‘Türk Barış Süreci’

‘Türk Barış Süreci’

22.06.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir önceki yazımda ‘restorasyon ve uzlaşma’ önerim çok tepki almış, hatta eş dost arasında bile burukluk yarattığını gördüm. Dahası, o yazıyı yazdığım esnada, Berlin’de katıldığım bir panelde de benzer şeyler söylediğim için orada da tepki almıştım. Bu seçimler sıradan seçimler değildi, iktidar partisi tüm muhalif çevreleri düşmanlaştırmaktan kaçınmadı, bunun yarattığı ruh halini anlıyorum, ama benim derdim kriz durumundan çıkıp, demokratik bir restorasyonu mümkün kılmanın yollarını üzerine düşünmek.
AK Partisi yüzde 41 gibi bir oy oranını muhafaza etmemiş olsa, daha az oy almış olsa da aynı şeyleri yazacaktım, zira krizleri derinleştirmek değil, aşmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Evet, bu seçim sıradan bir seçim değildi, neredeyse iç savaşın eşiğine gelmiştik, zira bu seçim AK Partisi tarafından, ‘yeni İstiklal savaşı’, ‘2002 devriminin ikinci yarısı’ olarak takdim edildi. Seçim sonuçları böylesi bir gidişe dur deyip, önümüze büyük bir imkân çıkardı, şimdi bu imkanı demokrasi adına iyi değerlendirmek gerekiyor. Tam da bu nedenle, mesele sıradan bir koalisyon hesabı olarak görülmemeli, bizim öncelikle bir ‘barış süreci’ne ihtiyacımız var. Dahası, Kürt barış sürecinin yeniden hayata geçmesi de öncelikle bir ‘Türkiye barış süreci’ gerektiriyor.

CHP’yi anlamak mümkün değil
MHP Kürt barış sürecine kategorik olarak karşı çıktığı için, MHP ile koalisyon Türk barış sürecini de imkânsız kılacak, hal böyle iken CHP’nin bu konudaki ısrarcı tavrını anlamak mümkün değildi. Dahası belli ki, bu tür bir koalisyonun temel amacı, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AK Partisi’ni hedef alacaktı, inanın böylesi de Türkiye barış sürecine hizmet edecek bir iş değil. AK Partisi’nden Erdogan’ı feda etmeyi talep etmek, olmaz bir iş, zira AK Partisi Erdoğan demek. Geçmişte onun dışında bir parti olmadığını gördük, bu partiden hiç kimse, Erdoğan’ın siyasetine, otoritesine karşı çıkma kapasitesi gösteremedi. Bu durumu Erdoğan’ın baskıcı kişiliği ile açıklamak kolaycılıktan başka şey değil, zira otoriter liderler, etraflarındaki el pençe duranların çokluğu ve inisiyatifsizliği ile güçlenir.
Kısaca, toplumsal-siyasal barış sürecini gerçekleştirmenin yolu AK Partisi-CHP koalisyonu gibi görünüyor. Bu durumda her iki tarafın da aklı selimle davranması gerek; öncelikle AK Partisi’nin, Başkanlık sisteminden vazgeçip, güçlü bir demokratik parlamenter sistem inşasına razı olması, bunun önemini kavraması gerekiyor. Dahası, her iki partinin de Kürt barış sürecini temel hedeflerden biri olarak görmesi gerekiyor. ‘Büyük uzlaşma’lar zor süreçlerdir, iki tarafında bu konuda tavizler vermek zorunda olduklarını bilerek yola çıkmaları ile mümkün olur. O nedenle, iki tarafın da, birbirini fazlasıyla zora sokacak konuları bir yana bırakmasında fayda olduğunu düşünüyorum. CHP’nin seçmenini, önceliğin ‘Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak’ değil, demokratik bir restorasyon, yani geleceğimizi kurtarmak olduğuna ikna etmesi gerekiyor.

AKP mesafe koyması lazım
AK Partisi’nin de, Başkanlık sistemi başta olmak üzere tek parti devleti hevesinden samimiyetle vazgeçmesi, bir süredir rehin olduğu düşmanlık dili ve bu dili körükleyen mesuliyetsiz, şuursuz çevreye mesafe koyması lazım. Nihayet, AK Partisi ve CHP’nin, uzlaşmacı kimliği öne çıkabilecek, bir AK Partili başbakanda anlaşması kolaylaştırıcı bir etken olabilir. Tabii, tüm bunların ötesinde bir de çetrefil bir dış siyaset konusu var. Bu konuda asıl iş AK Partisi’ne düşüyor, partinin dış siyasetinin tümüyle başarısız olduğunu açıkça değilse de, zihnen kabul etmesi ve revizyona razı olması gerekiyor. Bana çıkış yolu bu tür bir gidiş gibi geliyor, isteyen beğenir, istemeyen beğenmez, ama unutmayalım, Türkiye’nin geleceği açısından, hepimiz bugünlerde söylediklerimiz ve yaptıklarımızın büyük sorumluluğunu taşıyacağız. Tam da bu nedenle, hiçbir dönemde beğenilip beğenilmemek önceliğim olmadı.
Asıl büyük sorun, başta AK Partisi olmak üzere, siyasi aktörlerin hâlâ durumun ciddiyetine uygun bir tutum takınmaktan uzak görünmesi. İktidar yanlısı gazeteler Kuzey Suriye’nin PYD kontrolüne geçmesini iç siyaset malzemesi yapmak hevesinde. Bazıları bu çerçevede, askeri müdahale, bazıları AK Partisi-MHP koalisyonu fikrini ısındırma derdinde. Suriye’de olanların, siyasetin çok önemli bir gündemi olması kaçınılmaz, ancak, bu konuyu milliyetçi-muhafazakâr iç siyaset hesabı çerçevesinde değerlendirmesi, Türkiye için tam bir felaket habercisi. Biliyorum, çok uzattım, o nedenle izninizle bu konuya bir sonraki yazıda devam edeyim.
 

Yazarın Son Yazıları

‘Yeni devlet’

‘Yeni devlet’

Devamını Oku
07.08.2017
Müftü nikâhı ve İslami rejim

Müftü nikâhı ve İslami rejim

Devamını Oku
04.08.2017
‘Hans’ın ne dediği’

‘Hans’ın ne dediği’

Devamını Oku
31.07.2017
‘Evrim teorisi’

‘Evrim teorisi’

Devamını Oku
28.07.2017
Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Devamını Oku
24.07.2017
15 Temmuz’un anlamı

15 Temmuz’un anlamı

Devamını Oku
17.07.2017
15 Temmuz

15 Temmuz

Devamını Oku
14.07.2017
Parayla saadet olmaz

Parayla saadet olmaz

Devamını Oku
10.07.2017
‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

Devamını Oku
07.07.2017
Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Devamını Oku
03.07.2017
Katar krizi

Katar krizi

Devamını Oku
30.06.2017
Yine hüzünlü bir bayram

Yine hüzünlü bir bayram

Devamını Oku
26.06.2017
Adalet istiyoruz! (23.06.2017)

Adalet istiyoruz!

Devamını Oku
23.06.2017
Nerden başlasak nasıl anlatsak

Nerden başlasak nasıl anlatsak

Devamını Oku
19.06.2017
Katar’ın başına gelenler

Katar’ın başına gelenler

Devamını Oku
09.06.2017
ABD, Türkiye ve Kürtler

ABD, Türkiye ve Kürtler

Devamını Oku
05.06.2017
Toplum yorgunluğu

Toplum yorgunluğu

Devamını Oku
02.06.2017
Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Devamını Oku
29.05.2017
İki veda

İki veda

Devamını Oku
26.05.2017
‘Devrime hazır olun’

‘Devrime hazır olun’

Devamını Oku
22.05.2017
Kötü yönetim ve dış siyaseti

Kötü yönetim ve dış siyaseti

Devamını Oku
19.05.2017
‘Türbe, tarih, siyaset’

‘Türbe, tarih, siyaset’

Devamını Oku
15.05.2017
Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Devamını Oku
12.05.2017
İslamcılık, çirkin itiraf

İslamcılık, çirkin itiraf

Devamını Oku
08.05.2017
Yeni siyasi arayışlar

Yeni siyasi arayışlar

Devamını Oku
05.05.2017
Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Devamını Oku
01.05.2017
Referandum sonrası Kürt meselesi

Referandum sonrası Kürt meselesi

Devamını Oku
28.04.2017
Nafile analizler

Nafile analizler

Devamını Oku
24.04.2017
Her şeye rağmen

Her şeye rağmen

Devamını Oku
17.04.2017
Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Devamını Oku
14.04.2017
İslamcıların Suriye ile İmtihanı

İslamcıların Suriye ile İmtihanı

Devamını Oku
10.04.2017
Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Devamını Oku
03.04.2017
‘Vicdan ve adalet nöbeti’

‘Vicdan ve adalet nöbeti’

Devamını Oku
31.03.2017
En büyük tehlike (27.03.2017)

En büyük tehlike

Devamını Oku
27.03.2017
Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Devamını Oku
24.03.2017
En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

Devamını Oku
20.03.2017
18 yaşında seçilme hakkı

18 yaşında seçilme hakkı

Devamını Oku
17.03.2017
‘Hollanda krizi’nin ötesinde

‘Hollanda krizi’nin ötesinde

Devamını Oku
13.03.2017
‘Erdoğan ve liderlik’

‘Erdoğan ve liderlik’

Devamını Oku
10.03.2017
‘Milli Kültür Şûrası’

‘Milli Kültür Şûrası’

Devamını Oku
06.03.2017