Çiğdem Toker

OHAL iptali ve ‘FETÖ ayarı’

24 Eylül 2016 Cumartesi

Zor ve külfetli bir işi ortaya çıkarmak için bütün gücünü sarf etmeye “içtihat” denmiş Arapçada.
Dilimize hukuksal terim olarak girmiş içtihat, dönüştüğü anlamdan bağımsız değil.
Uyuşmazlık konusu alanda tereddütsüz bir kural yoksa, hukukun mahkeme kararıyla oluşturulması, içtihat. Bu yanıyla, tereddütsüz bir kaynaktır. CHP, dün 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvururken, hukukun işte bu içtihat kaynağına dayandı.
Fakat cuntacı generallerin siparişiyle vücut bulmuş 82 Anayasası’nın, OHAL’ler için AYM denetimini “lafzen” kapatan 148. maddesini kutsal kitap mertebesinde anıp yorumlayan iktidar, bu duruma çok içerledi.

Turan, Atatürk’ü kiminle eşitliyor?
Ana muhalefet partisinin OHAL kararnamesi için yaptığı iptal başvurusu, iktidar partisinin hukuk mezunu grup başkanvekili tarafından, “adeta 90 yıllık Mustafa Kemal’in partisinin tekrar fabrika ayarlarına, diğer ifadeyle FETÖ ayarlarına dönmeye başlamak” diye nitelendi.
Bu nezaketsiz cümledeki “diğer ifadeyle” bölümünden öncesi ve sonrasına lütfen dikkat edin:
Adeta 90 yıllık Mustafa Kemal’in partisinin diğer ifadeyle FETÖ ayarları”.
AKP’nin hukuk fakültesi mezunu Grup Başkanvekili Bülent Turan’a göre, CHP’nin Yüksek Mahkeme’ye başvurusu “90 yıllık Mustafa Kemal’in partisinin tekrar fabrika ayarlarına” dönmesi anlamına geliyor.
Partinin tarihi ve kurucusu Atatürk, iktidar partisi yöneticisi nezdinde bir tahkir aracı olarak kullanılıyor. Yetmiyor, Atatürk’ü kendilerinin eski koalisyon ortağı, “mutlu günlerindeki” adıyla Cemaat yeni adıyla “terör örgütü” olarak tanımlanan FETÖ ile aynı terazide tartıyorlar.
Düne kadar ne güzeldi her şey değil mi?
OHAL kararnameleri, fiili başkanlık yolunda araçsallaştırıp baskıcı rejimi bu araçsallıkla tahkim yolunda dev adımlar atılıyorken AYM’ye iptal başvurusu nereden çıktı, öyle değil mi?
Bu başvuru yapılıncaya dek, bizatihi AYM’nin kendisinin almış olduğu 148. maddeyle ilgili içtihadi karar yokmuş gibi davranabiliyorlardı.

05.03.1992 Tarihli Resmi Gazete
İlk kez, 7 Eylül tarihli yazıda vurguladığım kararın günümüz için öne çıkan kısmını, yeri gelmişken yeniden anımsatalım:
Sosyal Demokrat Halkçı Parti, bazı OHAL kararnamelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun ardından verilen karar, 5 Mart 1992 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Bu önemli kararda Yüksek Mahkeme, OHAL KHK’siyle yasa değişikliği yapılamayacağını vurgulayıp -özetle- şu gerekçeyi düzenlemiş:
- OHAL sona ermesine karşın, OHAL KHK’sindeki kuralların devam etmesi olanaksızdır.
- OHAL KHK’leri ile getirilen kuralların OHAL bölgeleri dışında veya OHAL’in sona ermesinden sonra da devam etmesi isteniyorsa, bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur.
Yüksek Mahkeme kararında, -AKP hukukçularının da okuduğuna inandığım- ve “içtihat” özelliği taşıyan kısmı ise şudur:
Anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan OHAL KHK’leri, yalnızca OHAL süresince, OHAL ilan edilen yerlerde uygulanmak üzere ve OHAL’in gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK’lerdir. Bu koşulları taşımayan kurallar OHAL KHK kuralı niteliğinde sayılamazlar ve anayasaya uygunluk denetimine bağlıdırlar.
Anayasa Mahkemesi’nin, henüz “fabrika ayarı”, ya da “FETÖ ayarı” kavramlarının esamisinin okunmadığı bir dönemde verdiği bu karar, hukuk devletini gözeten gayet isabetli bir “içtihat ayarı”dır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları