Siz siz olun her oyuna katılmayın: Delilik

İngiliz dili, Fransız dili, Türk dili diye bir şey vardır. O şey ne zamandan beri vardır, ne hacimdedir? Bu soruları düşününce diller sonsuz zamana yayılmış, sonsuz büyüklükte varoluşlardır diyebiliriz pekâlâ.

Siz siz olun her oyuna katılmayın: Delilik
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.11.2021 - 16:11

Cumhuriyet gazetesi yazarı Miyase İlknur’un yazılarını zevkle okurum, onun kendine özgü bir dili vardır. Miyase çoğumuzun bilmediği yerel deyimler bilir, sözcükler, deyişler bilir. Onun cümbüşlü dili içimi aydınlatır, hele de insanların çoğunun artık kırpıla kırpıla kuşa çevrilmiş, “tekbiçim” bir Türkçeyle konuştuğunu gördükçe. Antalya film festivalinde konuşanları dinlerken içim karardı: Herkes seyircilere “keyifli” bir gece geçirmesini diliyor, filmleri seyredenlerin filmlerden “keyif” alması dileğinde bulunuyor, zaten kendisinin de bu filmi yaparken film ekibindeki arkadaşlarıyla çok “keyifli” anlar yaşadığını, “çok keyifle” çalıştığını haber veriyor. Bu filmin yapımcısı olan kişi, “İyi ki var”, bu filmin yönetmeni “İyi ki var”, bu festivale ev sahipliği yapan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı “İyi ki var”. Ona da keyifli seyirler dileriz! Hiç kimsenin aklına örneğin, ne bileyim, “Umarım bu filmi seyredenler filme ayırdıkları zamana acımazlar” demek gelmiyor.

***

Miyase yalnızca yerel sözcükler, deyimler, deyişler bilmez, öyküler de bilir. Arada öyküler de anlatır. Geçen gün öyle hoş bir öykü anlattı ki bayıldım: Geçmişte Elazığ’da Mutemit Yazıcı adlı bir psikiyatr varmış, o da Elazığ’ın Mazhar Osman’ıymış. Halk o psikiyatrın adını “Mutemet”e dönüştümüş (halk öyledir, anlamsız sözcükleri sevmez, anlam ister, örneğin yabancı dillerden ödünç alınmış sözcükleri Türkçenin değirmeninde öğütür, onu dile uygun, anlaşılır bir sözcük haline getirir. “Mutemit” de nedir, demişler herhalde, onu anlamlı bir sözcüğe, “mutemet”e dönüştürmüşler). Türkiye’nin pek çok kentinde nasıl aklını yitirenlere “Mazhar Osmanlık oldu” denirse, Elazığ’da da “Mutemetlik oldu” denirmiş.

***

Mutemit Yazıcı Elazığ Akıl Hastanesi’nin de başhekimi. Bir gün akıl hastanesinden deliler kaçıyor, akıllıların arasına karışıyorlar. Mutemit Bey ne yapsın? Nasıl onları akıllıların arasından ayıklayıp hastaneye geri götürsün? Sonunda doktorun klına Elazığ çarşısında trencilik oynamak geliyor. Kimler bu oyuna katılırsa demek ki onlar delidir, onları böylece toplayıp hastaneye götürürüm, diyor. Dediği gibi de yapıyor, trencilik oyununa katılan insanlar koca bir konvoy oluşturunca doktor onları alıp akıl hastanesine götürüyor. Ama bütün kent halkı bu arada pek çok “akıllı”nın da akıl hastanesini boyladığını biliyor. Gelgelelim ne desinler? “O trencilik oynadı ama deli değildi” desen ne kadar inandırıcı olursun?

***

Siz siz olun her gördüğünüz oyuna katılmayın, bazı oyunlar tuzak olabilir. O tuzağa bir kez düştünüz mü hapı yuttunuz demektir, kurtulamazsınız. Şimdi, dönelim, herkesin yediği tabaktan yemeyi sevmeyen, kendi tabağına doldurduğunu yiyen Miyase’nin dilinden hareketle söylemek istediklerime: İngiliz dili, Fransız dili, Türk dili diye bir şey vardır. O şey ne zamandan beri vardır, ne hacimdedir? Bu soruları düşününce diller sonsuz zamana yayılmış, sonsuz büyüklükte varoluşlardır diyebiliriz pekâlâ. O dil kazanında kaynayan şey, genel anlamda dili kullananların hepsinin katkılarıyla oluşmuştur ama tek tek kişiler olarak bizler o kazandan kendi tabağımıza da birer kepçe alırız. Bu arada toplumda hangi uğraş grubuna aitsek o uğraş grubunun özel diline de kepçe sallarız (işte o dile yani belli uğraş alanlarının özel diline, örneğin hukukçuların, doktorların, lokantacıların, terzilerin, bilim adamlarının, gazetecilerin, romancıların, şairlerin özel diline de “söylem” denir).

***

Dili kullananlar dili kullanırken kendilerine göre yeni söyleyişler de üretirler, o söyleyişler toplumca kabul görürse toplumda yeni bazı dilsel uzlaşımlar oluşur, onlar da kazana eklenir. O kazana böyle katkıda bulunulması gerekir ki içindeki çorba azalmak yerine çoğalsın. Dili kullananlardaki o sözcük yoksulluğuna, söylemek istediğini bir türlü söyleyememe çaresizliğine bakınca kazanda da sermaye tükenmek üzere herhalde dememek olanaksız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler