Yakışmadı, sıkıntı yok, şık olmadı, tabiri caizse
Ülker İnce, sözcüklerin insanlara kakalandığını ve bu şekilde toplumun nasıl çürütüldüğünü, "İnsanların üzerinde yaratılmış baskıyı, yüreklerine salınmış korkuyu dillerinde açıkça görüyorum" cümleleri ile ifade ediyor. İnce, bu yazısında sözcüklerin yoksulluğunun altındaki sebebi arıyor...
Ne bunlar diyorsanız, söyleyeyim: maymuncuk sözcükler. Örneğin ben bahçıvana, “Şu yasemini de buda,” diyorum, “Tamam, sıkıntı yok, Ülker Hanım,” diyor. Ne anlayacağımı şaşırıyorum, acaba diyorum içimden, “Yasemini budamak bana sıkıntı yaratacak bir iştir ama ben bu sıkıntıya katlanacağım,” mı demek istiyor? İşi zaten şu ya da bu bitkiyi budamak değil mi, burada sıkıntı nerede? Sonra “Gelecek hafta burada olmayacağız,” diyorum, yanıt yine aynı:”Sıkıntı yok.”
Pekiyi bahçıvanı, manavı böyle de siyasetçisi, gazetecisi, yazarı, televizyon sunucusu, televizyon programcısı, bürokratı nasıl? Onların çoğu da “sıkıntıcı”! Sanki insanlar bir merkezden “emir” alıyor ve hepsi hemen bir ağızdan aynı sözcüklerle konuşmaya başlıyorlar. Örneğin falan kamu kurumunda şöyle bir yolsuzluk yapılmış, bunun tanımı “Bazı sıkıntılı işler ya da o konu çok sıkıntılı” oluyor. Sözgelimi bir parti üyesi cinayet işlerse parti için “sıkıntı” yaratmış oluyor. Cinayet de bir sıkıntı, yolsuzluk da sıkıntı, işe geç kalmak da. Hepsi bir.
Bir siyasetçi bir başka ülkenin siyasetçisi için diplomasi diline sığmayan bir şey söylüyor, o ifade ona hiç “yakışmıyor”. Hatta sarıklı bir amiral, bir tarikat yurdunda namaz kılıyor, bu görüntü Türkiye’ye hiç “yakışmıyor.” (Yakışsa sorun yok demek ki.) Diplomatın sözleri de “Hiç şık değil.”
Bu sözcükleri kullanmak yasak olsa (zaten yetkim olsa ben yasaklarım), merak ederim, bu sözcüklere “sığınanlar” ne yaparlar? Her şeyi adıyla sanıyla söylemek zorunda kalmazlar mı?
İnsanların üzerinde yaratılmış baskıyı, yüreklerine salınmış korkuyu dillerinde açıkça görüyorum. Tarikat yurdunda namaz kılan amiralin yaptığı şeyin “laikliğe aykırı”, “askerlik mesleğinin doğasına, disiplin ve itaat ilkesine aykırı”, en önemlisi de “cumhuriyetin laik düzenine aykırı” olduğunu söylemek varken, bu yargıların üzerini örtüp “yakışıksız” olduğunu söyleyen genç ya da yaşlı gazetecinin kaygısını anlıyorum ama yine de tepki gösteriyorum.
Bir toplum böyle çürütülür ya da teslim alınır. İşte o yüzden insanlara, “Size kakalanan sözcüklerle konuşmayın,” demek istiyorum. Tabii bunu bahçıvana söylemiyorum, kendilerinden bilinçli muhaliflik beklediğimiz insanlara söylüyorum. Bazı tepkilerinizi daha az “sakıncalı” sözcüklerle dile getirmeniz anlaşılabilir bir şeydir, korkmayın diyecek halim yok, korkun elbette ama “korkanların dilini” kullanmayın, demek istiyorum. Her zaman bilinçsizce sürüye katılan, kendilerini ancak, Dostoyevski’nin dediği gibi “sürünün sıcaklığı” içinde güvende hisseden insanlardan olmadığınızı belli edin.
Psikolojik bir savaşın verildiğini de unutmamak gerekiyor. Korkutmak isteyenler, korkutabildiklerini görmek isterler. Hiç değilse psikolojik üstünlüğünüzü koruyun, korkunuzu dilinize yansıtmamaya çalışın demek istiyorum. Korkudan ne dediğini bilmeyen insanlara benzemeyin. Sözcüklerinizi özenle seçin, o sözcüklerin ne anlama geldiklerini, işlevlerinin ne olduğunu bilerek. Bilmeden değil.
Bazı sözcükleri olur olmaz yerde sık sık kullanmak da sözcük katilliğidir. (Örneğin burada “katillik” derken “deyim yerindeyse” diyebilirim çünkü belli sözcükleri olur olmaz yerde çok sık kullanarak o sözcüklerin içini boşaltmaya ve onları öldürmeye, bir benzeştirim yoluyla “katillik” diyorum ve acaba bu benzetmeyi doğru bulur musunuz diye size soruyorum.) Aslan gibi delikanlı bir gazeteci ya da bir siyasetçi çıkıyor, iki lafın başında “tabiri caizse” diyor (Türkçesi “deyim yerindeyse””dir, bu arada), üç gün geçmiyor ki bu söz yüzlerce insanın ağzına geçmesin, hiç gerekmediği yerlerde kullanılmaya başlamasın. Sözcük yoksulluğunun altında belli bir bilinçsizliğin yattığını düşünmesem bu kadar irkilmeyeceğim.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık