Bige Önal, “Buradayım İyiyim” filminde yalnızca bir oyunculuk gösterisi sunmadı. Hazırlık sürecinden ödül konuşmasına kadar filmin durduğu yerin altını çizen bir tavır sergiledi. 32. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü aldığında yaptığı konuşma çok büyük ilgi görürken aynı zamanda kadın dayanışmasının önemini de hatırlatıyordu. Şunları demişti Önal: "Kadını yalnızca doğururken kutsayan bu düzen, onu yaşarken unutuyor. Ben bu ödülü, bu düzende hayatını yitiren bütün kadınlar ve sessizliğe mahkûm edilmeyi reddeden kadınlar için almak istiyorum." Bu sözler aynı zamanda Önal’ın nefes verdiği Filiz karakterinin yaşamöyküsüne de dokunuyor. Belki de bu yüzden “Buradayım İyiyim”de aldığı rol çok anlamlı layık görüldüğü ödül de bir o kadar değerli. Sözü Önal’a bırakalım...
- Doğum sonrası sendromu gibi tabu sayılan bir konuyu oynamak sizi hem oyuncu olarak hem de bir kadın olarak nasıl dönüştürdü?
Bir sözü olan hikâyeler, her zaman beni daha çok heyecanlandırıyor. Emel’in (Balcı) sinema dilinin ve karakterinin nerede durduğunu bildiğim için birlikte güzel bir yol yürüyebileceğimizi hissediyorduk. Filmdeki gibi bir kadın dayanışması oldu diyebilirim aramızda. Bu kadar dayanışma insanı ancak ileriye götürür. İfade edebildiğim için mutlu, arkasında durabildiğim için gururlu bir yere dönüştüm.

- Filme hazırlık süreciniz aslında bir kadının hamilelik sürecinin kurgusal olarak sıfırdan yaratılmasına benziyor. Bu açıdan bakılınca sırf hazırlık süreciniz bile kendi başına bir belgesel konusu olabilir.
Evet gerçekten ne güzel söylediniz. Oldukça yoğun bir altı ay oldu. Hem karakterin inşası üzerine hem de fiziksel anlamda. Yaşadığım iniş çıkışları oturup izlemek güzel olabilirdi. Her güzel şeyin öncesinde olduğu gibi sancılandık. Okuma provaları, Emel’in baba verdiği kitaplar ve filmlerle dolu dolu, daimi olarak “anlamaya çalıştığım” ve fiziksel özelliklerle de eklenen hiç tatmadığım duygularla tanıştığım, çok öğrendiğim bir süreçti.
- Filmin temel çatışması anne olamamanın verdiği yetersizlik duygusu ile başka birine annelik yapabilme haliydi diye düşünüyorum. Bu çatışma “annelik” kavramının içgüdüsel olduğu önermesi ile toplumsal normların dayattığı zorunluluklar olduğuna yönelik kuşkucu bakış açısı arasındaki çelişkiyi de gündeme getiriyor. Size göre karakteriniz Filiz bu tartışma ve çelişkilerin neresinde duruyor?
Ben içgüdüsel olarak annelik yapmak gibi tanımlamıyorum sanırım hikâyenin bu kısmını. Ben o kısmı bir dayanışma olarak görüyorum, Filiz’in yaşamındaki bütün duygular sıkışmışken, hiçbir duygu akmazken tanımadığı biriyle böyle bir ilişki biçimi Filiz’in de kanallarını açtı bence. Özgürleşmesi rahatlattı onu. Evden uzaklaşabilmesi ve kendine ait bir başka hikâye yaratması…

- Bir oyuncu için her ödül çok değerlidir ancak Adana Altın Koza Film Festivali’nde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü kazanmanız sizin için ayrı bir öneme sahiptir diye düşünüyorum. Çünkü birçok özveriyle birlikte gelen bir ödül.
Tabii ki insanın kariyerinde bu gibi motivasyonlar çok değerli. Ödül aldığım için elbette çok mutluyum ama almasaydım da Filiz yaşayacaktı, diğer bütün kadın meslektaşlarımın karakterleri gibi.
- Ödül konuşmanızda sarf ettiğiniz cümleler çok fazla destek gördü. Bu destek, sinemanın iyileştirici ve dönüştürü gücünü de gösteriyor. Öte yandan içinde bulunduğunuz sektörde ve yaşamın her alanında kadınların görünürlük ve söz hakkı açısından bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Umarım iyi geldiğim birileri olmuştur, eğer böyleyse çok mutlu olurum. Destek görmesinin sebebinin kadınların bu birliğe ihtiyacının oluşundan geldiğini anladım bugün. Yalnız hissettikleri için yalnız olmadıklarını gördüler sanırım. Bunun için çaba sarf ettiğimizi görüyorum, umutlandırıyor beni.
‘YÜK OLARAK GÖRMÜYORUM’
- Yer aldığınız yapımların birçoğu sosyolojik ve toplumsal meseleler etrafında geziniyor. Bu tip rollerin mesleki anlamda getirdiği fazladan bir yük var mı?
Ben bunu yük olarak görmüyorum. İçgüdüsel olarak söz söylemekle ilgileniyorum sanırım daha önce de bahsettiğim gibi. Gerçeğe olabildiğince yakın olması, gerçek olması dokunuyor bana sanırım.
- Aynı zamanda yapımcı kimliğinizle de sinema sektöründe yer alıyorsunuz. Gelecekte nasıl projelerin içinde yer almak istiyorsunuz?
Aslında oyunculukta da olduğu gibi hep okuyunca çok inandığım projelere çekiliyorum. İnandığım, sözü olan, sinema dili olduğuna inandığım, bütünüyle kendine farklı bir yer edinebilecek filmler. Umarım hep böyle olur.
- Bilinirliği ve tanınırlığı yönetme konusunda anne ve babanızın yaşamlarından öğrendiklerinizin size nasıl etkisi oldu?
Açıkçası yönetiyor muyum emin değilim, ben mesleğimi çok uzun yıllar yapmak istiyorum. Hiçbir duygumu tüketmeden, enerjimi ve cebimdeki duyguları iyi harcayarak. Sadece inandıklarımın peşinden giderek davranıyorum. Böyle olunca sanırım uzun vadeye yaymış oluyorum yaptıklarımı. İçgüdüsel olarak böyle oluyor sanırım.
‘BANA İYİ GELEN DOĞA’
- Oyunculuk zihinsel ve fiziksel olarak epey yıpratıcı bir meslek. Kendinizi yenilemek ve zihninizi sıfırlamak için yaptığınız düzenli ritüeller var mı?
Düzenli ritüeller mi bilmiyorum ama çalışmadığım her zaman mutlaka doğaya yakın olmayı tercih ediyorum. Mutlaka doğada uzun uzun vakit geçiriyorum. Benim yorgunluğumu alan, bana iyi gelen hep doğa oluyor.

SOSYOLOJİ VE PSİKOLOJİ
- Sosyoloji, psikoloji ve algı biçimleri üzerine okuyup araştırdığınızı biliyorum. Yaşamda yüzeyde görünenlerle yetinmeyen ve düşüncelerini farklı katmanlarda inşa eden bir zihin dünyanız olduğunu düşünüyorum. Bu becerilerinizi nasıl edindiniz?
Teşekkür ederim. Böyle bir şey duymak mutlu etti beni. Bu aslında benim merakım biraz. Farklı kültürlerin, farklı dillerin anlama biçimlerine çok ilgim var. Dolayısıyla sosyoloji ve pskilojiye de. Sinema okudum ve okulda da bu kavramların işlendiği, karşılığını sinemada nasıl bulduğuna dair de dersler vardı. Beceri mi bu bilmiyorum, hayata her yönden bakmaya çalıştığım bir yerdeyim.
KİTAPLAR VE MÜZİKLER
- Son zamanlarda okuduğunuz kitaplar içinde okuyucularımıza önerebileceğiniz bir kitap var mı?
En son Olga Tokarzcuk’un “Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerine” kitabını okudum. Şimdi de yine kendisinin “Kadimzamanlar ve Diğer Vakitler” kitabına başladım. Yazar olarak kendisini önermek isterim.
- Son günlerde dinleme listenizde hangi müzisyen ve şarkılar var?
Bu ara Noland, ve Ziad Rahbani çok dinliyorum.