Avrupa ‘doğal’, ABD ‘derin’, Rusya ise ‘pratik’ ortağımızdır

21 Mart 2017 Salı

Avrupa bizim doğal ortağımızdır. Bin yıl boyunca nüfus, iktisat ve kültür boyutları ile iç içe geçmişiz. Savaşlar da dahil.
Türkler İstanbul’u almadan çok önce Balkanlar’a, Ege’ye gelip yerleşmişler.
Katolik İspanya’nın baskısından kaçan yüz binlerce Yahudi Osmanlı’nın ayrılmaz bir parçası oldular. Türkiye-Avrupa iktisadi ve kültürel ilişkilerinde önemli bir yer tuttular.
Avrupa’nın sanayi ve aydınlanma devrimlerini Osmanlı, geriden de olsa sürekli izledi ve uyguladı.
Atatürk Türkiye’si ve kuruluşla birlikte bilimde, eğitimde, sanatta ve kültürde “çağdaşlaşma sentezimizi” yürüttük. Bu yolla Ortadoğu’nun karanlığından ve bataklığından kurtulduk. Müslüman ülkeler arasındaki “tek çağdaşlaşan ülke olduk”.
Avrupa Konseyi üyesi olarak kurumsal bütünleştik. Kültürden spora her alanda Avrupa örgütlerinde yer aldık. Doğal ortaklık ve sentez birlikte yürüdü.
1960’ların başından itibaren milyonlarca insanımız Almanya başta, tüm Avrupa ülkelerine yayıldık. 5.5 milyon insanımız bugün Avrupa’nın bir parçası durumunda. 50 binin üzerindeki Türk girişimcisi, sadece Almanya’da faaliyet gösteriyor. Avrupa’nın 10 ülkesinde 1970’li yıllardan bugüne kadar 40 dolayında konferans verdim. 45 dolayında Türkiye-Avrupa entegrasyon hareketlerini içeren akademik toplantılarda aktif olarak bulundum ve bütün bunları yaşadım. “Hayatım Avrupa” adını verdiğim 5 ciltlik kitapta bunları yayımladım.
Türkiye-Avrupa ilişkilerinde kurumsal olmasa da gümrük birliğindeki yanlışlara karşın; iktisadi, sosyal ve kültürel olarak “doğal bir entegrasyonun derinleştiğini”, yayımladığım araştırmalarımla ortaya koydum. (“erolmanisali.org”da görülebilir.)
 
Amerika neden ‘derin ortak?’
Türkiye-ABD ortaklığı Avrupa’dan çok farklı. ABD bizi, soğuk savaşla birlikte “ileri karakol” olarak gördü. 1947’de Marshall yardımı ile başlayan bağlama süreci 1952’de NATO ile sonuçlandı.
Haberimiz bile olmadan topraklarımızda nükleer tesisler kuruldu. Küba krizinde masadaki taşlardan biri haline sokulduk: Küba-Türkiye pazarlığı yaşandı.
Türkiye’deki askeri ve İslami darbeler hep bu kesimden geldi. Sonuncusu FETÖ girişimi oldu. Türkiye BOP’un gerçekleşmesi için bir maşa olarak kullanılmaktadır. 1991’de Çekiç Güç ile İncirlik’ten “Barzani Kürt Cumhuriyeti” kuruldu; şimdi de PYD ile Suriye ayağı çatır çatır kurulmakta. Suriye’de ABD üssü oluştu.
Bütün bunlar ABD’nin bizim için “Derin Ortak” olduğunu gösteren öğelerdir. Sabık başbakanın “stratejik derinliği” sanki, ABD’nin derin ortaklığı için yazılmış gibi, Suriye’de gördük.
FETÖ, derin ortağın son 40 yılda yavaş yavaş ürettiği bir olgudur. Hedefinde, Atatürk Cumhuriyeti ve Atatürk’e bağlı TSK bulunuyordu. BOP için, her ikisinin de yok edilmesi gerekiyordu. 16 Nisan’da oy verirken bu hesapların göz önünde tutulması gerekir.
Derin hesaplar peşinde olan yalnız FETÖ müdür? Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları da “derin ortakların örtülü yandaşları olmuyorlar mı?”
 
Rusya ise ‘Pratik Ortak’
Dev komşumuz hem enerji hem de iktisadi bakımdan “pratik” ortak konumunda. Enerji ihtiyacımız, tarımımız, turizmimiz, inşaat şirketlerimiz açısından vazgeçilmez bir konumda. Şimdi de “S 400”ler gündemde.
Özellikle AKP, Avrupa ve ABD karşısında tribün için restleşirken masanın altından pratik ortağının resmini göstermek zorunda kalıyor. Hele bütün kartlarını dar bir heybeye, “Katar, S.Arabistan sepetine sığdırmaya çalışırken.”
Tabii bir de, Rusya fiilen Suriye’de üsler kurarak, ABD ile birlikte yeni Güney komşumuz olmaya soyunurken.
Ve son söz: Türkiye’den Avrupa’ya en ağır küfürler savrulurken Beşiktaş’ın “Çarşı”sı, ülkemizin aydınlık yüzünü gösterdi; Ata’mızın yurtta ve dünyada barış mesajını, İzmir’in dağlarındaki çiçeklerin eşliğinde sundu. Çirkinliklerin ortasında açan bir gül misali...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları