Hikmet Çetinkaya

Ev imamı...

24 Aralık 2017 Pazar

Tarihe not düşmek için - 11

Nurettin Öztürk. 1993- 94 yılı Kayseri İmam Hatip Lisesi Mustafa Germirli Şubesi mezunu...
Nurettin’in Fethullahçılarla tanışması lise son sınıfta oluyor. Gittiği bir evde, “ev imamı” Hamdi Keskin’le tanışıyor...
Sonra neler oluyor...
Nurettin, devlet paralı yurdundan çıkıp, Serhat Dershanesi’nde bir yıl paralı öğrenci olarak kalıyor.
Nurettin Öztürk öyküsünü şöyle anlatıyor:
“Yurt müdür yardımcısı, ‘Rusya’da okur musun?’ diye istekte bulundu. Ben de kabul ettim. Başkırdistan’daki Serhat firmasının Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Emin Ataklı’yla tanıştırdı. İşlemlerimi tamamlayıp Ataklı’yla birlikte Başkırdistan’a gittim. Serhat firmasının kiralamış olduğu evlerden birine yerleştirildim. Kaldığımız evlerin kirası 80- 90 dolar olmasına rağmen biz beş arkadaş kalıyorduk ve kişi başına 40 dolar aylık veriyorduk. Bir yıl sonra Serhat firması yetkililerinin uygun gördüğü basın-yayın bölümüne kaydoldum. Okuldan eve geldiğim zaman hep sorguya çekiliyordum. Ev imamı, ‘Nerde senin talebelerin? Kaç kişiyi kafaladın? Sadece okumaya gelmedik, asıl amacımızı unutuyor musun’ diye soruyordu. Üniversitede de rahat bırakılmıyordum. Kot pantolon giymeyeceksin. Yüzde 90’ı bayan olan üniversitede kızlarla konuşmayacaksın, müzik dinlemeyeceksin, saçını Amerikan tıraşı yaptırmayacaksın gibi yasaklar getirdiler.
Günde 7 kez namaz kılınacak. Haftada bir, Fethullah Gülen’e ait 90’lık ses-vaaz kaseti dinlenecek ve seyredilecek. Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutulacak. Günde 5 sayfa Kuranıkerim okunacak. Cevşen dedikleri dua bir günde bitirilecek. Namazlardan sonra toplu tesbihat yapılacak. Günde bir saat risale okunacak. Ayrıca diğer kitaplardan okunacak. Tabii istediğimiz kitabı okuyamayacağız. Bunlar her gün zorunlu yapılacak ve kâğıt üzerinde ev imamına teslim edilecek. Radyo ve televizyon yasak. Haberler bile spiker bayan olduğu için seyredilmeyecek.
Artık hiçbir şeye tahammül edemiyordum. 2. sınıfın sonunda bir başka şehre veya Türkiye’ye dönmek kararındaydım. Fakat geç kalmıştım. Pasaportum onlardaydı. Benim adıma vize aldıklarını, 10 gün içinde Türkiye’ye geri gönderileceğimi öğrendim. Firma yetkilisi Usame Ekiz’le görüştüm. ‘Beni neden gönderiyorsunuz?’ dedim. ‘Sen kot pantolon giyiyorsun, kızlarla konuşuyorsun, Amerikan tıraşı oluyorsun’ dedi. Daha doğrusu ben onların işine yaramıyordum. Orada kimseyi kafalayıp Nurcu (Fethullahçı) yapmıyordum.”

***

Eyüp Kayar’ın kendi deyişiyle “bir gençliğin kırık sekiz yılı”na gelince...
Şimdi de Eyüp’ü dinliyoruz:
“Bana, Orta Asya’ya, Tacikistan’a gönderme teklifi yapıldı. FEM Çemberlitaş Şubesi, Tacikistan’a sevkıyat yapmakla görevlendirilmişti. Pasaport, vize işlemlerimizi Çağ Eğitim Hizmetleri adına Kadir Tufan adında birisi başlattı. Başkırdistan’ın başkenti Ufa’ya gittik.
Fethullah Gülen cemaatinin örgütlenmesi aşağı yukarı Türkiye’deki gibiydi. Talebe evleri, yurtlar, kolejler var. Serhat firmasıyla oraya götürülen üniversite öğrencilerinin hepsi cemaatten. Bunlar yurtta, evlerde veya kolejde belletmen olarak çalışıyorlar. Ayrıca esnaf kolları da var. Orada bu işi Miras firması yapıyor. Bu firma, ticaret firması ve ayrıca Saray’ın oradaki distribütörü. Ayrıca Kayseri esnafından gelen (Kayseri Başkırdistan’a bakmakla yükümlü himmet ili) ak paraları bir kez daha aklıyor. Kara paraları da aklayarak bir kısmını Ufa rehberi Harun Doğan ile Serhat firmasının Müdürü Usame Ekiz’e veriyor.
Gittiğimiz sene 450 dolar, bu sene ise 650 dolar üniversite parası veriyorduk firmaya. Daha sonra öğrendik ki bu firma Serhat. Kalınan yurtlar devlet tarafından bedava olmasına rağmen, evlerin kirası da 60-100 dolar olmasına rağmen herkesten 40 dolar para toplanıyordu.
Biz orada okuyor gibi görünüyorduk ve aileler böyle biliyordu. Ama bunun haricinde her şey yaptırılıyordu. Yorgunsun; uyuman kısıtlı. Eve erken gelme talebe gelecek, eve geç kalma kesinlikle kot pantolon giyme, yürümene dikkat et, kızlarla konuşma.
Onların isteğiyle matematik fakültesine kaydımı yaptırmıştım. Bölüm değiştirme isteğimi, ‘Ya böyle okursun ya da Türkiye’ye dönersin’ diye reddediyorlardı. Pasaportum onlardaydı. Bir gün öğrendim ki Türkiye’ye dönmem için vize işlemlerimi başlatmışlar. Pasaportumu istedim ama vermediler. Üniversite çıkışında önümüzü kesip zorla taksiye bindirmeye çalıştılar, yumrukladılar. Fiili gücüm olmadığı için pasaportumu alamadım. Kanunsuz olarak mart ayında Türkiye’ye döndüm.”

***

İki gencin öyküsünü, kendi anlatımlarından bölümler alarak aktardık sizlere...
Bu öyküden tüm ana ve babalar ders almalıdır...
Yoksul ailelerin çocukları işte böyle kandırılıyor. Fethullahçıların amaçlarının ne olduğu apaçık ortaya çıkıyor...
Görüldüğü gibi okullarda, hastanelerde ve toplumun her kesiminde çok sıkı bir biçimde örgütlenmişler...
Gözden Irak kamplarda, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde olup bitenler, “bölge imamları”yla bir siyasi parti gibi örgütlenmeler, “ılımlı İslam”ı savunanları acaba uyandırabilecek mi?
Hiç sanmıyoruz...

Bu yazı 9.4.1997 tarihinde yayımlanmıştır. (H. Ç.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları