Hikmet Çetinkaya

Düşünceye kelepçe vurulmaz...

26 Mayıs 2016 Perşembe

Laiklik, demokrasi, temel haklar ve özgürlükler...
Bunlar bir toplumun yaşam kaynağını oluşturur.
Gecenin soluk alıp verdiği saatlerde insan düşünür... Kimi sorular akla gelir...
2013 yılında, 17/25 Aralık olayı patlak vermeseydi, o “tapelermapeler”, kasalar, kutular, sıfırlanmalar yaşanmasaydı, 2007’de işlenen Hrant Dink cinayeti davası, yeni bir iddianameyle ele alınır mıydı?
Hrant Dink cinayeti gerçekten sıradan bir öç alma eylemi midir yoksa derin güçlerin düzenlediği bir cinayet midir?
Gecenin sessizliğinde aklıma bunlar geldi...
Nice katliamlar, faili meçhuller...
12 Eylül’de evinden alınıp götürülen o genç adam, ölünceye kadar “Oğlumun mezarını bulun” diye çığlık atan Berfo Ana, Cumartesi Anneleri...
Zamanın saat ayarını yapmak, yaşama aydınlık sabahlarda dokunmak, acılarla yaşamamak.
Ülkeyi yönetenler, biat kültürüyle yetişenler, eğitimi altüst edenler, şeyhlerle bağdaş kuranlara bakıyorum...
İşlenen cinayetler, yaşanan katliamlar...
Ölümler!
Tüm bunlar olurken “paralel devlet” dedikleri şey sanki ayrı bir ülkedeymiş gibi davranan siyasal erke sormak gerek:
“Paralel devletle iş tutan siz değil miydiniz?.. Bu devletten sizin haberiniz yok muydu?”
Siz o “paralel devlet”le birlikte yürüdünüz, efsane özel yetkili savcılar, kahraman polisler yarattınız...
Şimdi niye gerçeklerin üzerini örtüyorsunuz, halkı kandırmaya çalışıyorsunuz...
Keyfiniz iyi!
Ahmet Davutoğlu’nu gönderdiniz, Binali Yıldırım’ı getirdiniz...
Erdoğan’ın mesajını biat kültürüne uygun olarak on bin kişiye ayakta dinlettiniz.

***

Ortada bir hükümet vardı, o hükümetin içinde mi dışında olduğu anlaşılmayan bir hükümet...
İkisi birden mi yönetiyordu devleti yoksa paralel olanı mı, hangisi?
Bu soruyu çok sordum ancak yanıt alamadım...
Başkanlık, tek adamlık yolunun açıldığı bugünlerde yine biat kültürü öne çıktı; laiklik kavramı, demokrasi, temel haklar ve özgürlükler rafa kaldırıldı.
Kökten bir rejim değişikliğine doğru hızla giderken, ben Suruç’ta, Ankara’da, İstanbul’da insanların canını alan katliamları, şehit tabutlarını, Kilis’e atılan roketleri düşünüyorum...
Nusaybin’de, Lice’de, Cizre’de ve pek çok ilçede yaşayan yoksul insanları...
Siz onların acısını, kaygısını paylaşmasını bilir misiniz?
Hrant Dink’in göz göre göre öldürülmesini, Can Dündar’ın ölümle yüz yüze gelişini, kıl payı kurtuluşunu paylaşır mısınız?
Anların anlarla harmanlaştığı yaşamda paylaşım hayatın tüm biçimlerinde geçerli ve kapsamlıysa değerlidir.
Bu anlattıklarım sizin için değerli falan değildir...
Laiklik!
Demokrasi!
Temel hak ve özgürlükler!
Hele hele bunların hayatınızda hiçbir anlamı ve değeri yoktur.
Güzelim ülkemi yaşanmaz kılan, terörün ivme kazanmasına seyirci kalanlar, dünyanın bize nasıl baktığını göremiyor...
Ülkeyi yönetenlerin tek derdi “başkan baba” yaratıp biat etmek... Cumhuriyetin tüm kazanımlarını çöplüğe atmak...

***

Dikkat edin, AKP, kadrolarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğinde yeni baştan yaratıyor...
Çözüm sürecinin önemli isimlerinden Yalçın Akdoğan’ı yönetimin dışına atıp bakanlıktan alıyor...
Gelelim Meclis’te bulunan muhalefete...
CHP için için kaynıyor, MHP, AKP’nin peşine takılmış gidiyor, HDP yakasını Kandil’den kurtaramıyor...
Sosyalistlere, solculara, komünistlere gelince...
Birbirlerini yiyorlar...
Gerçek mutluluğu arıyorum ama yok!
Otoriter bir rejim giderek kendini gösterirken tüm insanlığın altına çekilen toplam çizgisindeki duyarlık, sevgi ve paylaşım oluşmuyor benim ülkemde...
Acı ama gerçek olan bu!
Düşünün!
Düşünceye kelepçe vuranlardan korkmayın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları