Aydın Engin

Siyasal İslamın intikamıdır bu

12 Temmuz 2017 Çarşamba

15 Temmuz 2016’nın hemen ardından başlayan ve dur durak tanımadan, hız kesmeden, hatta hızını artırarak sürmekte olan “tutuklama furyası”nın darbe girişimine fiilen katılmış, darbe girişimi öncesi, sırası ve sonrasında darbeyi ve darbecileri açıkça desteklemiş olanlarla sınırlı kaldığına inanan var mı?
Özel ya da mesleki hayatında Gülen Cemaati ile herhangi bir ilişkisi hatta yakınlığı olmayacak, olamayacak gazetecileri, akademisyenleri, hekimleri, yargıçları, memurları da içine almış ve doymak bilmeyen bir gözaltı ve onun kaçınılmaz sonucu tutuklama dalgası var. Artık en yakından izlemesi gereken, izleme olanaklarına sahip gazeteci tayfası bile ipin ucunu kaçırdı. Her gün yeni bir gözaltı ya da tutuklama ile karşılaşıyoruz ve o, bir önceki günkü hukuk cinayetini ister istemez gölgeliyor.
Genç bir meslektaşım kara mizaha başvurdu:
- Abi, bugün herhangi bir gözaltı ya da tutuklama olmadı deseler şaşıracağız değil mi?
Düşünce özgürlüğünü, basın özgürlüğünü, insan haklarını savunma etkinlikleri artık “yüksek riskli alanlar”a dönüştü.

***

2017 yaz mevsiminin tam ortasında, “Allahın lütfu”nun birinci yılında Türkiye’nin siyasal tablosunda sorun elbette salt bu alanlardan ibaret değil. Gel gör ki hepsini bir gazete yazısının sınırları içinde özetle bile aktarmak mümkün değil.
Eğitim sisteminde Cumhuriyet’in 94 yılının omurgası tümüyle kırılıyor, parçalanıyor ve “İslam - Sünni - Hanefi” ekseninde bir eğitim sistemine doğru sinsi ve ciddi ve gitgide daha pervasız adımlar atılıyor.
Osmanlı’nın son döneminde başlayan ve Cumhuriyet’le birlikte ilkeli bir tercihe dönüşen “Yüzü Avrupa’ya dönük bir Türkiye”, hükümetlerin değişmesinden siyasal iktidarın partiler arasında el değiştirmesinden bağımsız olarak sürüp giden bir devlet politikasıdır.
İdi...
15. yılını yaşayan AKP iktidarında bu temel yörünge tümüyle terk ediliyor. Artık sırtı Avrupa’ya, yüzü ise Körfez’in despot yönetimlerine, Suudilere, Katar’a, aşiretdevletlere dönük bir devlet politikası hızla uygulamaya konulmakta.
Küresel sermaye ile tam bütünleşmiş bir “siyasal İslam” modeli AKP iktidarının ana hedefi. Bu siyasal İslamın da yeni bir yorumu, yeni bir “ideolojik bulamaç”...
Bu yeni ideolojik yorum salt küresel sermaye ile bütünleşmekle sınırlı da değil. Türk milliyetçiliğini de kucaklayan, İslamın milliyetler üstü “ümmet” kavramını silikleştiren, yer yer ırkçı tınılar içeren bir yönelim de söz konusu “bulamaç”ın olmazsa olmazı.

***

Bütün bunları bir tek adamın kişisel tercihleri olarak görme eğilimi epey yaygın. Parti içi rakiplerini tasfiye edip muhalif olanları, biat etmeyen, diz çökmeyen, teslim olmayanları tutuklatıp, susturup iktidarını pekiştiren Recep Tayyip Erdoğan’ı bütün bu tercihlerin sorumlusu, hatta sebebi olarak görenler hiç de az değil.
Tarihte kişinin rolü elbette önemlidir. Ama nasıl bütün bir tarihi akışı kişilerle açıklamak, “Napolyon öyle yapmasaydı... Hitler böyle olmasaydı... Stalin öyle etmesiydi... Mao böyle kılmasaydı” diye başlayan analizler, tarihi gerçekleri açıklamaktan uzak kahvehane sohbetlerine dönüşüyorsa, Türkiye’nin AKP iktidarındaki yönelimini, “Yeni Türkiye” nitelemesiyle hedefin ne olduğunu Tayyip Erdoğan üstünden açıklamak da bir o kadar eksik, kusurlu ve yüzeysel...
Kanımca siyasal İslamın intikam için ayağa kalktığı bir dönemi yaşamaktayız. Önlenemezse Cumhuriyet Türkiyesi’ne köklü bir veda anlamına gelecek bir dönem...
Ancak bu tek bir paragrafta dile getirilip noktası konacak bir konu değil.
İster istemez sabrınıza sığınacak, yarın devam edeceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları