Tarih öncesinin açık ara en bilinen kadınları, mağaraların gizemli derinliklerinde saklanmış “duvar sanatı”ndan çok ele avuca sığacak şekilde tasarlanmış “taşınabilir sanat” biçimleirne yansıtılmışlardı.
Özellikle de Kuzey ve Güney Avrupa (İberya, Güney Fransa ve Güney İtalya) ile Rusya steplerinden Karadeniz’e doğru inen nehirler boyunca yaşayan buzul çağı insanları, bugün bilebildiğimiz kadarıyla en eskisi 40 bin-35 bin yaşlarında olan “Hohle Fels Venüsü”nden başlayarak envai çeşit kadın biçimi ürettiler. Büyük çoğunluğu MÖ 25 bin-23 bin yılları arasına tarihlenen bu kadınlarla çağdaş erkek, hayvan veya cinsiyetsiz figürinler de bulunmuştu. Ancak çok daha sansasyonel olan “paleolitik venüsler” ön plana çıkartıldı.
ORTAK ÖZELLİKLERİ ÇIPLAK OLMALARI
Tarihin bilinen en yaşlı hatunlarının ortak özelliği çıplak oluşlarıydı. Ancak bu çıplaklık paleolitik çağ dışında belli bir “rahatsızlık” yarattı. 1864 yılında keşfedilen ilk kadın figürünü klasik çağ heykelleri gibi çıplak olduğu için edebe aykırı bulunmuştu. 2018’de dünyanın en büyük sosyal medya platformlarından biri olan Facebook “Willendorf Venüsü”nü pornografik bularak sansürleyebilmişti. Viyana Doğal Tarih Müzesi’nde sergilenen bu hatunun fotoğrafını sayfasına yüklemeye çalışan bir kullanıcı, Facebook reklam politikalarının “çıplaklığa veya ima edilen çıplaklığa” izin vermediği gerekçesiyle geri çevrildi.
Bunun üzerine “Bırak Venüs Çıplak Kalsın!” başlıklı bir kampanya başlatan müzenin müdürü Christian Koeberl, “Viyana Doğal Tarih Müzesi’nin paleolitik çağa ait 29 bin 500 yaşındaki bir kadın heykelciğini örtüp, çıplaklığını gizlemesi için hiçbir neden yok. Ne müzede ne de sosyal medyada bu figürinin çıplaklığıyla ilgili bugüne kadar ziyaretçilerimizden tek şikâyet almadık, kimsenin bu görüntüden rahatsız olduğunu duymadık” diyordu. Facebook yetkilileri sistemsel bir hatadan kaynaklı yanlış anlaşılmadan söz edip özür dilediler.
Paleolitik kadınların morfolojileri ise ayrı bir muammaydı. Elleri, ayakları ve yüz hatları ya hiç belirtilmez veya ayrıntılandırılmazken karşı cinsle fizyolojik farkları yani dişilik unsurları sanki özellikle vurgulanmıştı. Genellikle iri kalçaları, iri göğüsleri, abartılı vulva ve vajinalarıyla her an doymaya, doyurmaya, doğurmaya, emzirmeye ve diğer her şeye müsait bir tarzda betimlendiler.
19. yüzyıl ortalarında Avrupa’da ilk keşfedildikleri günden beri tüm zamanlarda yüklenmiş olabilecekleri kutsal ve kutsal dışı anlamlar ile olası pragmatik ve sembolik işlevleri sürekli tartışıldı. Sırlarını çözmeye hevesli birkaç nesil arkeolog, antropolog ve sanat tarihçi bu yolda heba olsa da insanlık ailesinin yazısız dönemlerine ait bu dilsiz kadınlar, ser verip sır vermediler. Ateşledikleri tartışmaların dumanı hâlâ tüterken hangi zaman, mekân ve bağlamda kime, neyi ifade etmiş olabileceklerine ilişkin kesin bir bilgimiz yok aslında. Sadece ve sadece bilimsel dayanağı olan akıllıca tahminler yürütmeye çalışıyoruz.
Her birinin ayrı bir öyküsü ve anlamı olmalı. Bütün zamanlar ve bütün yerleşimler için aynı şekilde yorumlanmaları çok da doğru değil sanki. Mekânda geniş, zamanda derin izler bırakan bu hatunlar farklı zaman dilimleri, coğrafyalar, yerleşim, gelenek ve kişilerce bambaşka amaçlar için kullanılmış olmalılar.
KAYNAKÇA
İrfan Deniz Yaman - “Paleolitik Çağ Sanatında Kadın Heykelcikleri”, 2020
Meral Hakman - “Eski Yunan Heykeltıraşlığında Kadın ve Çıplaklık Üzerine”, 2020
Alexandra Ma - “Facebook Banned a User from Posting a Photo of a 30,000-Year-Old Statue of a Naked Woman - and People Are Furious”, 2018