Suikast Rusya’ya gözdağı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Suikast Rusya’ya gözdağı

22.12.2016 08:48
Güncellenme:
Takip Et:

Soğukkanlı katilin silahından çıkan 11 kurşunun nerede atıldığı elbette önemli ama kime sıkıldığı daha çok önemli. Bu çerçeveden bakıldığında Karlov cinayetinin aslında birinci sırada doğrudan Rusya’ya yöneldiği ve nedenin büyük olasılıkla Suriye meselesi olduğu görülüyor

 

Ankara’da üç yıldır görev yapan Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un az görülen soğukkanlılıkta bir cinayete kurban gitmesi, siyasi sonuçları açısından deprem etkisi yarattı. Suikast haberi duyulur duyulmaz herkesin, hepimizin aklına aynı cümle geldi: Kurşunlar Türk- Rus ilişkilerine sıkıldı... Aslında, ilk anda böyle düşünmemiz için nedenler vardı: 24 Kasım 2015’te yaşanan ve sekiz ay süren “uçak krizi”nin ardından Türk-Rus ilişkileri hızla toparlanırken, Ankara’nın göbeğinde bir Rus diplomatın öldürülmesinin başka nasıl bir anlamı olabilirdi?
Kim bilir, belki de, tetiği çektirenlerin aklının bir köşesinde Türk-Rus ilişkilerine zarar vermek vardı gerçekten ama bu nedeni ilk sıraya koyduğumuzda taşlar tam yerine oturmuyor. Soğukkanlı katilin silahından çıkan 11 kurşunun nerede atıldığı elbette önemli ama kime sıkıldığı daha çok önemli. Bu çerçeveden bakıldığında Karlov cinayetinin aslında birinci sırada doğrudan Rusya’ya yöneldiği ve nedenin büyük olasılıkla Suriye meselesi olduğu görülüyor.

Kıvrak diplomasi
Rusya, bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu “süper güç” statüsünü yeniden kazanmaya çalışan, ancak elindeki nükleer silahları bir kenara bırakacak olursak olanakları ABD ile karşılaştırılamayacak kadar sınırlı, üstelik zaten zayıf olan ekonomisi son yıllarda derin buhran içinde bir ülke. Ancak köhnemiş Rus devlet yapısının son derece hızlı manevra yapabilen, ortaya çıkan fırsatları inanılmaz hızlı değerlendirebilen sürpriz bir silahı var: Diplomasi.
Suriye de, Rus diplomasinin, belki de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana geçen yaklaşık 25 yıllık süreçte en başarılı hamleyi yaptığı yer. ABD’nin kararsızlığı ya da isteksizliği diyelim, nedeni ne olursa olsun, Moskova 30 Eylül 2015’te başlattığı Suriye’deki askeri operasyonuyla uluslararası dengeleri sarsmayı başardı. Aslında bu “can havli”yle yapılmış ama zamanlama açısından Rusların takdiri hak eden yıldırım bir hamlesiydi. “Can havli”yle çünkü ekonomik kriz nedeniyle atacak kurşunu son derece sınırlı olan Rusya, Ortadoğu’daki tek müttefiği olan Suriye’yi kaybetmenin kendisi için yıkıcı sonuçları olacağını biliyordu.
Sovyetler’in yıkılmasından sonra ilk kez kendi “arka bahçesi” dışında bir bölgeye müdahale eden Moskova, başarılı bir zamanlamayla yıkılmak üzere olan Esad rejimini ayakta tutmakla kalmadı, bir anda Suriye’de oyunun kurallarını belirleyen aktör konumuna yükseldi. Üstelik Rusya bunu yaparken hem İran’ın desteğini aldı hem de bir zamanlar Esad’ı devirmeyi dış politikasının birinci sırasına koyan Türkiye’yi büyük ölçüde yanına çekmeyi başardı.
24 Kasım’da uçağının düşürülmesini kendisi açısından fırsata dönüştüren Rusya, Suriye’de üstünlüğü ele aldı ve ayaklarını bağlamaya çalışan Türkiye’yi sahada etkisizleştirdi. Uçak krizinin göreli olarak çabuk son bulmasında Rusya’nın, Ankara’nın Batı ile ilişkilerinin gerginleşmesinin yol açtığı açmazı çabuk görerek Suriye’de karşısında olan Türkiye’yi yanına çekmesinin rolü de büyüktü. Rusya’nın Suriye’deki üstünlüğünü kabul eden Ankara, böylelikle sahaya dönebildi, tabii karşı tarafın “kırmızı çizgileri”ni kabul ederek.

Üçlü cephe
Karlov suikastının üzerinden 24 saat geçmeden Moskova’da yapılan Rus-Türk-İran zirvesi Suriye’de sahada aylar önce ortaya çıkan yeni gerçeğin şimdi dünyaya resmen ilan edilmesi anlamında son derece büyük önem taşıyor. Bölgenin üç önemli ülkesi, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi çözüm temelinde -söz hakları farklı düzeyde de olsaüçlü bir cephede buluşmuş görünüyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un görüşmelerin ardından söylediği, “Rusya-İran-Türkiye formatı, Suriye krizine çözüm bulmak için en etkili formattır” sözünün altını çizmek gerekiyor. Şu anda ortaya çıkan tabloda, Rusya’nın önderliğinde Türkiye ve İran, Suriye’de ipleri eline almış, buna karşı Batı (ABD) güç kaybetmiş ve nispeten edilgen bir rol üstlenmiş görünüyor.
Bütün bu parçalar bir araya getirildiğinde, Ankara’daki Karlov suikastı Rusya’ya Suriye için verilen “bir gözdağı”na benziyor. Gerçi Suriye’de son söz söylenmiş değil, olayların bundan sonraki seyri her şeye rağmen belirsiz ama bugünkü duruma bakarak bir tespit yapmak gerekirse bu bir, “gecikmiş gözdağı” gibi görünüyor. Bu senaryo doğruysa, Suriye için Rusya’ya
yeni bedeller ödetilebileceğini varsayabiliriz. Zaten Moskova’da çok yüksek sesle olmasa da bu görüşü dile getirenler var. Örneğin, cılız muhalefetin önderlerinden Grigoriy Yavlinskiy de Karlov’un öldürülmesini, “Esad’a desteğin bedelini ödüyoruz” sözleriyle değerlendiriyor. Bu noktada sorulması gereken bazı sorular var: Örneğin, Ankara cinayeti, Rusların Suriye’de frene basması için bir baskı oluşturabilir mi? Ya da ekonomisi kriz içindeki Rusya’nın Suriye’de daha ne kadar nefesi yetebilir?
Kısacası Karlov suikastı, birinci derecede, Türk-Rus ilişkilerine zarar vermekten çok Moskova’ya yönelik bir “gözdağı”na benziyor. Tabii, seçilen yer itibarıyla bunun aynı zamanda Türkiye’ye yönelik bir gözdağı olduğunu da varsayabiliriz. “Uçak krizi”nin son bulmasının ardından Batı’dan uzaklaşarak Rusya’ya yakınlaşmaya başladığı ve özellikle Suriye’de “karşı cephe”ye katıldığı izlenimi veren Türkiye’ye yönelik bir gözdağı.

Zoraki nikâh
Dikkat çeken son bir nokta var: Cinayete verilen tepkiler Türkiye’nin de, Rusya’nın da “uçak olayı”ndan ders aldığını gösteriyor. Siyasi ve ekonomik çıkarları gereği birbirleriyle yakınlaşmak durumunda kalan, bir çeşit “zoraki nikâh” kıyan, Batı ile ilişkileri “sorunlu” iki ülke suikastın sonucu daha da yakınlaşmış görünüyor.
Bu taktik ittifakın ne zaman, nereye kadar süreceğini kestirmek güç ama Türkiye’nin pusulası şimdilik “kuzey”i gösteriyor.

 

CENK BAŞLAMIŞ
Gazeteci

Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025