Ayşe Yıldırım

‘Tarih önünde Erdoğan hesap versin’

04 Mayıs 2017 Perşembe

Başlıktaki söz Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’e ait.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin nereye gittiğini konuşuyoruz Özdemir’le. Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum süresince ‘eyyy’ diye başlayan cümlelerine AKP’ye üye olduğu gün yani partili cumhurbaşkanı olduğu gün “Bugüne kadar açmadığınız şu fasılları açmaktan başka çareniz yok. Açarsanız ne âlâ, açmadığınız takdirde güle güle”yi ekledi.

Aslında kimi Avrupalı siyasetçiler artık Erdoğan’ın bu tavrından ve ‘şantajından’ yıldığı için müzakerelerin hemen kesilmesini istiyor. Kimi siyasiler ise ya göçmen korkusu ya da gerçekten Türkiye’deki demokrasi yanlılarını yalnız bırakmamak için ilişkilerin bir şekilde sürdürülmesinden yana.

Cem Özdemir de bir yanıyla ikinci grupta yer alan isimlerden. Türkiye’de Avrupa Birliği’ne, medeniyete, demokrasiye, insan haklarına ‘evet’ diyen insanların cezalandırılmaması gerektiği görüşünde. “Onların yanında olmalıyız” diyor. Ama AB ile müzakerelerin de ilerlemediğini vurguluyor. Önerisi ise; “O şekilde kalsın.”

“Bozan taraf biz olmayalım” diyor Özdemir ve yazının başlığını da içeren şu cümleleri kuruyor:

“Eğer Erdoğan bu sorumluluğu taşımak istiyorsa o hesap versin tarih önünde. Ben Avrupa ile ipleri kestim, ben Türkiye’yi izolasyona ittim desin. Ama biz bu adımı atmayalım. Tarih önünde hesabı o versin. Biz ise soğukkanlı kalalım. Erdoğan’ın istediği şey provokasyon. Onlara vermemiz gereken cevap madem ki sen Avrupa Birliği’ni istemiyorsun, git halkın önünde hesabını ver bunun. Hesap sorulur bir gün. Biz ise soğukkanlı bir şekilde masada bekliyoruz. Demokratik Türkiye bir gün masaya dönecek ki biz de buna hazırız.”

Özdemir de Türkiye’deki referandumun ‘özgür’ bir ortamda yapılmadığına ve ‘hile’ katıldığına inanıyor. Avrupa’daki dolayısıyla Almanya’daki Türkiyelilerin referandumda ‘evet’ oyu vermelerini insanların anlamakta zorluk çektiğini de söylüyor. “Çünkü burada demokrasiden faydalanıyor, yaşamadığı, vergi ödemediği ülkede halkın çoğu demokrasiye ‘evet’ dediği ülkede diktatörlüğe ‘evet’ diyor.”

İşin bir yanı bu ama Özdemir’e göre Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin küçük bir kesimi Erdoğan’a oy veriyor. Bunu da şöyle açıklıyor:

“Bütün Türkiyeliler eşittir Erdoğan hayranı değil. Bir kere halkın yarısı Türkiye pasaportu taşımıyor yani oy hakkına sahip değil. Oy hakkına sahip olanların yarısı da oy kullanmadı. Oy kullananların içinde çoğunluk Erdoğan’a evet dedi. Yani ufak bir kesim evet dedi. Diğer kesim ise Almanya’dan, demokrasiden, uyumdan yana. Bunu söylemek zorundayız. Yanlış bir yola yanlış cevap verirseniz yanlış kazanır. Burada da soğukkanlı davranmalıyız. Almanya’nın vermesi gereken cevap daha fazla uyum.”

Özgürlük balonlarınızı uçurduk

Elimdeki kâğıtta Etiyopya’dan iki gazetecinin adı yazıyordu. Temesghen Desalegn ve Asfaw Berhanu. Desalegn 2014 yılında tutuklanmıştı, Berhanu ise 2013’te.

“Türkiye’den gazeteci yok mu” dedim.

Bu kez aldığım kâğıtta Musa Kart ve Kadri Gürsel’in adı yazıyordu. Tutuklanma tarihleri 2016.

Bütün gazeteciler ellerindeki kâğıtta yazan isimleri balonların üzerine yazıyordu. Çin’den Irak’a, Etiyopya’dan Türkiye’ye…

Yüzlerce isim… Birbirini hiç tanımayan gazeteciler aynı balonda buluşmuştu.

Yeşiller Partisi’nin etkinliğindeydik, Köln’de Artı TV binasının önünde. Herkes merakla kimin adı yazılı, hangi ülkeden diye bakıyordu balonlara. “Deniz Yücel yazıldı mı” diye bir ses duydum. Yazılmıştı tabii. O da, Mahir Kanaat da, Murat Sabuncu da…

Türkiye’de cezaevinde bulunan tüm gazetecilerin isimleri vardı balonlarda.

“Unutmadık sizi” diyordu Özdemir: “Biliyoruz şartlarınızı. Türkiye’de düşünceden ötürü içeride olan herkesi; siyasileri, bilim dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından insanları unutmadık. Bir gün onları umarım yakında özgür olarak göreceğiz tekrar.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları