanların kalesi olma sürecinde’ azalmış.
Dahası, Lübnan Suriye’de yaşanan savaştan doğal olarak en fazla etkilenen ülke. Kendi nüfusu beş milyon civarında olan bu küçük ülke, iki milyon Suriyeli göçmen ile dolmuş, her iki taraf için de çok trajik bir durum. Ayrıca, Suriye’den kaçanlar Esad rejimi muhalifi olduğu için, Lübnan’daki Suriye karşıtı ve yanlısı cepheler arasındaki gerilim artmış.

Türkiye’nin hesapları
Lübnan’da Şiiler dışında Hıristiyanların yarısının ve diğer bazı farklı grupların desteklediği Hizbullah, Suriye’de Esad rejimi yanında savaşıyor. Gerçi bu husus, Türkiye’de iktidar çevreleri tarafından çok öne çıkarılıyor, ama Hizbullah karşıtı cepheden pek bahseden olmuyor. Trablus’u kale edinmiş ‘Sünniler’in baş müttefiki Sabra ve Şatilla katliamının sorumlusu Falanjist Kataib partisi. Gerçi o zaman kimsenin dikkatini çekmedi ama, şimdiki önderleri Emin Cemayel, geçtiğimiz AK Parti kongrelerinden birinde onur konukları arasındaydı. Lübnanlılar bir yıldan fazla zamandır yine siyasi krizden dolayı Cumhurbaşkanı seçemiyor, ama Hizbullah karşıtı cephenin Cumhurbaşkanı adayı, Lübnan İç Savaşı’nın tanınmış isimlerinden, Filistinlilere karşı savaşan Samir Jaja.
Daha fazlasını yazıp, Lübnan’a mahsus sorunlar ile başınızı şişirmek istemem, ama Lübnan’da olanlar pek çok bakımdan Lübnan’a mahsus değil. Dahası, Türkiye’nin Lübnan’da izlediği siyaset ve müttefikleri bizi ilgilendirmeli diye düşünüyorum. Daha dahası, Ermenilerin soykırım iddialarına karşı durmak için Lübnan’da mezhepçi ittifaklara girişmek veya böyle görünmek Türkiye’ye yakışmıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları