Beklendiği gibi...

25 Ekim 2017 Çarşamba

AKP’liler bir süredir nefeslerini tutmuşlar, Ankara, Bursa ve Balıkesir belediye başkanlarının istifa edip etmeyeceklerini bekliyorlardı. Haklılardı çünkü başkanlar istifa etmezlerse bu, Reis’e karşı başkaldırı anlamına gelecekti. AKP’de ise böyle bir durum kuruluşundan bu yana görülmemişti. Reis ne istemişse, ne demişse, ne buyurmuşsa itirazsız uyulmuş, bir dediği iki edilmemişti.
Reis’in buyruğu bu sefer hepsinden daha önemliydi çünkü ortada kendisini doğrudan ilgilendiren bir durum söz konusuydu. Ne olursa olsun bir kez daha Cumhurbaşkanı olmak istiyor, kendisinin dümeninin başında olmadığı bir Türkiye’yi düşünmüyor, düşünemiyordu. Cumhurbaşkanlığı referandumunda 14 büyük kentte “hayır” oylarının ağır basmasından tedirgin olmuş, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ibreyi kendi lehine çevirmek, 4 Ağustos 2019 günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine buradan alacağı rüzgârla gitmek istiyordu.

***

Durum Cumhuriyet okurları için açıktı; haber servisimiz konunun üzerinde yeterince durduğu gibi köşe yazarlarımız da açıklayıcı yorumlar yapıyorlardı.
Fakat Cumhurbaşkanı’nın örtülü örtüsüz tehditlerine, Başbakan’ın “yol gösterici” söylemlerine karşın üç başkan direniyordu. Her üçünün de belediyecilik konusunda sınıfta kalmış olmalarına karşın direnişleri boyunca muhalif kanatlardan kendilerine destek veriliyordu. Bu doğaldı. Demokrasiye bağlılık insanı, kim olursa olsun haksız yere mağduriyete düşürülme tehdidi altında olanlara temsili demokrasinin temeli olan “seçimle gelen seçimle gider” ilkesi adına destek vermeye zorluyordu.
Bu desteğin son çözümlemede bir yararı olacağı düşüncesinde değildim. Sonunda Cumhurbaşkanı’nın fendi demokrasiyi yenecekti. Yenecekti çünkü başından beri AKP ile demokrasinin yıldızı hiç barışmamıştı.
AKP’nin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasiyi koşullara bağlı dar bir çerçevede değerlendirdiğini 14 Temmuz 1996 günü o zamanlar Milliyet’te çalışan yazarımız Nilgün Cerrahoğlu’ya verdiği röportajdan bu yana biliyorduk. Sayın Erdoğan, “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” demiş, ardından da “Demokrasi amaç değil araçtır” diye eklemişti.
Nitekim 2008 yılında varılan durakta yolculuk son bulmuş, tramvay da bir depoda çürümeye bırakılmıştı.

***

Öte yandan AKP’lilerin çoğunluğu gibi her üç başkan da demokrasiyi içselleştirmemiş yerel siyasetçilerdi. Demokrasiyi içselleştirmeyenler demokratik hakları için birbirleriyle dayanışamadıkları gibi kendi adlarına da direnemezler. Direnmek kişinin bilinç düzeyine bağlı bir davranıştır. Kişide demokratik bilinç oluşmayınca demokrasi adına direnmesi de mümkün olmuyor.
Siyaseti, Erbakan, Erdoğan geleneğinin rahle-i tedrisinde öğrenmiş, geldikleri makamlara Reis’e biat ederek gelmiş insanlar onun iradesi dışına çıkamazlar, aynen dinsel tarikat ve cemaatlerde olduğu gibi. O üç başkan da Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı’nın iradesi dışına çıkamayacaklar, eninde sonunda onun isteğini/buyruğunu yerine getireceklerdi.

***

İki gün önce Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe görevinden istifa ettiğini duyurdu. Aynı günün akşamı da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Twitter hesabından önümüzdeki cumartesi günü istifa edeceğini açıkladı.
Sıra şimdi Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’da. Bugün yarın o da istifa edecektir.
Beklendiği gibi…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları