Savaşları çıkaran laiklik mi?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Savaşları çıkaran laiklik mi?

26.12.2015 11:51
Güncellenme:
Takip Et:

Laiklik, dinsizlik değildir; din düşmanlığı hiç değildir. Demokrasinin vazgeçilmezi, sosyal barışın önkoşulu, bütün inançlara saygının güvencesidir laiklik; ayrıştırıcı değil, içerdiği hoşgörüyle birleştiricidir, barışçıdır.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in,“Fransız İhtilali’yle birlikte insanlık başka bir arayış içine girdi. Dinlerin dışında daha seküler bir dünya kurmayı tasarladı. Fakat sekülarizm dinlerden kaynaklanan şiddeti de geride bırakarak dünyayı topyekûn bir savaşın içine soktu” şeklindeki sözleri tartışmalara neden oldu. Başkanın söyledikleri ne kadar doğru acaba?
Başkan, “sekülarizm”den ve Fransız İhtilali’nden söz ediyor; kastettiği düpedüz laiklik. Sekülarizm, İngilizce...
Fransızcada sekülarizm sözcüğü yok, karşılığı “laïcisme” ve “laïcite”. Laiklik sözcüğü dilimize Fransızca “laïcité”nin karşılığı olarak girmiştir, Larousse sözlüğüne göre, “Din”i, siyasetin ve yönetimin, özellikle de temel eğitimin dışında tutan anlayışı ifade eder”; düşünce özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğü esaslarına dayanır.

Barışın önkoşulu
“Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ilkelerine dayalı 1789 Fransız Devrimi sonrasında dinin, yürütme, yargı ve yasamanın yani üç erkin dışında tutulması ilkesi benimsenmiştir. Buradaki kardeşlik, din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmeyen insancıl bir kardeşliktir; ayırıcı değil, birleştiricidir.
Laiklik, dinsizlik değildir; din düşmanlığı hiç değildir. Yalnızca, devlet yönetimi ile dünya işlerini dinden ayrı tutma anlayışıdır. Demokrasinin vazgeçilmezi, sosyal barışın önkoşulu, bütün inançlara saygının güvencesidir laiklik; ayrıştırıcı değil, içerdiği hoşgörüyle birleştiricidir, barışçıdır. Demokratik yaşamın, toplumsal barışın olmazsa olmazıdır.
Laikliğin olmadığı yerde özgürlük de olmaz, demokrasi de. En kısa anlatımıyla, laiklik inanç özgürlüğüdür. O bakımdan da devlet yönetimi laik olmalıdır. Devlet, bütün yurttaşlarını kucaklayacaksa zaten öyle olmak zorundadır.

Örtüşmüyor
Aslında laikliğe ilk damgasını vuran ABD’dir. ABD’nin kurucu büyüklerinden sayılan, üçüncü Başkanı Thomas Jefferson’un hazırladığı anayasa din ile devlet işlerini birbirinden tamamen ayırmıştır. ABD’de kilise ile devlet ayrılığı söz konusudur. R. T. Erdoğan, başbakanlığı sırasında, Kahire’de yaptığı konuşmada Mısır halkına laikliği tavsiye etmişti. “Laiklik din düşmanlığı değildir. Devlet bütün inançlara eşit mesafededir. Onların inançlarının da garantörüdür” diyordu.
Ancak bütün bu söylemler özellikle son yıllarda ülkemizde laiklik konusunda sıkça karşılaştığımız söylem ve eylemlerle örtüşmüyor.
“Tanrı” adı, tarih boyunca çeşitli ereklerle kullanılmıştır. Sormak gerekir: Acaba hangi Tanrı, kullarının savaşmasını, birbirini öldürmesini ister? Tabii, mitolojideki Savaş Tanrısı Ares’in dışında...
Dünyada pek çok kötülüğün, yukarıda örnekleri verildiği şekilde Tanrı’nın adı kullanılarak yapıldığı göz ardı edilmemeli. Başta, 3 milyon cana mal olan Haçlı Seferleri olmak üzere din savaşlarının çok sayıda örnekleri tarihte yerini almıştır. Bugün dahi Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren korkunç çatışmalar, savaşlar dinsel gerekçeyle yapılmıyor mu? Hatta bazen aynı dinin farklı mezhepleri değil mi söz konusu olan?
Dünyayı saran savaşları sekülarizme bağlamak olağanüstü bir çaba gerektirmeli. Sayın Görmez’in her şeyden önce, tek bir mezhebe indirgenmiş bugünkü konumuyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasa ile uyumlu olup olmadığını görmesi herhalde daha yararlı ve tutarlı olur

DOĞAN HASOL
Dr. Y. Müh. (Mimar)

 

Size baba diyebilir miyim?

Telefon görüşmesini anımsayalım; “Tamam babacım, peki babacım, olur baba, bir daha söylesene babacım, sıfırlamadık henüz babacım.” Peki, ya baba figürünü yücelten Doğu toplumlarındaki otoriter yapı karşısında, güçlü karakterli özgür çocukların mücadelesi?
Ailenin reisi belli; “Baba.” Freud’, “Totem ve Tabu” adlı kitabında baba-oğul mücadelesinden söz eder. Totem ve Tabu’daki ilksel baba; kadınlar, mal-mülk, erkekler yani tüm kabile üzerinde egemen. Her şeye sahip. Ne zamana kadar? Oğulların babaya karşı bir komplo hazırlayıp, onu devirmesine kadar. Babanın iktidarını deviren oğullar, kabilede ne varsa bölüşürler. Böylece babanın iktidarının, otoritesinin yerini eşitlik ve demokrasi alır.

Batı ve ‘baba’
Doğu toplumlarında baba, her şeye kadir ve muktedir olandır. Otoritesi sorgulanmaz. Çocuklarının kendisine karşı başkaldırabileceğine inanmaz. Yine başka bir baba tarafından kışkırtıldığına inanır. Ne demişti 17-25 Aralık’la ilgili; “Komplo kurdular.”(!) Gezi direnişçileriyle ilgili; “Bu geziciler yurtdışı mihraklar tarafından kışkırtıldı, kökü dışarıda.” Batı babayı öldürmüştür çoktan sembolik manada. Otoritesi paylaşılmış, yasak koyucu baba, devrilmiştir. Batı, Krala Magna Carta’yı imzalatmıştır! Doğu’da Magna Carta ne arar!

Peki ya Türkiye?
Önceleri “Kasımpaşalı abinizim” dedi. Seçim zaferleri onu abilikten, “babalığa” terfi ettirdi(!) Birilerine parmak salladı, kadınların kaç çocuk doğuracağına karıştı, içki içenlere ayran için, taraf olmayan bertaraf olur, dedi. Doğu kültüründe baba, ailede anne ve çocukların itaat etmesi gereken bir kült! Toplumda ise devlet babaya/iktidara itaat şart. Sözleriyle, maliye müfettişleriyle, polis şiddetiyle, basını ise sansürle döven, televizyoncuya talimat veren baba. Türkiye seçmeninin önemli bir kısmı niye oy vereceği liderde babalık vasfı arar? Sert mizaçlı politikacılara ve paternalist liderlere eğilimi nedendir?

‘Baba’ arayışı
Anımsayalım. Yeşilçam melodramlarının yetim çocuğu filmin jönüne ne der; “Size baba diyebilir miyim?” Türkiye toplumu hep yetim, hep bir baba arayışında. Güzel ülkem tipik Doğu (görece laik olması dışında). Devlet babanın(!) iktidarından korkarak/ korkutularak büyüyen, sindirilen, düşüncelerini özgürce ifade etmeye kalktığında kafasına vurulan, kellesi uçurulan çocukların ülkesi.. Peki, baba otoritesine/ otoriter devlete/faşizme karşı örgütlenen bir halk hareketinin hikâyesi çıkar mı buradan, bir “V for Vendetta” hikâyesi? Kitleleri sokağa dökecek, faşizme ve otoriteye diz çöktürecek bir hikaye... Ne dersiniz?
Dipnot: V For Vandetta: 2005 yılı ABD-Almanya ortak yapımı film. Geleceğin İngiltere’sinde geçen filmde terör olaylarında büyük kayıplar verdikten sonra kurtuluşu baskıcı bir yönetimde bulan İngiliz halkının uyanış öyküsü anlatılmaktadır. “İnsanlar hükümetlerinden değil, hükümetler insanlardan korkmalıdır” (filmde yer alan repliklerden).

Dr. MİNE YILDIZ
Siyaset Bilimci-Sosyolog

Yazarın Son Yazıları

Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025