TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Özbekistan'ın Hive şehrinde İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) tarafından düzenlenen 'Türk Dünyasının Yükselen Yıldızı Olarak Gençlik: Ortak Mirasımız, Ortak Geleceğimiz' temalı konferansta konuştu.
Kurtulmuş konuşmasında, tarihin önemli dönüm noktalarından birinin yaşandığını, özellikle son on yıllar içerisinde dünyada ortaya çıkan gelişmelerin, ‘Türk dünyasını topyekun yükselen bir yıldız olarak ortaya koyduğunu’ belirtti.
ESKİ ÖZBEK DIŞİŞLERİ BAKANININ SÖZLERİ
Bu sözler, Türk Devletler Teşkilatı (TDT) üyesi Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın (gözlemci), I. AB-Orta Asya Zirvesi'nin ardından Güney Kıbrıs lehine koşullar içeren bir bildirinin altına imza atmalarının hemen ardından geldi.
Oysa çok da uzak olmayan tarihlerde, bu devletlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) tanıyacağı ve Ankara'nın bu yönde bir çaba içerisinde olduğu konuşuluyordu.
Zirvenin ardından ulaştığımız, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün eski genel sekreteri ve Özbekistan eski Dışişleri Bakanı Vladimir Norov bu duruma şu ifadelerle açıklık getirdi:
"Özbekistan, bağımsızlığını kazandığı ilk günden itibaren tüm ülkelerin toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı gösterilmesi konusunda güçlü bir tutum benimsemiştir. Bu nedenle KKTC'yi tanımamaktadır..."
Fakat bu kararın ardında, sadece 'toprak bütünlüğüne saygı' olmadığı gerçeği, rakamlar ve istatistikler ortaya döküldüğünde netleşiyor.
AB, ORTA ASYA'YA NELER VAAT EDİYOR?
Türk devletlerinin Kıbrıs konusundaki tutumunu anlamak için öncelikle AB'nin Türkmenistan dışındaki dört Orta Asya ülkesiyle hayata geçirdiği, 'Gelişmiş Ortaklık ve İş Birliği Anlaşmaları' (EPCA) ile 2021 yılında Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne alternatif olarak kurulan 'Küresel Geçit Projesi'ni anlamak gerekiyor.
AB'nin Orta Asya stratejisinin kronolojik gelişimi şu şekilde oldu:
- 2007: İlk Orta Asya stratejisi kabul edildi.
- 2019: 'Daha Güçlü Bir Ortaklık İçin Yeni Fırsatlar' başlıklı güncelleme yapıldı.
- 2021: Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne alternatif olarak 'Küresel Geçit Projesi' (300 milyar avro bütçeli yatırım planı) başlatıldı.
- 2023: 'AB ile Orta Asya Arasındaki Bağların Derinleştirilmesine Yönelik Ortak Yol Haritası' kabul edildi.
Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) tarafından, 8 Nisan'da yayınlanan AB-Orta Asya Zirvesi'ne ilişkin değerlendirmede yer alan verilere göre, 'Küresel Geçit Projesi' henüz çok yeni olmasına karşın, Orta Asya’daki doğrudan yabancı yatırımların yüzde 40’ından fazlası AB kaynaklı.
Bunlar dışında;
AB, 2024 yılında Trans-Hazar Uluslararası Ulaştırma Rotası projelerine 10 milyar avro yatırım taahhüdünde bulundu. 4 Nisan da gerçekleştirilen son zirvede ise ulaşım, enerji, kıymetli madenler ve dijital projeler için toplam 12 milyar dolarlık yeni yatırım paketi açıklandı.
Türk medyasında, yalnızca buz dağının görünen yüzü olan 12 milyar dolarlık bu paket yer aldı. Oysa bütün bu verileri bir arada değerlendirdiğimizde ve yanına, Güney Kıbrıs'ın, 2026'nın ilk yarısında AB Konseyi'ne başkanlık yapacak olduğu gerçeği eklendiğinde tablo netleşiyor.
ÇİN, EN BÜYÜK TİCARET ORTAĞI
Yatırımlardan söz açmışken; İçinde bulunduğumuz 2025 yılı itibarıyla Orta Asya'da ekonomik ve siyasi etkisi belirgin şekilde artan ve bölgedeki en büyük ticari aktör konumunda olan Çin'den söz etmeden olmaz.
2023 yılında Çin ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ticaret hacmi bir önceki yıla göre yüzde 27 büyüyerek 89,4 milyar dolara ulaştı. Bu da Çin’i, bölgenin en büyük ticaret ortağı haline getirdi.
- Çin'in Kazakistan ile ticareti, 2024 sonunda yüzde 9 artış göstererek 43,8 milyar dolara çıktı. Kazakistan'ın Çin'e ihracatı ise yüzde 9 artarak 15,8 milyar dolara yükseldi.
- Çin'in Özbekistan'ın dış ticaretindeki payı 2023 yılında, 13.7 milyar dolarla yüzde 21,9'a çıktı.
- Kırgızistan ile Çin arasındaki ticaret hacmi son verilere göre 5,5 milyar dolara ulaştı.
- Öte yandan Çin, üst üste 13. yıldır Türkmenistan'ın en büyük ticaret ortağı olmaya devam ediyor; ikili ticaret 2024'te 10,65 milyar dolara ulaştı.
Mayıs 2023'te Xi'an'da Çin-Orta Asya Zirvesi düzenlendi. Bu zirvede Çin, Orta Asya ülkelerine toplam 26 milyar dolarlık finansman ve yardım sözü verdi.
TÜRKİYE NE DURUMDA?
Semerkand deklarasyonu ile birlikte Astana, Taşkent, Bişkek ve Aşkabat yönetimleri, 'Ankara ile yakınlaşmanın, Brüksel ile ilişkilerde sorun yaratma ihtimalinin belirdiği noktada dondurulabileceği' mesajını net bir şekilde vermiş görünüyor.
Moskova merkezli Eurasian Daily'de yer alan konuya ilişkin bir analize göre, şayet Türkiye'nin mevcut ekonomik ve siyasi durumu daha istikrarlı olsaydı, Kıbrıs çatlağı muhtemelen ortaya çıkmazdı. Ancak Erdoğan bir taraftan ekonomik kriz diğer taraftan da iç politikada muhalefet ile mücadele etmek durumunda.
Gelelim, Türkiye'nin Orta Asya'daki ekonomik atılımlarına:
11 Kasım 2022'de Semerkant'ta düzenlenen 9. TDT Zirvesi'nde, 500 milyon dolar başlangıç sermayesiyle kurulan Türk Yatırım Fonu (TYF), Bugün Türkiye'nin bölge ülkeleriyle ekonomik işbirliğinin en somut adımlarından birini oluşturuyor.
İlk olarak 12 Kasım 2021'deki 8. İstanbul Zirvesi'nde gündeme gelen, Kazakistan'ın Türkistan bölgesinde kurulması planlanan TURANSEZ'in resmi açılışının 2025 yılında gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Şimdi, istatistiklere bir göz atalım;
- Türkiye ile Özbekistan arasındaki ticaret hacmi, 2024'te 3,5 milyar dolara ulaştı. Özbekistan'da 1900 Türk firması faaliyette. Bunların da yatırımları yaklaşık 1,7 milyar dolar seviyesinde.
- Kırgızistan ile ticaret hacmi 2024 verilerine göre 2 milyar dolara yaklaşıyor.
- Türkiye ile Kazakistan arasındaki ticaret hacmi 6 milyar doları aşarken Kazakistan, Türkiye'den 380 milyon dolar civarında doğrudan yatırım çekiyor. (NOT: Güney Kıbrıs'ın Kazakistan ekonomisine yaptığı yatırımların hacmi 227 milyon dolar seviyesinde)
- Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ticaret hacmi ise 2,7 milyar dolara yaklaşırken, karşılıklı yatırımlar 200 milyon doların üzerinde.
‘DEĞİŞİM’ KAÇINILMAZ...
Orta Asya’ya dair güncel veriler, bölgenin bir cazibe merkezi haline geldiğini ve ekonomik açıdan yükseldiğini net biçimde ortaya koymakta. Fakat bu yükselişte Türkiye’nin ne ölçüde pay sahibi olduğu ve gerçekten bir dinamo rolü üstlenip üstlenemeyeceği ciddi bir tartışma konusu.
Çin'in 89,4 milyar dolarlık ticaret hacmi ve milyarlarca dolarlık bölgesel yatırım taahhütleri ile Avrupa Birliği’nin Orta Asya üzerindeki stratejik ekonomik hamleleri, bölgenin geleceğinde kimlerin belirleyici olabileceği konusunda ipuçları vermekte.
Öte yandan, vatandaşların ağır ekonomik koşullar altında ezildiği, muhalefet liderlerinin tutuklandığı bir ülkede dış politika üzerinden hamasi başarı anlatılarıyla günü kurtarmanın, uzun vadeli çıkarlar açısından gerçekçi bir strateji olmadığı görülmekte.
Türkiye'nin, bu rekabette ağırlığını arttırabilmesi için mevcut ekonomik kırılganlıklar, yüksek enflasyon ve iç siyasi kutuplaşmalar karşısında ciddi yapısal reformlara ihtiyacı duyduğu düşünülmekte.
Gerçek ve kalıcı bir dış politika başarısı için, Türkiye'nin içeride demokratik standartlarını ve ekonomik direncini güçlendirmesi; dış politikada ise şeffaf, stratejik ve ölçülü bir diplomasi anlayışı benimsemesi; şayet olmuyorsa ‘değişmesi’ artık kaçınılmaz hale gelmiştir.