Spotify’a ekle, kalbine yerleştir: Sren’le tanışın

Spotify’a ekle, kalbine yerleştir: Sren’le tanışın

22.06.2025 11:51:00
Güncellenme:
Spotify’a ekle, kalbine yerleştir: Sren’le tanışın

Oldukça genç bir takipçi kitlesine sahip olan ve kısa sürede sahne performansı ile dikkat çeken Sren, alternatif müzikseverler tarafından merakla beklenen ilk albümü ile karşınızda.

Son yıllarda farklı sesler ve özgün albümlerle giderek daha sık karşılaşan İstanbul alternatif müzik sahnesinin dikkan çeken topluluklarından birisi Sren. Tamar Records etiketi ile yayımladıkları İlk albümleri “Başka Bir Hayat Mümkün” ile bugüne kadar oluşturdukları ses birikimini nitelikli şarkılar bütününe dönüştürdüler. Sren üyeleri Öykü Birce Boyoğlu (vokal), Kaan Bilgin (gitar), Mert Berkay Saraç (bas, synth/klavye) ve Ozan Köseoğlu (davul) ile bugünlere nasıl geldiklerini ve ilk albümlerini konuştuk.

- Bize Sren’den ve kendinizden kısaca söz edebilir misiniz? Indie, dream pop ve shoegaze gibi türlerle nasıl karşılaştınız, birbirinizle nasıl yolunuz kesişti?

Kaan Bilgin: Sren, 2024’te İstanbul’da kuruldu. Müziğimizde shoegaze, post-rock ve alternatif-indie gibi türleri harmanlıyoruz. Söz ettiğiniz türlerle çoğumuz lise ve üniversite döneminde tanıştık. Özellikle 90’ların alternatif sahnesi ve 2000’lerin başındaki yeniden canlanma bizim için çok belirleyici oldu. Slowdive, Radiohead, My Bloody Valentine, Beach House gibi topluluklar bizi hem bireysel olarak hem de grupça etkiledi. Bazılarımız daha önce başka gruplarda çalmıştı, bazılarımız ortak arkadaşlar aracılığıyla tanıştı ama bir araya geldiğimiz ilk andan itibaren müzikal olarak ortak bir dili konuştuğumuzu hissettik.

– Bugün bu müziği yapmanızı sağlayan, küçüklükten kulağınıza çalınınca sizi etkileyen müzisyen, grup ve şarkılar kimlerdi?

Öykü Birce Boyoğlu: Lise yıllarında Gorillaz’ın “Fire Flies” ve Radiohead’in “Nude” ve “I Will” şarkılarını çok dinlerdim. Bu parçalar müzikle olan ilişkimi derinden etkiledi.

K. Bilgin: Coldplay’in “Low” şarkısının bende yeri çok ayrı. O parçayı ilk dinlediğimde müziğe bakışım değişti diyebilirim; hâlâ üzerimdeki etkisini hissediyorum.

Mert Berkay Saraç: Linkin Park her zaman favori gruplarımdan olmuştur. Bas gitar çalmaya karar vermemde ise Iron Maiden’ın etkisi büyük. Onlar sayesinde bu yola girdim.

Ozan Köseoğlu: Iron Maiden’ı gerçekten çok seviyorum. Gruptaki enerji ve duruş beni hep etkiledi; müzik zevkimin şekillenmesinde onların payı büyük.

– İlk uzunçalarınız “Başka Bir Hayat Mümkün” bağımsız bir anlayışla kaydedilse de oldukça güçlü bir prodüksiyona sahip. Prodüksiyon aşamasını anlatabilir misiniz? Öncelikle dikkat ettiğiniz şeyler nelerdi?

Ö. B. Boyoğlu: Başından beri hayal ettiğimiz sound’u elimizden geldiğince ortaya çıkarmaya çalıştık. Bu süreçte en çok dikkat ettiğimiz şey, parçaların duygusunu dinleyiciye doğrudan ve samimi bir şekilde aktarabilmekti. Kafamızda hep sadelikle derinlik arasında bir denge kurmak vardı. Shoegaze’in yoğun duygusal dünyasından esinlenerek ama müzikal katmanları biraz daha belirginleştirerek daha farklı bir deneyim yaratmak istedik.

M. B. Saraç: Tamamen kendi olanaklarımızla ilerledik ama aynı zamanda sevip dinlediğimiz prodüksiyonlara da sıkça dönüp baktık. Onlardan çok şey öğrendik ve bu referanslar bize yön gösterdi. Albüm boyunca bu yaklaşımı korumaya, müziği fazla boğmadan ama eksik de bırakmadan anlatmaya çalıştık.

FARKLILIKLAR BİRBİRİNİ BESLİYOR

– “Başka Bir Hayat Mümkün”in en çok dikkatimi çeken kısmı müzikal anlamda net bir yaklaşımı olması. Arayış ve deneme kısımları tamamlanmış ve kafada soru işareti bırakmayacak biçimde kararlı bir albüm var karşımızda. Bunun nedeni baştan beri var olan birbirinizle olan müzikal uyumunuz mu yoksa süreçte gelişen bir uzlaşı mı?

M. B. Saraç: Aslında her ikisi de. Baştan beri birbirimizi müzikal olarak iyi anlayan bir ekibiz. Kendi zevklerimiz farklılık gösterse de bu farklılıkları besleyici şekilde bir araya getirmeye alışkınız. Aynı zamanda zaman içinde birlikte üretmenin getirdiği bir uzlaşı kültürü de gelişti. Birbirimizin alanına saygı duyarak ortak bir dil kurmayı öğrendik.

– Türkiye’de üretilen bağımsız müziklerde özellikle minör notalar hakimse vokal ve gitar yürüyüşlerinin “arabesk” bir yöne evrilmesi sık görülen bir durum. Ancak sizin müziğiniz hem vokal hem de enstrümanlarıyla dinleyici ile arasındaki mesafeyi koruyor. Bu da bir açıdan risk olsa da takdir edilesi bir durum diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

Ö. B. Boyoğlu: Biz açıkçası müziğimizin dinleyiciyle arasında bir mesafe olduğuna inanmıyoruz. Aksine, anlatmak istediğimiz duyguyu bize en doğal gelen yolla, sade ama doğrudan bir dille aktarmaya çalışıyoruz. Türkiye’de ozanlık, yurtdışında ise singer-songwriter yaklaşımı olarak tanımlanabilecek bir tavra yakın durduk. Hatta Kaan bunu “singersonger” olarak tanımlıyor. Söyleyecek bir sözümüz olduğunda, bunu süslemektense samimi bir şekilde paylaşmanın daha anlamlı olduğuna inanıyoruz. Sektördeki eğilimlerden çok kendi hislerimizi ifade etmeye odaklandık. Bu yaklaşım, bizi alışıldık “arabesk”e kayan melodik yapılardan uzaklaştırdı ama bu bilinçli bir karşı duruştan çok, içimizden gelenin bir yansımasıydı. Bir gün arabesk hissedersek müziğimizde onunla da karşılaşabilirsiniz. 

– “Bozuk”, “Düşerken” ve “Yalnızız” albüm öncesinde dinleyici ile buluşup dikkat çekmişti. Albümle birlikte dinleyici ile buluşup ilk anda dikkat çeken şarkılar hangileri oldu?

K. Bilgin: Albüm çıktıktan sonra özellikle “Derin” ve “Son” dinleyicinin ilk anda dikkatini çekti. “Derin” atmosferiyle öne çıkarken, “Son” groove’u ve synthesizer’larıyla albümün genel havasından ayrılıp ritmik bir tazelik sunuyor. “Uykusuz” da dikkat çeken şarkılardan. Albümün geri kalanına göre rock formatına yakın olması ve J-rock esintileri taşıması, onu farklı kılıyor. Bu çeşitlilik sayesinde her parçanın kendi karakteri daha belirgin şekilde ortaya çıktı.

ORTAK SES ORTAK ÇEVRE

– İstanbul’da size benzer tarzda müzik yapan topluluklarla birlikte temsil ettiğiniz ortak bir kültürden söz edebilir miyiz?

Ozan Köseoğlu: Evet, kesinlikle. Sayıca çok değiliz belki ama ortak bir ses arayışımız, bir duruşumuz var. Hem sahnede hem dışında birbirimizi desteklediğimiz bir çevre oluşmaya başladı. Bu kültür sadece müzikle sınırlı değil mekân seçimi, görsel dünya, hatta dayanışma biçimimiz bile ortak bir hissiyat taşıyor.

YURTDIŞINA AÇILMAK İSTİYORLAR

 – Nasıl bir kariyer planınız var?

Ozan Köseoğlu: Bizim için en önemli şey üretmeye devam etmek. Sadece müzik değil kendi estetik anlayışımızı da kurmak istiyoruz. Yeni EP’ler, belki bir sonraki albüm ama aynı zamanda konserlerle dinleyiciyle temas kurmak önceliğimiz. Uzun vadede Türkiye’de ve yurtdışında sahne almak bizim gibi düşünen topluluklarla yollarımızın kesişmesini sağlamak istiyoruz.

İlgili Konular: #müzik