Çiğdem Toker

Bir tuhaf AYM kararı

17 Haziran 2018 Pazar

Bir gitarınız olsun istiyorsunuz. Şehrin en büyük müzik mağazasına giderek gitarlara bakmak istediğinizi söylüyorsunuz.
Mağaza sahibi “Maalesef dükkânımızda hiç akordeon kalmadı” diye cevap veriyor.
Siz “Ama ben akordeon istemedim ki” diyecek oluyorsunuz.
Mağaza sahibi siz sanki böyle bir şey dememişsiniz gibi bakıyor ve arkasını dönüp uzaklaşıyor.
Teşbihte hata olmaz. Cezaevinde bestelediği “Hızır” şarkısının çağrışımıyla, örneği müzikten verdim.
HDP’nin cumhurbaşkanı adayı, 19.5 aydır tutuklu Selahattin Demirtaş’ın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı bireysel başvurunun seyri, biraz enstrüman öyküsünü andırıyor.
Avukatları AYM’ye diyor ki: “Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili dosyayı öncelikle ele alın”
AYM “tedbir talebinin reddine” karar veriyor.
Oysa “tedbir” talep eden yok. Demirtaş’ın avukatları, AYM İçtüzüğü’nün 68. maddesine göre talepte bulunmasına karşın AYM’nin verdiği karar 73. maddeyle ilgili.
Peki bu nasıl oluyor? Talep edilmemiş bir konuyu, sanki talep edilmiş gibi karara bağlayıp reddetmekte bir tuhaflık yok mu?
Hele ki söz konusu olan, cumhurbaşkanı adayıysa daha yüksek bir özen beklenmez mi?
Böyle bir durumda insanın aklına başka bir “saik”in gelmesi kaçınılmaz değil mi?

Tarihi piyano kapalı müzede
Ankara Garı’nda 50 dönümlük arazi Maliye Hazinesi’ne devredilirken tarihi müze ve sanat galerisi kapatıldı. Müzedeki görmüş geçirmiş Bechstein piyanonun akıbetini sorduğumuzu anımsarsınız. Adı bizde saklı bir “kurum”dan okurum yazdı. Yorgun piyano kapatılan müze binasında durmaktaymış. Şüphesiz bu bilgi kıymetli.
Yağmanın normalleştiği ülkemizde tersini düşünmek için daha çok örnek nedenimiz var.
Bu arada Ankara milletvekili Levent Gök, konuyla ilgili önerge vererek, müzedeki eserlerin akıbetini sordu. TBMM Başkanlığı’ndan gelecek yanıtı paylaşacağız.
Not: Başkent Dayanışması, bu salı 12.30’da “Ben Ankara Garıma Sahip Çıkıyorum” buluşması düzenliyor.

General Electric açıklaması
General Electric (GE) şirketi, geçen pazar bu köşede yayımlanan “Gerçekten yerli ve milli mi?” başlıklı yazıma açıklama gönderdi.
Sağlık Bakanlığı’nın 4 Temmuz’da yapacağı çok büyük ihaleyle ilgili yaptığım bir yorumun “yanlış anlaşılmaya yol açacağı” belirtilmiş. GE’nin tıbbi cihaz üretim ve satışı dahil sağlık, havacılık, ulaşım ve enerji gibi öncelikli endüstrilerde faaliyet gösteren ve “Türkiye’de 1948 yılından bu yana bu alanlarda; yaklaşık 2.400 çalışanıyla yerel üretimi, ihracatı ve istihdamı” desteklediği belirtilmiş. Şu yorumuma atıfta bulunulmuş:
“İktidara yakın bir gazetede bu ihale için General Electric-Aselsan ortaklığı ile Philips-Vestel’in yarışacağı haberi yer aldı. (Dahası, bu iki küresel şirketten birine söz verildiği konuşuluyor.)
Açıklamada ‘bu iki küresel şirketten birine söz verildiği konuşuluyor’ yorumu ve iması şirketimiz GE açısından hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır” denilerek şöyle sürdürülmüş:
“Bu yorum, kamuoyunda yanlış bir algı oluşması ve Türkiye’de 70 senedir faaliyet gösteren, ulusal ve uluslararası mevzuat ile etik değerlere sıkı sıkıya bağlı şirketimizin ekonomik ve ticari itibarını zedelemesi ihtimali taşımaktadır.”
Cevap hakkına saygı ve “kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi” adına gerekli hassasiyeti göstermem istendiği için paylaştım.

Yavru köpek
Daha bir hafta önce. Bu ülkede 18 yaşının altında liseli gençler, Kadıköy’ün göbeğinde dövülerek gözaltına alındı. İşkence, saatlerce tutuldukları polis otobüsünde herkesin gözü önünde sürdü.
İşkence bir insanlık suçudur. Fakat anayasal bir hak olan demokratik protesto haklarını, kentlerde meydanlarda sokaklarda kullanmak isteyenler, artık ancak o gün çok şanslıysa güvenlik güçlerinin sert müdahalesinden kurtulabiliyor. Bu “rahatlık” boşuna olmasa gerek. “Sert müdahale etsem, dayak izleri bıraksam da başıma bir şey gelmez” duygusu güçlü hissettirilmese cesaret edilemez.
Dört patisi, kuyruğu kesilmiş halde bulunan yavru köpekçiğin başına o vahşeti getirenler, Norveç’te yaşamıyordu.
O yaratıkların hafızasında, canlılara işkencenin (insan ve hayvan) ağır hukuk yaptırımına bağlandığına dair bir, tek bir örnek olsa, yaptıklarının yanından geçemezlerdi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları