Yalnızca anlaşmak için mi?
Dil üzerine araştırmalar derinleştikçe ekonomiden, sağlığa pek çok alanda fark yaratan etkileri olduğu görülüyor.
Konuşulan dilin içinde bulunulan toplumun kültürü etkisiyle geliştiği bir gerçektir. Her toplum zamanla dilini kendi yaratmıştır, bu dil değişir ve gelişir. Zaten dilin önemli bir işlevi de toplumun kültürünü kuşaktan kuşağa aktarmaktır. Günümüzde ise o toplumun etkisi ile biçimlenen dilin kişinin düşünme şeklini bile etkileyebileceği gösterilmiştir.
Sapir-Whorf hipotezi olarak da bilinen dilbilimsel görelilik ilkesi (Amerikalı dilbilimciler Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf'dan adını almıştır), dilin insanların dünya görüşünü etkilediğini savunur. II. Dünya Savaşı öncesinde oldukça ünlü olan bu tez, sonraları gözden düştü ve bilimsel tarafı sorgulanır oldu. Aslında hipoteze adını veren iki araştırmacı hiçbir zaman bir araya gelerek böyle bir teoriyi yazıya dökmemiş, farklı mecralarda benzer düşüncelerini dile getirmişlerdi. Fikrin bilimselliği tartışılsa da içeriği üzerinde çalışmalar devam etti. Çünkü gerçekten de dil, kültür ve düşünce yapısı arasında yadsınamaz bağlantılar vardı.
ESKİMOLAR VE KAR
Konu hakkında bilindik örnek kendi dilinden başka bir ülkede yaşayan, oranın dilini bilse de tanımlamalarda ve cümle kurmalarda zorluklar yaşayanların durumudur. Örneğin Eskimo dili Inuitçede farklı kar türlerini belirtmek için değişik kelimler vardır. Kar sadece kar değildir. Böylece Eskimolar kullandıkları farklı terimlerle kar türleri arasındaki değişiklikleri algılayabilirler. Ancak bir başka dili konuşanlar için bu farklı kelimelerin anlamı yoktur.
Bazı dillerde sağ ve sol gibi yön tanımları mevcut değildir; bunun yerine doğu ve batı kavramları kullanılır. Uzaysal düzlemde her şey ya doğuda ya batıdadır, birbirlerine göre yön belirtme anlamsızdır. Bazı dillerde sayı sayma kavramı bile ilginç boyutlara gidebilir. Örneğin Fransızca’da 92 sayısı için “quatre-vingt douze” (dört adet yirmi ve bir on iki) terimi kullanılır.
Durum, dile yansıyan kültürel bakışa döndüğünde daha ilginç örneklerle karşılaşmak mümkün. Amcanızı karşınızdaki ile tanıştırırken “Bu benim amcam” cümlesi demek istediğimizi anlatmaya yeterlidir. Ancak Çinli olup, üstelik Mandarin Çincesi konuşuyor olsaydınız bu kadarla kurtarmanız mümkün değildi. Dilin şartları gereği, bu tanışmada kullanılan kelimeler bu amcanın “anne tarafından mı yoksa baba tarafından mı olduğunu, hangi dereceden amca olduğunu ve babamdan büyük mü küçük mü olduğunu” söylemeyi gerektirirdi. Çinliler kültürleri gereği bu bilgileri görmezden gelemezler. Konuyu bir adım öteye götüren davranışsal ekonomi uzmanı Keith Chen dil yapılarının toplumsal ekonomileri de etkilediğini savunuyor ve araştırmalarında bunun kanıtlarını sunuyor.
Ülkelerin ekonomik anlamdaki üstünlük ve başarıları her zaman değişik teorilerle açıklanmıştır. Pek çok olayda olduğu gibi “Coğrafya kaderdir” sözü burada da öne çıkan varsayımdır. Ancak Chen’in analizine göre dilinizin cümle yapısı bugün ve yarın arasındaki farkı bulanıklaştırırsa o zaman bazı davranışları gerçekleştirmeniz daha olasıdır.
SİGORTA VE DİL İLİŞKİSİ
Güçlü gelecek zaman vurgusu yapısına sahip diller arasında İngilizce, Türkçe, Azerice sayılabilirken gelecek zaman kavramının muallaklaştığı (geleceksiz diller) ve tam belirtilmediği diller arasında Felemenkçe, Fince, Japonca vardır. Bir kişi yarın bir semineri olduğu için sizinle buluşamayacağını söylemek için "Bir seminer dinleyeceğim" diyerek gelecek zaman kavramını vurgularken Mandarince'de cümleyi “W^o qù t ¯ıng ji^angzuo” (Seminer dinlemeye gidiyorum) şeklinde kullanır. Burada "gitmek" sadece oraya gittiği anlamına gelir, seminerin ne zaman olacağı ile ilgisi yoktur. Gelecek kavramı bugünden daha uzak, daha farklı bir şey gibi hissettirdiği zaman bu, o olayı önceliklendirmenin önüne geçecektir. Örneğin yaşam sigortası, şimdiyi yok sayan geleceğe ait olasılıklar üzerine kuruludur. Öte yandan, geleceği muğlaklaştıran bir dilde şimdiki zaman ve gelecek zaman aynı dilimin içinde değerlendirilmekte ve her iki zaman aynı şekilde yorumlanıp kararlar almayı kolaylaştırmaktadır.
TASARRUF ARTIYOR
Chen tüm bu teorisi üzerine dil yapılarını sınıflandırdı ve OECD verilerini baz alarak ülkelerin istatistiklerini karşılaştırdı. Sonuçta geleceksiz dil konuşanların tasarruf oranları yüzde 30 daha yüksekti ve yüzde 25 daha fazla birikimle emekli olabiliyorlardı. Yine geleceksiz dil konuşanların herhangi bir zamanda sigara içme olasılıkları yüzde 20 ila 24 daha azdı. Ayrıca emekli olduklarında obez olma olasılıklarının yüzde 13 ila 17 daha az olması öngörülüyordu.
Konuştuğumuz dilin yalnızca anlaşmaya yaramadığı, kültürümüzün bir yansıması olduğu açık. Düşünce yapımızı etkilemesiyle de sırf kişilerin değil toplumların yaşamına biçim verebilmektedir. Konu hakkında psikolojik, sosyolojik, nörobilimsel araştırmalar derinleşmektedir.
Kaynakça;
Chen K. American Economic Review 2013, 103(2): 690-731
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!