Rumeli’nin sesi, Milli Mücadele’nin neferi

Rumeli’nin sesi, Milli Mücadele’nin neferi

7.09.2025 11:42:00
Güncellenme:
Tolga Aydoğan
Takip Et:
Rumeli’nin sesi, Milli Mücadele’nin neferi

Atatürk’ün emir subayı, istihbaratçı, milletvekili… Aynı zamanda Duygu Asena’nın dedesi olan Ali Şevket Öndersev Atatürk’e vefasından Rumeli türkülerini, kaybolmamaları için notaya kaydettirmişti.

1937 yılının sıcak bir haziran günü… Atatürk, Yalova Köşkü’nde bakanlarla görüşmektedir. Celâl Bayar’ı dikkatle dinlerken bahçede bir işçinin söylediği Rumeli türküsü kulağına çalınır. Duraksar, izin ister ve o sesi dinlemeye koyulur: 

“Alişimin kaşları kare / Sen açtın sineme yâre / Bulamadım derdime çare…”

Atatürk gözlerini kapatır, Rumeli’yi içine çekip geçmişi düşler. Türkü bitince işçiyi yanına çağırıp bir süre sohbet eder. Onun Rumelili olduğunu öğrenince, merakla kendisini izleyen Bayar’a gülümser: “Memleket hasreti,” der.

Rumeli türküleri, onun çocukluğu ve gençliğinin, kısacası geçmişinin sesidir. Mazhar Müfit Kansu, Erzurum Kongresi günlerinde bile Atatürk’ün “Vardar Ovası”nı söylemeyi hiç ihmal etmediğini yazar. Bir başka akşam, İstanbul’da Dr. Rasim Ferit Talay’ın evinde, Tamburacı Osman Pehlivan’ın Rumeli türkülerini ezbere bildiğini duyunca hemen söylemesini ister: “Atladım Bahçene Girdim Gülleri Fincan Gibi” çalınırken Atatürk de keyifle eşlik eder.

RUMELİ TÜRKÜLERİ NOTALARDA

Atatürk’ün vefatının ardından Rumeli türkülerinin kaybolmaması için çabalayanlardan biri de Ali Şevket Bey’dir. Belki de bir minnet borcudur bu. 1939’da Ankara Radyoevi’ne gider, Muzaffer Sarısözen’i bulur. Nota kâğıtlarına gömülmüş Sarısözen başını kaldırır. Ali Şevket Bey kendini tanıtır ve isteğini söyler. “Elbette, hangi Rumeli türküsü?” sorusuna “Bülbülüm Altın Kafeste” diye yanıt verir. Türküyü birlikte notaya alırlar. O gün birkaç Rumeli türküsü daha notalara dökülür ve bugüne ulaşmaları sağlanır. Peki Ali Şevket Bey kimdir?

Bu sorunun yanıtının izini sürmek için 18 Mayıs 1996 tarihli Milliyet gazetesine bakmak gerekir. Yazar Duygu Asena şöyle yazar: “Selanik’te Türk evlerinin bulunduğu mahallede Atatürk’ün mahalle arkadaşı, savaş yoldaşı, CHP Gümüşhane milletvekili, annemin babası yani dedem Ali Şevket Öndersev’in evini bulmaya çalışıyorum. Adres bilmediğimden bulamıyorum.”

Asena’nın dedesi Ali Şevket Öndersev, 1884’te Selanik’te doğar, Harbiye’yi bitirerek orduya katılır. Torun İnci Asena, “Dedemiz Selanik’ten Mustafa Kemal’le okul ve mahalle arkadaşı. İstanbul’da Harp Okulu’nda okuyorlar, Şişli’deki evde ülkeyi kurtarma toplantıları yapıyorlar” der. Bir başka torun Gülev Üze ise lakabını anlatır: “O yıllarda Atatürk’ün yanında birkaç Ali var: Kılıç Ali, Necip Ali (Küçüka), ‘Kel’ Ali (Çetinkaya)… Dedeme de Rumelili olduğu için ‘Gâvur Ali’ derlermiş. Güzel bir Rumeli şivesi vardı, bağlamayı çok iyi çalarmış.”



EMİR SUBAYLIĞI YAPTI

Yüzbaşı Ali Şevket Öndersev, bir dönem Mustafa Kemal Paşa’nın emir subayıdır. 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru’yla Samsun’a gidilirken İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ndan alınacak vizeleri o tasdik ettirir. Paşa ile Samsun’a geçer, Erzurum ve Sivas kongrelerinde yanında yer alır. Ekim 1919’un başında, Temsil Heyeti adına Damat Ferit Paşa’nın istifasını isteyen telgrafı çeker.

Heyeti Temsiliye, 31 Ekim 1919’da “Dr. Rasim Ferit (Talay) Bey ve Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev) Efendi’nin lüzumlu hazırlıkları yapmaları”na karar verir. Devlet Arşivleri’ndeki belgelere göre bu, Öndersev’in İstanbul’a giderek istihbarat çalışmaları yaptığını gösterir. 10 Ekim 1919’da Beykoz’dan Sivas’a çektiği telgrafta, “Emir gereğince hareket edeceğini, durumun değişmediğini” bildirir; 13 Ekim tarihli mektubunda İstanbul’un genel havasını, işgal güçlerinin durumunu ve basındaki gelişmeleri aktarır. 27 Kasım’da ise paşanın emriyle İstanbul’da kalmaya devam ettiğini belirterek Sivas’a geçeceklerin isimlerini bildirir. Böylece Anadolu’ya düzenli bilgi ve istihbarat sağlar. (*)

Babası Selanikli Kadri Bey, annesi Şerife Hanım’dır. Kardeşi Sadık Bey, Türkiye’nin ilk hava şehitlerindendir. Yüzbaşı Pilot Fethi Bey ile İstanbul-Kahire uçuşu için görevlendirilir; 27 Şubat 1914’te uçakları Şam-Kudüs arasında, Taberiye Gölü yakınlarında düşer ve şehit olurlar. Naaşları Şam’daki Selahattin Eyyubi Türbesi’ne defnedilir. Anıları için mimar Vedat Tek’e İstanbul Fatih’te “Tayyare Şehitleri Anıtı” yaptırılır. Gülev Üze şöyle anlatır: “Altı yaşıma kadar dedemin Fatih’teki üç katlı konağında büyüdüm. Bu konak, Sadık Bey’in şehit olmasının ardından Osmanlı tarafından aileye verilmiş. Dedem, ‘Sadık amcanın parkına götüreyim,’ der ve beni anıta götürürdü.”

ATATÜRK KIZININ OKUMASINI İSTEDİ

Öndersev anı yazmamış olsa da torunu Gülev Üze, duyduklarını canlı biçimde hatırlar: “Kurtuluş Savaşı’nda dedemin akciğerine kurşun isabet etmiş, çıkaramamışlar ama kurtulmuş. Çocukken kesik kesik öksürdüğünü hatırlarım. Savaştan sonra malulen emekli olmuş, çocuklarını okutmak istemiş. O yıllarda Ankara’da İsmet Paşa Kız Enstitüsü açılmış (1928). Annem 13–14 yaşlarındaymış. Dedemler Bilecik’te yaşıyor. Atatürk, dedeme ‘Haydi, yeni okul açıldı, kızını Ankara’ya gönder’ demiş. Anneannem Hidayet Hanım önce gönülsüzmüş ama Atatürk’ün sözünü tutup annemi Ankara’ya yollamışlar.”

Kurtuluş Savaşı’nın ardından Öndersev, Bilecik’te ticaret ve ziraatle uğraşır; Tütün İnhisarı’nda çalışır. Halk Partisi’nin Bilecik il başkanlığını yürütür. 1935’te Atatürk’ün isteğiyle Gümüşhane milletvekili olarak Meclis’e girer. Soyadı kanunu çıktığında Atatürk’e vefa göstermek için “Atasev” soyadını almak ister, Atatürk ise “Öndersev”in daha uygun olacağını söyler ve böylece bu soyadı verilir. Milli Mücadele yıllarındaki askeri görevlerinden ayrı olarak Atatürk’e borç bildiği vefayı belki de o türküleri notaya aldırarak yerine getirir. 1951’de yaşamını yitirdiğinde ardında o güzel Rumeli türküleri kalır.



* Osmanlıca çeviri: Özcan Kılıç

İlgili Konular: #Milli Mücadele