Hemen dibinizde bir iç savaş varsa, ilk yapmanız gereken o iç savaşın ülkenize sıçramasını engellemek olmalı. Bunun için de yanı başınızdaki iç savaş yaşayan ülkede savaşın istikrarlı bir çözüm getirecek şekilde bitmesi için uğraşırsınız. Bu sırada da iç savaşın ülkenize sıçramaması için hem demokratik reformlar geliştirirsiniz hem de istihbarat ve güvenlik tedbirlerinizi artırırsınız. Mümkünse de savaşan taraflar arasında arabuluculuk yapabilecek ve bunu uluslararası camiada kabul ettirebilecek uluslararası itibara sahip olmaya çalışırsınız.
Bunun yerine iç savaşta bir tarafı açıkça taşeron tutarsanız, sınırınızı bulanıklaştırıp kevgire döndürürseniz, otoriter bir başkanlık hayaliyle çözümü çöpe atıp kendi ülkenizde iç savaş koşullarını olgunlaştırırsanız nasıl bir sonuç bekleyebilirsiniz?
Bu iktidarın bir süre iyi gidip sonradan yoldan çıktığına inananlardan değilim. Başından beri işleri buraya vardırabilecek bir potansiyel vardı. Fakat özellikle Arap Baharı’ndan sonra Müslüman Kardeşler’in büyük ağabeyi olarak İslam dünyasına liderlik etme hayaline binilince bugünkü felaketin de kapıları açıldı.
Bugün ortada Müslüman Kardeş kalmadı. Sağınıza dönün Selefiler, solunuza bakın Vahhabiler, yukarı bakın kafa kesen cihatçılar, aşağı bakın onların hamisi petrodolar krallığı.
Velhasıl, bölgede Batı’nın da uzunca bir süre destek verdiği “ılımlı İslam” projesi çatırdayarak çöktü. Mısır’da Müslüman Kardeşler’den ümidini kesenler IŞİD’e bağlılık yeminleri ediyor. Zamanında Tayyip Erdoğan’ın dizinin dibinde poz verdiği mücahit Gulbeddin Hikmetyar da bugün IŞİD’e bağlılığını sunanlardan.
Dünyaya dağılmış cihatçı örgütler teker teker IŞİD’e katılıyor. Libya’dan Nijerya’ya vilayetler ilan ediliyor.
IŞİD olmayan da Nusra. El Kaide’ye dahil. Ya da Ahrar uş Şam, pratikte birbirlerinden pek farkları yok.
Sınırın bulanıklaşması ve bir cihatçı otoyoluna dönmesi artık dava dosyalarında bile sabit. Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın son haberleri de bunun örnekleri.
Suriye’de Türkiye’nin destek verdikleri yeniliyor. Sadece Türkiye değildi destek veren. Savaşın uzamasında dahli olan çok. Savaşın uzaması ise hem Suriye içinde devasa bir insani yıkımla sonuçlandı hem de iç savaşın Türkiye’ye sıçrayacak kadar büyümesine yol açtı.
Bugün bu manzarayı “milli duruş”, “devlet meselesi” adına görmezden gelmek ülkeyi bir intihara sürüklemekle eşanlamlı. “Milli muhalefet” söylemiyle devlete sahip çıktığını iddia edenlerin sahip çıktıkları ne devlet ne de milletin çıkarları. Yaptıkları ancak Hikmetyar ve benzerlerinin önünde diz çökmeye denk gelir.
Diz çökmek
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı