Ülkü Azrak Anısına - Prof. Dr. Fazıl SAĞLAM
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Ülkü Azrak Anısına - Prof. Dr. Fazıl SAĞLAM

14.05.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ülkü Azrak’ın ölümü hepimizde derin bir üzüntü bıraktı. Kamu Hukukçuları Platformu’nun kuruluşundan bu yana Girişim ve İcra Kurulu”nda görevliydi. Ne var ki uzunca bir süredir rutin yazışmalarımıza katılamıyordu. Ara açılınca meraklanmaya başladık. Kendisine geçen yılın mart ayı başlarında ayrı bir e-posta gönderdim:

Sevgili Ülkü Hocam, KHP yazışmalarının tümü size de gönderiliyor. Ama sizden hiçbir ses duyamıyoruz. Ama bu ileti KHP ile ilgili değil. Sizin ve Lore’nin sağlığınızı merak ettiğim için yazıyorum. Umarım sağlığınızla ilgili bir sorun yoktur. Kısa bir bilgi verirseniz sevinirim. Selam ve sevgilerimle. 09.03.2019, Fazıl Sağlam

Buna da bir cevap gelmedi. Sonraki çabalarım da sonuçsuz kaldı. Bu sessizlik bir yılı aştı. Sonunda nisan başında kürsü arkadaşı Şebnem Sayhan’dan bize bir haber ulaştı. “Şu anda İstanbul’daki evinde. Ama eşi hastanede. Telefonla ulaşabilirsiniz.” Hemen telefona sarıldım. Uzunca bir süre görüştük. Konuşması her zamanki gibi düzgün, dolu ve zengindi. Ama sesi eskisi gibi gür çıkmıyordu. Eşini taburcu ettiklerini, onu beklediğini, ay sonunda Almanya’ya döneceklerini söyledi. Sesinin zayıflığını buna yordum. Ama eşinin taburcu olması ve Almanya’ya dönüş hazırlığı, sanki çok şeyin yolunda gittiğine işaret ediyordu. Her ikisine de sağlıklı günler dileyerek telefonu kapattım.

Hemen Rona Aybay’ı arayarak iyimser izlenimimi ona da yansıttım. Benden sonra Rona Hoca da aramış ve aynı izlenimlerle ayrılmış. Ne yazık ki her ikimiz de yanılmışız. Kısa bir süre sonra eşini kaybettiğini; oğlunun gelip cenazeyi Almanya’ya götürdüğünü ve hemen arkasından kendisinin de hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma alındığını öğrendik. Birkaç gün geçmedi ölüm haberi geldi. Çoğumuz bir çeşit karantina ortamındaydık. Onun için hiçbir şey yapamadık; cenazesine bile katılamadık. Bunun acısı içimizde kaldı. Şükran Soner, 17 Nisan 2020 tarihli Cumhuriyet’te yazdığı “Ülkü Azrak’ı Uğurlarken” başlıklı yazıda bu acıyı şöyle yansıtıyor: “Ölüm haberinin duyurulmasının haber içerikleri canımı acıttı. İsyan ettim. Virüssüz günlerde aramızdan ayrılmış olsaydı, çıkabilecek haberleri, anılarının, yaptıklarının paylaşılacağı bir uğurlamayı düşledim.” Bunu okuyunca içim parçalandı.

DOĞASINDAN GELEN USTALIK

Ülkü Hoca’yla ağabey kardeş gibiydik. Öyle ki Anayasa Mahkemesi’nden emekli olduğumu söylediğimde tam bir sevecen ağabey tepkisiyle Fazıl, sen yaş haddinden emekli olacak kadar büyüdün mü? demez mi? Oysa aramızdaki yaş farkı altıyı geçmiyordu. Ama avukatlık dönemimde, idari davalara yoğunlaştığımda Ülkü Hoca bana yol gösteren bir usta oldu. Bilimsel çalışmalarımda da aynı ustalığın katkısını gördüm. Friedrich Müller için çıkarılan Armağan’a yazdığım makalenin onun denetiminden geçmesi beni çok rahatlatmıştır. Bu tavır onun doğasında vardı. Şükran’ın yazısında DİSKin tüm görevlilerinin işkenceli gözaltı sürecinde olduğu bir ortamda DİSK’in genç avukatı Ercüment Tahiroğlu ile hukuki destek verme amacıyla görüştüğünü öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Bu alanda ihtiyaç duyan herkese yardıma hazırdı. Çünkü o bir hukukşinas”tı ve hukuk devletine bağlılık ve hizmet, onun için vazgeçilmez bir yaşam çizgisiydi.

Kendisi için çıkarılan 75 Yaş Armağanı’nda bu niteliği şöyle açıklamıştım: Tüm yaşamı boyunca hukuk devletinin gerçekleşmesi yönünde hizmet veren Prof. Dr. Ülkü Azrak için çıkarılan Armağan’a bir makale ile katkıda bulunmak, benim için büyük bir onurdur. Azrak için hukuk devleti, yalnızca hukuk güvenliği sağlayan, hukukun içeriğinden bağımsız biçimsel bir ilke değildir. Hukuk güvenliğinin sağlanması önemli bir kazanımdır. Ama hukuk, insan haklarına dayalı çoğulcu demokratik ve laik düzeni korumuyorsa, sosyal adaleti de içerecek biçimde adalete hizmet etmiyorsa, hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliği de fazla bir anlam taşımaz. Azrak’ın sosyal devlet ilkesi konusunda ilk makalelerden birini yazmış olması, böyle bir bütünlüğe yönelişinin ilk belirtisidir. Bu nedenle Azrak için yazılacak yazı da bu bütünlüğe yabancı düşmemelidir”.

SIRADANLIĞA YENİK DÜŞTÜ 

Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde göreve başladığımda Ülkü Azrak ve Aydın Aybay, Ayferi Göze gibi hocalar da o fakültede görev yapıyordu. Aydın Hoca fakültenin kurucu dekanıydı. Yetenekli genç bir kadro ve deneyimli hocalarla dengelenmiş ideal bir fakülte yaratmıştı. Ama artık dekanlık görevini daha genç birine aktarmak istiyordu. Kadim dostum, Köln’de birlikte doktora yaptığımız Devrim Ulucan, yeni dekan olarak atandı. Bir süre sonra beni de aralarına aldılar. Daha sonra Hüseyin Perviz Hatemi de aramıza katıldı. Kendimi son derece verimli bir akademik çalışma ortamında buldum. İki yılımı orada geçirdim. Şimdi onuncu yılına ulaşmış olan Kamu Hukukçuları Platformu da orada kuruldu. Ama bu güzel çalışma ortamı, yeni siyasal iktidarın hedef ve beklentilerine uygun değildi.

Yerine daha canlısı ve daha niteliklisi kurulabilseydi, buna bir diyeceğim de olamazdı. Ama ne yazık ki bu gelişme, yükselen sıradanlığa yenik düştü. Bu dalgada önce Ülkü Azrak görevden alındı. Onu Hüseyin Perviz Hatemi ve Engin Ünsal izledi. Bahane hazırdı: 72 yaşı doldurmuş olmak. Ama biliyorduk ki bu gerekçe, YÖK’ün 72 yaşı dolduran herkes için uyguladığı ya da dayattığı bir zorunluluk değildi. Bir çeşit siyasal ayırımcılık işlevi yerine getiriyordu. Bu gelişmelere duyduğum tepkinin sonucu olarak istifamı verdim. Ben ayrıldıktan sonra Aydın Aybay’ın kurduğu ve evladı gibi büyüttüğü o fakülte de zamanın eğilimine uygun olarak dağılma sürecine girdi. Devrim Ulucan dekanlıktan ayrılmak zorunda bırakıldı. Yerine atanan Oktay Uygun da ancak üç yıl dayanabildi.

İSTİFA DOĞRU KARAR MIYDI?

Bugünden geriye baktığımda istifa etmem doğru muydu? Tam kestiremiyorum. Ama istifa bende bir çeşit demokratik refleks olarak yer tutmuştur. İlk istifamı A.Ü. S.B.F’de (Mektebi Mülkiye’de) vermiştim. 1980’li yılların başlarında Mülkiye’nin içinde bulunduğu boğucu hava dayanılır gibi değildi. Dekan Cevat Geray, dekan yardımcıları Rona Aybay ve Kurthan Fişek, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanılarak görevlerinden alınmıştı. Hocam Bahri Savcı ve kürsü arkadaşım Cem Eroğul, SBF’nin simge isimlerinden Tuncer Bulutay, Korkut Boratav, Alparslan Işıklı da aynı akıbete uğramıştı. Oysa Bahri Savcı ikinci yarıyılın başında veda dersini vererek zaten emekliye ayrılmayı planlıyordu. Anayasa hukukunun o yarıyıldaki ilk dersini Bahri Hoca’nın veda dersi için ayırmıştık. Bahri Hoca’ya o malum sarı zarf gelince, bu derse onun yokluğunda giremeyeceğimi anlayıp, istifamı verdim ve İstanbul’da avukatlığa başladım. Şimdiki tahribatla karşılaştırma imkânım, daha doğrusu hayal gücüm olsaydı, belki de hiç ayrılmazdım. Ama bu gibi reflekslerde belirleyici olan, insanın içinde yaşadığı zaman dilimidir. İşte Ülkü Hoca’nın görevine son verilmesi de bu tür bir zaman dilimine rastlamış ve aynı reflekse yol açmıştır.

Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden kaba bir biçimde koparılması, Ülkü Hoca’da büyük bir kırgınlık yaratmıştı. Bir süre sonra eşi Hannelore’yle birlikte Türkiye’den ayrıldılar ve Almanya’ya yerleştiler. Zaten çocukları da Almanya’da çalışıyordu. Türkiye’ye gelişleri, kısa bir Kıbrıs tatili ve yıllık sağlık kontrolleriyle sınırlı kaldı. Ne yazık ki Azrak ailesini, kaderin soğuk bir cilvesi olarak bu kontrollerin sonuncusunda kaybettik. Sağlık kontrollerini Türkiye’de yaptırma tutkusu ile yakından bağlantılı olduğu için son bir anımı paylaşmadan geçemeyeceğim.

BİLDİRİYE DESTEK VERDİ

İki yıl kadar önce emekli hocalar olarak 2017 KHK kıyımında üniversiteden uzaklaştırılmış olan anayasa hukukçularıyla dayanışmamızı göstermek ve ülkedeki kötü gidiş konusunda kamuoyunu uyarmak amacıyla bir bildiri hazırladık. Bu bildiride koruma refleksi üstün geldi ve halen faal görevde olan genç arkadaşlarımızı bu girişime katmak istemedik. Bildiri, önada göre alfabetik sırayla Cem Eroğul, Fazıl Sağlam, Kemal Gözler, Naz Çavuşoğlu, Rona Aybay ve Ülkü Azrak imzasıyla KHP web sayfasında  ve basında yayımlandı. (http://www.kamuhukukculari.org/?sayfa=duyurular&id=45)

Bildiri üzerinde uzlaşma ve görüş birliği sağlamak üzere yaptığımız yazışmaları Ülkü Hoca’ya da yöneltmiştik. Ondan cevap gelmemesini zımnen kabul saydık. Meğer o sıralar e-postalarına hiç bakamıyormuş. Gazetelerde adını görünce beni telefonla aradı ve tüm yaşamlarını Almanya odaklı olarak düzenlediklerini, ama yılda bir ay sağlık kontrolü için Türkiye’ye geldiklerini belirttikten sonra şunu söyledi:

Bu bildiri bizim Almanya’ya dönüşümüze engel çıkarırsa, tüm yaşamımız altüst olur. Ne dersin” diye sordu. Hocam sizden açık bir cevap almadan adınızı yazmamız hata idi. Ama hiç merak etmeyin gerçek durumu yansıtan bir açıklama yapıp size de bildiririz” diye cevap verdim. Ertesi gün Ülkü Hoca’dan şöyle bir e-posta geldi:

Aziz dostum, sevgili meslektaşım Fazıl, Ssninle yaptığım telefon görüşmesinden sonra bildiriyi tekrar kritik bir gözle inceledim ve aslında çok iyi kaleme alınmış bu bildiride herhangi bir kaygıya yol açacak bir nitelik olmadığı görüşüne vardım. Bu nedenle benim imzamın çıkarılmasına da gerek olmadığını düşünüyorum. Bu hususta bir zahmete girmenin lüzumu yok."

”Sevgili Ülkü Hoca, seni çok özleyeceğiz ve hepimize rehber olan özelliklerini hiç unutmayacağız. Sevgili eşin Hannelore’yle birlikte ışıklar içinde kalın.

PROF. DR. FAZIL SAĞLAM
ESKİ ANAYASA MAHKEMESİ ASİL ÜYESİ

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025