Aydın Engin

HDP’siz referandum bahçesi...

01 Şubat 2017 Çarşamba

Bir halk deyişidir: Dikensiz gül bahçesi...
Bu da bir AKP deyişi: HDP’siz referandum bahçesi...
AKP elebaşıları nisandaki anayasa referandumunun çantada keklik olmadığını fark ettiler. Külliyede soğuk ter döken “adam”ı ve adamlarını uyku tutmadığından söz ediliyor. Haberciliğine güvendiğim bir meslektaşım; bir “Ankara gazetecisi” söyledi. Adını sormayın, söylemem. Patronu hiç duraksamadan üstüne bir çarpı çeker. Bugünlerde de bizim meslekte ekmek aslanın ağzında...
Soğuk ter döken zat’ın “Eh n’apalım milletim böyle diyorsa milletin dediği olur” diyeceğini sanmıyoruz değil mi?
O zaman Osmanlı’nın son döneminde dillere pelesenk olmuş bir deyiş devreye girer:
Kanun bir çalgıdır, çalanın elinde, çalanın istediği sesi verir...”
Mesela kanun hem de “Anakanun”, henüz değişmediği için geçerli olması gereken ve çiğnenmesinin ağır suç oluşturduğu Anakanun “Cumhurbaşkanı tarafsızdır. Bir parti adına ya da çıkarına propaganda yapamaz” mı diyor?
Ne gam!..
Alırsın Anakanun’u eline, çalarsın istediğince ve referandum için meydanlara iner AKP-MHP anayasası için “evet” dilenmek üzere 30 miting düzenlersin.
İyi de o mitinglere zaten evet diyeceği belli militan yığınları gelecek. Yani miting naralarına kapılıp keklik kendiliğinden çantaya girmeyecek.
O zaman “keklik”i içeri tıkmak, öteki keklikleri ses çıkaramaz hale getirmek, yine de ses çıkaranları polis, olmadı tetikçilerle önlemek gerek.
Yani referandum sonrasında bir karabasan (“mantara basan” da denebilir) yaşamak istemeyenlerin yapacağı belli:
Keklik avına çıkmak...
Çıktılar, çıkıyorlar, çıkacaklar da...

***

İlk av besbelli ki HDP.
6 milyonluk çok sağlam bir seçmen kitlesinin gönül bağladığı Halkların Demokratik Partisi...
Onu çökertmeden; seçmenine “Sandığa gitmeyeyim başım belaya girecek” ya da “Bizim köyden yine silme HDP çıkarsa bunlar köyü Cizre’ye, Nusaybin’e, Sur’a benzetecekler. En iyisi...” dedirtebilirlerse keklik avının en önemli kazanımını av torbasına dolduracaklar.
59 milletvekili ile TBMM’nin üçüncü partisi olan HDP’den kaç milletvekilinin tutuklu, kaçının gözaltında olduğunu; partinin halka değdiği kılcal damarlarında kaç belediye başkanının içeri tıkıldığını, kaç HDP’li belediyenin kayyım denen devlet memurlarına teslim edildiğini hiç hesapladınız mı?
Referandum kampanyası sırasında bir Selahattin Demirtaş’ın Türk, Kürt, Ezidi, Süryani kaç seçmeni derinden etkileyebileceğini bilmeyen kaldı mı?
Aydınlık yüzüyle alanlara çıkacak bir Meral Danış Beştaş’ın referandum sırasında AKP elebaşılarının uykularını kaçıracağını AKP’lilerden daha iyi bilen olabilir mi?
Hiç bağırıp çağırmadan konuşan Ayhan Bilgen’in parti sözcüsü olarak etkisi “devre dışı” bırakılmazsa referandumda AKP’ye batacak nasıl bir diken olduğunu AKP iktidarı gözardı edebilir mi?
OHAL koşullarında HDP’nin bırakınız mitinglerini, salon toplantılarının bile engelleneceğini bilmek için ille de kâhin olmak mı gerekiyor?
Referandum kampanyası sırasında ülkeyi “dikensiz gül bahçesine” çevirmek; alanları, sokakları “Hayır” diyecek, diyebilecek partilere, hareketlere, devlet zorunu kullanarak kapatmak AKP’nin görünen referandum stratejisi...
Ama bu “strateji” iflah olmaz bir siyasal körlükten fışkırmış. Farkında değiller ki içeri “tıktıkları” her HDP milletvekili bırakınız Kürtleri, Türk seçmende bile “Bu kadırı da olmaz ama” dedirtiyor.
İnanmayan klavye başından kalkıp bir kahvede (Cafe’de değil kahve’de) otursun; vapurda, otobüste, metrobüste konuşulanlara kulak kabartsın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları