Celal Başlangıç

Yaşananlara göre 90’lar değil 80’ler

12 Eylül 2015 Cumartesi

 

90’LARA DÖNÜYORUZ ÇÜNKÜ...

* OLAĞANÜSTÜ HAL

Evet, 1990’lı yıllara geri dönüyoruz.

Çünkü AKP iktidarı “Kürt sorunu” karşısında izlediği “çözüm süreci” çizgisini terk ederek 1990’lı yıllarda olduğu gibi devletin “sorunu silahla çözme”, “demokratik talepleri şiddetle, silahla bastırma” refleksine geri döndü.

Evet, çünkü kırsalda PKK’lilerle askerler çatışıyor, yollarda mayınlı tuzaklar patlatılıyor, karakollara baskınlar yapılıyor.

Evet, çünkü kent merkezleri yakılıp yıkılıyor, sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor, büyük bir gözaltı dalgası yaşanıyor. Gözaltına alınanların sayısı binlerle, tutuklananlar yüzlerle ifade ediliyor.

Erzurum’da bir kaymakamın Kürtçe konuşmayı yasaklamaya kalkması, bir gençte bulunan yeşil, kırmızı, sarı renkler taşıyan bir eşyanın suç unsuru sayılması ister istemez insanda “90’lara mı döndük yoksa” sorusunu ayaklandırıyor insanda...

Evet, 1990’lardaki Olağanüstü Hal’e fazlasıyla geri döndük. İç Güvenlik Yasası’na bölgede ilan edilen 150’ye yakın Özel Güvenlik Bölgeleri, bir de Başbakanlık’ın Türkiye’nin tümünü gözaltına alan genelgesi eklenince karşımıza daha kompakt bir Olağanüstü Hal görüntüsü çıkıyor.

Özel Güvenlik Bölgelerinde gündeme gelen köy boşaltma girişimleri, aynen o yıllardaki gibi uygulanmaya kalkılan “yayla yasağı” da, 1990’ların OHAL’inin Türkiye genelinde “olağan” bir hale geldiğini, ama bölgede “daha olağan” olduğunu söylemek mümkün.

90’LARA DÖNMÜYORUZ ÇÜNKÜ…

* KÜRT HALKI

Hayır, yaşanılan sürecin 1990’larla ilgisi yok. Bunu bugün yaşanılan çatışmalardaki niteliksel değişeme de bakarak anlayabiliriz. PKK’nin kırsal alandaki yollarda, karakollarda yaptığı sabotajlar dışında çatışmaların ağırlığı özellikle HDP’ye yüzde 80’lerin, yüzde 90’ların üzerinde oy veren kentlerin merkezlerine, mahallelerine kaydı.

Hayır, çünkü 1990’larda yaşanılan çatışmalı sürecin önemli bir aktörü olan korucular ortalıkta pek görünmüyor.

İlk bakışta 1990’lardaki gibi “özel harekat timleri” şehirlere inmiş gibi görünüyorsa, artık keskin nişancıların namluları sadece Kürt medyasının gazetecilerine, siyasi aktörlerine, İzzet Kezer gibi seçilmiş hedeflere yönelmiş değil. Artık sivil olanlar da namlunun ucunda... Çatışmalarda ise daha çok Yurtsever Devrimci Gençlik-Hareketi (YDG-H) adı altında yerel olarak mahalle mahalle, ilçe ilçe örgütlenmiş yerel gençler var. Hepsi kendi ilçesinde, kendi mahallesinde hendekler kazıp, barikatlar kuruyor.

Zaten bu gençlerin ruhu; 12 Eylül’ün Diyarbakır zindanlarında işkence görmüş dedelerinin, bir gecede boşaltılmış köylerin, evleri yakılıp yıkılmış ailelerinin, 1990’ların faili meçhullerinde kurşuna dizilen babalarının, ağabeylerinin, dağa çıkanların hamuruyla yoğrulmuş. Çocukları, kardeşleri, ağabeyleri, yeğenleri, kuzenleri barikatlarda, hendeklerde direndikçe, diğer aile fertleri de bu eyleme katılıyor, gençlerle beraber en azından yakınlarını, çocuklarını korumak için nöbet tutuyor. Sonuçta güvenlik güçlerinin girmeye çalıştığı ilçelerde, mahallelerde çatıştığı, dışarıdan gelen, kırsal alandan inen PKK’liler değil, bölgedeki işte bu gençler ve aileleri var.

Yaşadığı kentte mahalle mahalle, ilçe ilçe örgütlenmiş, halk komiteleri kurmuş, hatta bazı yerleşimlerde yargı sorunlarını bile kendi içinde çözen, ileri derecede politikleşmiş, bu örgütlenme içersinde “eş başkanlık” modeliyle kadınları da örgütlü olarak tüm hareketin içine katmış, hatta çatışmalı alanlarda kendi bedenini “canlı kalkan” olarak koyan bir halk var.

Artık kendi belediye başkanlarını seçen, devletin bütün baskılarına karşın yerel yönetimlerin kurduğu anaokullarında ve diğer eğitim kurumlarında Kürtçe eğitim verilmesini isteyen bir bölge halkı yaşıyor.

* ÇÜNKÜ ROJAVA

1990’ların çok ötesinde, kültürden sanata, uluslararası ilişkilerden kadınlara, gençlere, akademisyenlere, hatta imamlara kadar hayatın her alanında örgütlenmiş Kürtler var artık...

90’lara hiç benzemiyor, çünkü artık “Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz”, “Kendi valimizi seçmek istiyoruz” diye ortaya çıkıp tercih ettikleri yönetim modelini, yani “özerkliğini” talep eden bir halk var.

Hayır, yaşadığımız süreç 1990’lara benzemiyor, çünkü bölgede kan gövdeyi götürürken Türkiye’nin batısında kafasını kuma gömen bir Türkiye kamuoyu yok artık... Daha önce “önemli olan sınıfsal meseledir” diyerek Kürt sorununun çözümünü “devrimden sonraya” ertelemeye kalkan Türkiyeli sosyalistlerin önemli bir kesimi de artık Kürtlerin “bileşenleri”...

AKP’nin savaş açıp Kandil’i bombalamasının daha haftası dolmadan kurulan Barış Bloku, binlerce kişinin katılımıyla miting yaptığı için, Ankara’sından İzmir’ine, Zonguldak’ından Edirne’sine kadar demokratlar, ilericiler, yurtseverler, sosyalistler, barış için tüm Türkiye’de alanlara çıktığı için, bugün yaşadığımız süreç 1990’lara hiç benzemiyor.

Yaşadığımız süreç 1990’lara benzemiyor çünkü o yıllarda az sayıda parlamenterle temsil edilen, hatta milletvekilleri enselerinden tutulup cezaevine götürülen Kürt siyasi hareketi, büyük bir Türkiyelileşme projesiyle bugün MHP ile eşit sayıda milletvekili ile parlamentoda temsil ediliyor. Hatta İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük kentinde MHP’den daha fazla oy alarak üçüncü parti durumuna geldi. Üstelik bugün Anayasa gereği kurulan seçim hükümetine de iki bakan verdi.

Çatışmalar derinleşirse 1990’lı yıllara hiç benzemez, çünkü geçmişte sadece kırsal alanda savaşma deneyimi olan PKK’liler özellikle Kobane’de, Afrin’de, Cizire’de mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev çatışma örnekleri yaşadı.

* ÇÜNKÜ ŞEHİT AİLELERİ

1990’lara hiç benzemiyor yaşadığımız süreç, çünkü artık asker ve polis cenazesi görünce yakınları, “Vatan sağolsun” demiyor. Çünkü 90’lı yıllardaki çatışmalı ortamı, Türkiye’nin batısı, devletin “topyekün” savaşı olarak algılıyordu. Ama artık birçok “şehit” cenazesini yakınları, “Sarayın tek başına iktidar olması için öldü” diye algılıyor, bu yüzden itiraz ediyor, hatta cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanıyor. Bunun için AKP iktidarı Anadolu Ajansı ve TRT’nin dışında gazetecilerin cenaze törenlerini izlemesini engellemek istiyor.

Medya da 1990’ların medyası değil, çünkü o yıllarda olmayan bir “sosyal medya” var ve Kürtler, “kendi medyasını” internet, twetter, facebook üzerinden oluşturmuş durumda...

KAFALAR AYNI!

Geçmişten bu güne “devlet büyüklerimizin” PKK hakkında verdikleri demeçlerle nasıl 80’li, 90’lı yıllara döndüğümüzü görelim:

“Devlet eşkiyaya pabuç bırakmaz.”

(Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ, 24 Mayıs 1986)

 

“Hainler mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın.”

(İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut, 2 Mart 1987)

 

“Devletimiz güneydoğudaki her türlü şer’in üstesinden gelebilecek güçtedir."

(TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, 13 Ağustos 1989)

 

“Bu katil eşkıyalar nerede olurlarsa olsunlar hak ettikleri cezayı göreceklerdir.”

(Başbakan Mesut Yılmaz, 7 Ekim 1991)

 

“Eşkiyanın defteri er geç dürülecektir. Artık ok yaydan çıkmıştır.”

(Milli Savunma Bakanı Barlas Doğu, 25 Ekim 1991)

 

“Irak sınırında kuş uçmayacak.”

(Başbakan Süleyman Demirel 10 Eylül 1992)

 

“PKK Kuzey Irak’ta barınamayacaktır.”

(İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, 22 Haziran 1992)

 

“PKK’yı süpüreceğiz. Uzun süredir önemli planlar ve stratejiler üzerinde çalışıyoruz.”

(Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna, 23 Ekim 1993)

 

“Bu kış PKK’nin tüm kadrolarına büyük darbeler vuracağız. PKK’nin lider kadrosu yok edilecek. Hatta o örgütün başı dahil.”

(Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, 10 Kasım 1993)

 

“PKK işi baharda bitecek.”

(Başbakan Süleyman Demirel, 21 Mayıs 1994)

 

“PKK’yi imha harekatı karşısında teröristler panik içindedir.”

(Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, 21 Mayıs 1994)

 

“PKK teröristleri Güneydoğu’nun her yerinde zemin kaybediyor.”

(Başbakan Tansu Çiller, 9 Nisan 1996)

 

”Teröre çok güzel bir darbe vurulmuştur.”

(Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, 21 Ekim 2007)

 

“Bu cinayet şebekesinin çökertildiğini göreceksiniz.”

(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 16 Ağustos 2011)

 

“Sınırlarımız içinde tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz.”

(Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Ağustos 2015)

 

“Gerektiğinde de çok şedit bir şekilde kafalarını ezeceğiz.”

(İçişleri Bakanı Selami Altınok, 2 Eylül 2015)

CİZRE'NİN ÇEYREK ASRI (1. BÖLÜM) Yaşananlara göre 90’lar değil 80’ler



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları