Sumru Yavrucuk, Cumhuriyet Pazar'da: 'Hayal dünyamın kilidini annem açtı'

Sumru Yavrucuk, Cumhuriyet Pazar'da: 'Hayal dünyamın kilidini annem açtı'

9.11.2025 12:00:00
Güncellenme:
Sumru Yavrucuk, Cumhuriyet Pazar'da: 'Hayal dünyamın kilidini annem açtı'

Dünyada gittikçe yaygınlaşan dikey dizilerin ülkemizdeki ilk örneklerinden olan “Yeni Nesil Aile”de yer alan Sumru Yavrucuk bize bu yeni deneyimini, rolünü ve yaşamından öne çıkanları anlattı.

Sumru Yavrucuk, mesleğinde öncü isimlerden. Hem ekranda hem sahnede daha önce denenmemiş pek çok işin altında ilk imzası olanlardan.

Bu yüzden de ülkemizde çekilen ilk yüksek prodüksiyonlu dizi olan ve Bmag’da yayımlanan “Yeni Nesil Aile”de yer alması pek de şaşırtıcı değildi.

Yavrucuk, deneyimini ve yenilikçi bakış açısını yansıttığı yapımda yenilikçi yöntemlerle çocuk yetiştirmek isteyen geliniyle bir kuşak çatışmasına giren bir kayınvalideyi canlandırıyor.

Usta oyuncu ile hem yeni deneyimini hem de yaşamda kendisi için değerli olan anları konuştuk.

Image

- “Yeni Nesil Aile”, sizin açınızdan da yeni bir deneyim oldu sanırım. Dikey dizide yer almak nasıldı? Oyunculuk anlamında belli farkları var mıydı?

Türkiye’de yüksek prodüksiyonla çekilecek ilk dikey dizide oynamak fikri bana cazip geldi. Bir dönüşümün parçası olmayı, bu yeni yapıyı deneyimlemeyi merak ettim. Mizansenlerin dikey dizi formatına göre verilmesi dışında herhangi bir fark göremedim. Oyunculuk olarak da daha önce neyi biliyorsam onu yaptım.

- “Yeni Nesil Aile” kuşak çatışmalarını, yaşam biçimi ve çocuk büyütme yöntemleri gibi konular çevresinde anlatıyor. Siz de olaylara gelenekçi taraftan yaklaşan bir anneyi canlandırıyorsunuz. Sizce rolünüz bu çatışmayı gerçekçi biçimde yansıtıyor mu?

Yeni Nesil Aile, sürekli bilgiyi güncelleyerek yenilikçi bir yöntem ile çocuğunu büyütmek isteyen bir gelin ile geleneksel bir şekilde çocuklarını yetiştirmiş bir kayınvalidenin çatışmasından doğan bir dizi. Elbette komedinin tadını çıkarmak için iki karakter de abartılı. Fakat gene de çok tanıdık bir hikâye. Bana gelince geleneksel usulle yetiştirildim. Tecrübe ettiğim ve edindiğim pek çok özelliği senaryoda da buldum.

BİLGİ VE SEVGİ ÖN PLANDA

- Kendi yaşamınızda benzer kuşak çatışmalarının içinde kalıyor musunuz? Daha çok gelenekçi tarafta mısınız yoksa yeniliklere açık bir kişiliğiniz mi var?

Arkadaşlarımın geneli yaşça benden küçük. Gençlerle arkadaşlık etmenin ufku açtığına inanıyorum. Bizden çok daha bilgililer. Her şeyin fazlası zarardır. O nedenle ben katı bir seçim yapmak yerine bilgiyi ve sevgiyi ön planda tutmayı tercih ederim.

- Hep şöyle bir düşünce vardır: İnsanlar gençliklerinde ne kadar çatışsalar da bir yerden sonra annelerine veya babalarına benzemeye başlarlar. Sizce bu düşünce günümüzde de geçerli mi?

Gerçeklik payı var. Ben de zaman geçtikçe genel olarak değil ama bazı tepkilerimde, jestlerimde, vücut dilimde yakalıyorum bahsettiğiniz durumu. Fakat çocuk ve ebeveyn arasındaki fikir ve duygu çatışması, ilişki derinleştikçe daha olumlu hale dönüşüyor.

- Bildiğim kadarıyla babanız Sami Yavrucuk, çok değerli bir sporcu, bürokrat ve fikir insanıydı. Ancak bu durum çocukluğunuzu Konya, Ankara ve İstanbul gibi farklı kentlerde geçirmenize neden oldu. Sanata ve oyunculuğa yönelmenizde bunun ne kadar etkisi vardı?

Doğrudur. Babam aktif olduğu dönemlerde pek çok öncü projeye imza attı. Görev yaptığı illerde, özellikle Konya’da 60’lı yılların henüz başında ezber bozdu. Spor alanında, o güne kadar adı sanı duyulmamış bisiklet, yüzme, atletizm gibi pek çok dalda şampiyonlar çıkardı. Onun inancını, inadını, istikrarını örnek almış olabilirim. Çünkü önümde ömrünün son günlerine kadar imkânsız kelimesini kullanmayan bir rol oldu. Beni mesleğime hazırlayan, mesleği işaret etmese de hayal dünyamın kilidini açan kişi annemdir. Annemin sesinden, kendi yazdığı masalları ve öyküleri dinlemek çocukluğumun en doyumsuz zamanlarıydı.

‘ÖĞRETİRKEN NE ÇOK ÖĞRENİYOR İNSAN’

- Toplum tarafından dışarıda bırakılmış kişilere oyunculuğunuzla ses oluyorsunuz, dezavantajlı topluluklar için çalışmalar yapıyorsunuz. Duyarlılık gerektiren pek çok alanda siz varsınız. Bu, bir gönül borcu ödeme biçimi mi yoksa “aldığın kadar vermelisin de” düşüncesinin bir sonucu mu?

Ben parasız yatılı öğrencisi olarak okudum. Dolayısıyla öğrencilik döneminde yuvamız olmuş okuluma da bir gönül borcum var. Fakat bu borç bitmiyor ki. Öğretirken ne çok öğreniyor insan. Bu çok değerli bir kazanım benim için. Hatta ikinci diplomayı işitme engelliler ile yaptığım çalışmalardan aldım diyorum. Bildiğini paylaşmak, dezavantajlı gruplara ses olmak, hayatı daha yaşanır kılmak ve böylece birlikte daha görünür olmak da ana baba mirası bana.

TİYATROYA İLGİ VAR AMA...

- Yıllarını tiyatroya vermiş bir isim olarak günümüzde Türk tiyatrosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genel olarak tiyatrolara ilgi var. Fakat özel tiyatrolar prodüksiyon maliyeti, salon kiraları, vergiler gibi pek çok sorunla uğraşmak zorunda kalıyor. Her gün daha da ağırlaşan koşullarda üretebilen, perde açan arkadaşlarıma kuvvet diliyorum. Diğer yanda ünlüsü bol popüler işlere büyük paralar vererek izleyen bir kitle de var. Karşılığını alabiliyorlar mı bilmiyorum. Bu şartlarda tiyatro yapan kadar tiyatroya gidebileni de kutlamak lazım.

‘ÖDÜLLERİN SAF BİR DUYGUSU VARDI’

- Pek çok ödüle değer görülmüş bir isim olarak size sormak istediğim, ödül kazanmak sahne yaşamında ne derece önemlidir?

Mesleğin başlarında ödül çok motive edici bir güç oluyor. Oyuncunun besini gibi. Eskiden daha saf bir duygusu vardı ödüllerin. Çok şükür şimdiye kadar hiçbir törene ödül alacağımı bilerek katılmadım. Bugün çıkan seslerden anladığım o da kirlendi.