Hikmet Çetinkaya

Cehaletin sicili...

26 Ekim 2017 Perşembe

Sabahın ilk saatleri... Dışarıda yağmur çiseliyor...
Cumhuriyet’in manşeti, hükümetin gazetemiz yöneticilerine açmış olduğu davayla ilgili:
“Hükümet, Cumhuriyet davası için AİHM’den ikinci kez süre uzatma talebinde bulundu.”
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu 361 gündür Silivri’de, muhabirimiz Ahmet Şık 300 gündür, gazetemiz muhasebe servisi çalışanı Emre İper 203 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu.
Cumhuriyet bu davayı manşetten vermiş:
Savunamıyorlar...”
Rastgele avuntular içinde geziniyorum, haberi okurken.
Sessizlik ezgilerle bozuluyor. Kimsesiz dar sokaklarda avare günler özleniyor...
Artık eskisi gibi değil hiçbir şey...
Murat Sabuncu, 48. yaş gününe Silivri zindanında giriyor.
Odamda yalnızlığın resmini çiziyorum...
Düşsel bir yolculuğa çıkıyorum Akın Atalay’la.
Sağlık sorunlarından kaçış yok bu arada.
Başta Akın olmak üzere içerideki arkadaşları özlüyorum.
Odamda tek başımayım...
Kapı açılıyor başımı kaldırmadan “Akın, hoş geldin” diyorum...
Bakınca anlıyorum ki Akın değil tutuksuz sanıklardan biri olan Orhan Erinç.
Cumhuriyet Vakfı Başkanı...
Günün aydınlığı İyonya’nın sularına vuruyordur, bu saatlerde.
Oysa ne denli soğuk İstanbul!

***

Kışın eli kulağında.
Akın ve Murat bir yıldır tutuklu...
İkisi de aslanlar gibi yatıyor zindanda...
Düşlerim alıp götürüyor beni.
Urla iskelesinde olmalıyım...
Balıkçı tekneleri ağlarını kurutuyor öğle vakti.
Bir gece önceyi düşünüyorum...
Hayatı...
Dingin akan bir suyu...
Ay ışığı giriyor pencereden.
Bir kadın saçlarını topluyor Prag’ın dış mahallelerinin birinde.
Bir çiçek, ırmağa bakan pencereden soluk alıp veriyor.
Kaldırımlar uykuya dalmış...
O gitar çalan delikanlı çekip gitmiş kimseye bir şey söylemeden...
Barlar boşalmış...
İnsanoğlu bütün yaşamı boyunca sorar ve yanıtlar; ya da sormaya, yanıt aramaya çalışır.
Bu diyalektik süreç tükenmez; kuşaktan kuşağa zincirleme sürer gider...
İnsanlığın birikimleri sonsuzluğa uzanır.
Sorular yanıtlandıkça, yarınlar yanıtların yaratacağı yeni sorunların sürecini başlatır.
Uygarlık böyle kurulmuştur; böyle sürmektedir.
Her soru gerçekte yanıt gibidir. Diyelim ki bir toplantıda konuşuluyor. Voltaire’in adı geçti. Orada bulunanlardan biri sorar.
- Voltaire de kim?

***

Çevredekiler az buçuk okumuş, yazmışlarsa mürekkep yalamışsa herkesin Voltaire’i tanıması gerekir.
Öyleyse Voltaire’i soran karşısındakileri sorguya çekme yerine kendisine el vermiştir.
Ortaçağ engizisyon mahkemesi Galileo’ya sormuştu:
- Söyle bakalım Galileo; evrenin merkezi Dünya mıdır, yoksa bir başka yıldız mı? Güneş mi Dünya’nın çevresinde dönüyor; yoksa Dünya mı Güneş’in çevresinde deviniyor?
Sorunun içeriği, sorgucunun niteliğini hem tarihe yazdı hem de cehaletin siciline.
Emre İper’in oğlu Yiğit İper babasına bir mektup yazdı. Ne diyordu küçük Yiğit babasına:
“Babacığım seni seviyorum ve çok özlüyorum...
Seninle yüzmeyi, maket yapmayı ve sana kitap okumayı özledim. Senin yerine annemle tarih öğrendim, Dünya Tarihi kitabını her akşam okuyorum.
Biz çok güzel bir aileyiz.
İyi ki doğmuşsun.
İyi ki benim babamsın.
Mutlu yıllar.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları