İklim Kanunu ve ardından gelen “Süper İzin Kanunu”, ekolojistlerde ve yurttaşlarda endişe yaratmaya devam ediyor. 2035’te 120 GW yenilenebilir enerji kapasitesi ve 2053 net sıfır emisyon hedefleri öne çıkarılsa da uzmanlara göre düzenlemelerin iklim/enerji hedefleri doğrultusunda ve kamu yararına şekillendiğini söylemek zor.
Prof. Dr. Erinç Yeldan, ekolojik iktisattaki “Yeşil Badana” adlandırmasına atıf yaparak rant ekonomisi uyarısı yapıyor:
“Yepyeni finansal araçlar, sürdürülebilir fonlar, karbon piyasaları vb. altında piyasalarda yeni spekülatif fırsatlar yaratılmakta.”
Yeldan, Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretiminde hızlı bir gelişme gösterdiğini belirtmekle birlikte ileriye dönük projeksiyonları eleştiriyor: “Finansal fonların, kaynak tahsis mekanizmalarının çalışılmadığı ve belirtilmediği hedeflerle karşı karşıyayız. Stratejik planlama çabasından ziyade söz oyunlarından ibaret. Ayrıca bu tasarımdan yurttaşlarımızın enerjiye adil erişimini sağlayacak bir dönüşüm beklemek de mümkün değil. Reel ekonomiden kopuk, sanal kârların elde edilmesine dayalı bir politika hamlesini izlemekteyiz.” Prof. Ebru Voyvoda da yenilenebilir kapasite artışının elektrik birim maliyetinde düşüşlere yol açabileceğini; bunun enflasyon, üretim ve ihracatta yan faydalar yaratabileceğini belirtiyor.
PLANLAMA YOK
Ancak Voyvoda, Türkiye’de iklim hedefleriyle uyumlu, tutarlı ve toplumsal olarak kapsayıcı bir dönüşüm planlaması olmadığının altını çiziyor. Voyvoda, Ulusal Katkı Beyanı’nda 2038 yılına kadar seragazı emisyonlarının artmaya devam ettiği, strateji belgelerinde 2035’e dek 3.2 GW’lık yeni kömür kapasitesi içerildiği gibi tutarsızlıklara da dikkat çekiyor:
“Mevcut termik santralların dahi yüksek teşviklerle ayakta kalabildiği, kömür yatırımı için finansmanın giderek zorlaştığı bir dönemde, yenilenebilir kapasite artışı hedefini öne sürerek yapılan düzenlemeler sorgulanmaya açık. Ayrıca hedef dışa bağımlılığı azaltmak ise nükleer enerjiye yönelmek de büyük çelişki.”
Geçtiğimiz hafta yayımladığı raporda TEPAV da benzer uyarılar yaptı. Stratejik sektörlerin desteklenmesine yönelik belirsizliklere dikkat çekilen raporda, adil geçiş politikalarının yetersiz olduğu ve kırılgan sosyal grupların korunmasını öngören finansman mekanizmalarının eksikliği vurgulandı. Ayrıca Emisyon Ticaret Sistemi gelirlerinin en az yüzde 30’unun adil geçiş politikalarına tahsis edilmesi önerildi.