Akıntıya karşı durmak

24 Ocak 2018 Çarşamba

Demokrat Parti’nin iktidara geçtiği 1950 yılında dönemin sosyalist aydınlarının öncülüğünde kurulan Barışseverler Cemiyeti aynı yılın 25 Temmuz’unda Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker gönderme kararını protesto etmek amacıyla TBMM Başkanlığı’na Behice Boran ve Adnan Cemgil’in imzalarıyla bir telgraf çekmişti. Cemiyet aynı zamanda görüşlerini bir bildiri ile kamuoyuna da duyurmuştu.
Bunun üzerine dört gün sonra derneğin kurucuları tutuklanmış, Barışseverler Cemiyeti’nin etkinliklerine de son verilmişti.
30 Aralık 1950’de Ankara Garnizon Komutanlığı’na bağlı askeri mahkemenin verdiği kararda, “Dernek tüzüğünde siyasetle ilgilenilmeyeceği belirtilmesine karşın, siyasal amaçla Türkiye’nin ABD ile dostluğunun bozulmaya ve halkın hükümete olan güveninin sarsılmaya çalışıldığı” belirtilerek kurucular on beşer ay hapse mahkûm edilmişti.

***

Benzer bir dernek de 1977 yılında Barış Derneği adıyla kurulmuştu. Eski büyükelçi Mahmut Dikerdem’in öncülüğünde kurulan derneğin kurucuları arasında Ali Sirmen, Ali Taygun, Ataol Behramoğlu, Aybars Ungan, Erdal Atabek, Orhan Apaydın, Reha İsvan gibi aydınlar bulunuyordu.
Dernek, nükleer silahların yasaklanması, NATO dahil tüm askeri ittifakların kaldırılmasını kendine hedef olarak koymuştu.
12 Eylül 1980 sonrası dernek hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleri uyarınca dava açıldı. İddianamede, “Derneğin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği yanlısı olduğu, Türkiye’deki meşru düzene ve bu düzeni sağlayan ittifaklara, NATO’ya karşı olduğu, mevcut düzeni yıkarak yerine Marksist- Leninist bir düzen getirmeyi amaçladığı” ileri sürülerek, sanıkların cezalandırılmaları istenmişti.
Derneğin kurucusu Mahmut Dikerdem büyükelçilik görevinde bulunduğu dönemde Kıbrıs Harekâtı’nı eleştirmiş, birleşik ve sosyalist bir Kıbrıs’ı savunmuştu. Sovyetler Birliği’nin ve başta Doğu Bloku olmak üzere diğer tüm sosyalist ülkelerin 1970’li yıllarda “barış ve silahsızlanma” mücadelesinin karşılığı olan Dünya Barış Konseyi, bütün ülkelerde ulusal barış komiteleri olarak örgütlenmekteydi. Barış Derneği 1979 yılında Dünya Barış Konseyi’ne kabul edilmişti.
Derneğin kurucu ve yöneticileri 27 Şubat 1982 günü tutuklanıp aynı yılın sonunda serbest bırakılmışlar, 1991 yılına kadar süren bir mahkeme sürecinden sonra da beraat etmişlerdir.

***

Afrin harekâtı ile birlikte medyada görünmeye başlayan gözaltı görüntüleri bana 1950’lerden bu yana savaş karşıtlarının başlarına gelenleri anımsattı.
Kuruluşundan bu yana devlet gibi savaş, kahramanlık, zafer menkıbeleriyle yetişmiş toplumumuzun geniş kesimleri de bireylerin evrensel kabul gören savaş karşıtlığı hakkını kabul edemiyor.
Afrin harekâtı gerek TBMM’de HDP dışındaki partiler tarafından gerekse TBMM dışındaki partiler ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmiş “milli” bir eylem.
Burada söylenmek istenen harekâtın haklılığı veya haksızlığından bağımsız olarak akıntıya karşı duran azınlığın da söz söyleme haklarının bulunduğu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları