Aydın Engin

Bir Çin’e, bir Kandil’e...

30 Temmuz 2015 Perşembe

Alo sessss… Bir ki üç, birki üç… Sesss… Sesss…Sesss…
Saçmalamıyorum. Ses provası yapıyorum.
Bir Çin’e, bir de Kandil’e sesleneceğim. Sesim oralardan iyi duyulsun istiyorum…
Çin’den başlayayım…
Orada kime seslendiğimi siz biliyorsunuz, o da anlar…

***

Efendi,
Giderayak Esenboğa’da konuşmuşsun. Birçok cümlenin yanı sıra şu cümlenin de altını çizdim:
“…Türkiye Cumhuriyeti Devleti, teröristlerden de onları destekleyen sözde siyasetçi, sözde aydın, sözde sivil toplum kuruluşu temsilcisi herkesten de şehitlerimizin kanlarının hesabını sorma gücüne sahiptir...”
Şu mide bulandırıcı, derin aşağılık duygularından kaynaklanan “entel” ya da “sözde aydın” gibi nitelemeler bizler için yabancı değil. “Sözde aydın”ı ilk cuntabaşı Evren kullandı. Onun izinden yürüye gelenler de durmaksızın yinelediler. Dün de siz yinelemişsiniz. Sizden farklı olanlara, sizin gibi düşünmeyenlere “sözde” sıfatı yakıştırmaya ne kadar alışıksınız.
Sözlerinizi bir kere de yüksek sesle kendiniz için tekrarlayın bakalım: Sözde siyasetçi, sözde aydın, sözde sivil toplum kuruluşu temsilcisi…
Sizce sahici aydın, sahici siyasetçi, sahici sivil toplum örgütü temsilcisi kimlerdir ve ne yaptıkları, ne dedikleri için onlar sahicidir?..
Haydi adım Aydın diye kendimi saymayayım ama sizin sözde aydın diye nitelediklerinizin büyük çoğunluğunu tanırım. Kimi arkadaşımdır, kimi ile tanışıklığım vardır. Hemen hepsinin de ne düşündüklerini az çok bilirim. İçlerinde hiçbirinin terörü övdüğüne, terörü bir siyasal mücadele yöntemi olarak benimseyip propagandasını yaptığına tanık olmadım. Böyle yapanları da sizin şu “sözde aydın”larınız aydından saymazlar… Tıpkı öylelerini siyasetçiden saymayıp öylelerinin temsil ettiği sivil toplum örgütlerini de sivil saymadıkları gibi…
Yok siz sözde mözde gibi terimlerin ardına sığınıp tepesinde sizin oturduğunuz siyasal iktidarın Kürt sorununa ilişkin tutumunu eleştirenlere sesleniyor, sizi kınayan, sizi protesto edenleri kastediyorsanız ve onlardan hesap sormaya niyetliyseniz haberiniz olsun.
Bu ülkenin “sözde aydınları” bedel ödemesini bilirler. Hapisse hapis, işkence ise işkence, zorunlu siyasal göçmenlikse göçmenlik…
Bedel neyse onu öderler ve kimileri gibi iki ay yattıkları ve önceden bilmem kaç yıldızlı otel konforuna büründürülmüş hapishaneden çıktıktan sonra “Ahhh kardeşlerim ahhhh… Biz neler çektik bir bilseniz” diye miyavlamazlar. (Kimi kastettiğimi anladınız değil mi? İyi!..)
O yüzden tehditleriniz vız gelir bize vız…

***

Gelelim Kandil’e…
Beyler ve hanımlar, özellikle KCK’nin eşbaşkanları,
Sizin oralardan son günlerde art arda açıklamalar geldi. Kimi bireysel, kimi örgütsel, kimi ise örgütsel mi, bireysel mi belli değil. Ancak önceki gün (salı) KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı imzalı ve son günlere ilişkin ayrıntılı bir analiz içeren açıklamanız geldi. Dikkatle okudum.
Hayır o açıklamanın içeriğinde paylaşmadığım, aklımın yatmadığı birkaç noktayı tartışacak değilim. Açıklamaya büyük ölçüde katılıyorum.
Özellikle “Türkiye’de demokrasiyi sadece parlamento içi yürütülecek mücadeleyle gerçekleştirmek mümkün değildir” cümlenizin altına imzamı atarım. Siyaseti parlamentonun sınırları içine hapsetmenin, yurttaşlara demokrasiyi savunmak yerine “dört yılda bir sandık başına git” demek olduğuna inanırım.
Aynı şekilde demokrasiyi ete kemiğe büründürecek mücadelenin şiddetten arındırılmış olması gerektiğine de inanırım. Orda iki polis öldürmek, burda bir jandarma subayı kurşunlamak, öte yanda karakol binasına ya da hükümet konağına molotof sallamak, iki trafik polisini kalleşçe pusuya düşürüp öldürmek gibi eylemlerin siyasal mücadeleyi destekleyen değil bilerek bilmeyerek köstekleyen eylemler olduğunu en az sizler kadar ben de bilirim.
Öyleyse disiplini ile tanınan ve bununla övünen PKK ya da onun askeri kolu HPG ya da Kürt siyasal hareketin en üst organı olarak KCK sert, net, açık seçik ve gür, en sağır kulakların bile duyacağı kadar gür bir sesle bu tür eylemleri mahkûm etmek, bu tür eylemlere kalkışanların provokatör ilan edileceğini, cezalandırılacağını belirtmek için ne bekliyor?
“Susmak desteklemektir” diyen bilgece sözü unutmuş olamazsınız değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları