Emeklilikte maaş farkını bitirecek öneri: KDK 'tarih' mağduriyeti raporunu yayımladı

Emeklilikte maaş farkını bitirecek öneri: KDK 'tarih' mağduriyeti raporunu yayımladı

16.12.2025 15:20:00
Güncellenme:
Emeklilikte maaş farkını bitirecek öneri: KDK 'tarih' mağduriyeti raporunu yayımladı

Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK), aynı şartlara sahip olmalarına rağmen sadece başvuru yılı nedeniyle emekli maaşlarında oluşan ciddi uçurumu ele alan özel raporunu yayımladı. Raporda, 2024 ve 2025 yılları arasındaki tarih farkının sosyal güvenlik sistemindeki adalet duygusunu zedelediği vurgulanırken, mağduriyetlerin önlenmesi için kalıcı bir yasal düzenleme yapılması çağrısında bulunuldu.

Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (KDK), 2024 ve 2025 yıllarında yapılan emeklilik başvuruları arasında ortaya çıkan maaş farklarına ilişkin hazırladığı “Başvuru Tarihine Göre İşçi Emekli Aylıklarındaki Farklar” başlıklı özel rapor, kurumda düzenlenen programla kamuoyuna açıklandı.

RAPOR BAŞVURU TARİHİNE ODAKLANIYOR

Kamu Başdenetçisi Akarca, programda yaptığı konuşmada raporun kapsamına ilişkin bilgi verdi. Akarca, çalışmanın; prim gün sayısı, kazanç düzeyi ve sigortalılık süresi gibi tüm yasal koşulları aynı olan, yalnızca emeklilik başvuru tarihleri farklı işçi statüsündeki sigortalılar arasında oluşan emekli aylığı farklarını ele aldığını söyledi.

BELİRSİZLİKLER RAPORU ZORUNLU KILDI

Vatandaşların emeklilik planlaması yaparken karşılaştıkları belirsizlikler ve sistemin öngörülebilirliğine yönelik kaygıların bu raporun hazırlanmasında etkili olduğunu belirten Akarca, çalışma sürecinde mevzuat hükümleri, idari uygulamalar ve sosyal güvenlik sisteminin temel ilkelerinin birlikte değerlendirildiğini ifade etti.

“YALNIZCA BAŞVURU TARİHİNE BAĞLI FARK HAKKANİYETİ ZEDELİYOR”

Emekli aylıklarındaki dalgalanmaların teknik nedenlerinin tespit edildiğini vurgulayan Akarca, rapordaki temel değerlendirmeyi şu sözlerle aktardı:

Raporumuzun temel tespiti şudur, aynı hukuki ve fiili koşullara sahip bireyler arasında, yalnızca 2024 ve 2025 yılları arasındaki başvuru tarihine bağlı olarak yaklaşık yüzde 30 oranında bir emekli maaş farkı oluşması, hakkaniyet açısından tartışmalı bir durum ortaya çıkarmaktadır.

Emeklilik, uzun ve meşakkatli bir çalışma hayatının ardından gelen önemli bir dönüm noktasıdır. Emeklilikle birlikte elde edilecek hakların, başvuru tarihindeki kısa bir zaman farkına bağlı olarak büyük bir oranda değişmesi, ilgililer açısından hem ekonomik hem de duygusal açıdan endişe verici belirsizlikler yaratmaktadır. Ortaya çıkan sonuç, sosyal güvenlik sisteminin taşıması gereken adalet duygusunu zedelemektedir.

SİSTEME DUYULAN ADALET ALGUSU VURGUSU

Akarca, sosyal güvenlik sisteminin yalnızca yasal düzenlemeler ve kurumsal yapıdan ibaret olmadığını, vatandaşların sistemin adil, eşitlikçi ve öngörülebilir şekilde işlediğine dair algısının da büyük önem taşıdığını dile getirdi.

“SİSTEM ADİL VE ÖNGÖRÜLEBİLİR SONUÇLAR ÜRETMELİ”

Sosyal güvenliğin doğrudan insan hayatını etkileyen bir alan olduğuna dikkat çeken Akarca, şu değerlendirmelerde bulundu:

Normalde emeklilik talebinde bulunmayacak olan sigortalı, özel rapora konu olan emeklilik aylıkları arasındaki farktan kaçınmak için emeklilik başvurusunda bulunabilmektedir.

Üstelik, emekli olduktan sonra çalışmaya devam etme arzusundaki bir kişinin, sosyal güvenlik destek primi yükünden kaçınmaya çalışan işletmelerde, kayıtdışı istihdama yönelmesi riski de bulunmaktadır.

Örneklerden de açıklanacağı üzere, sistemden kaynaklanan her türlü fark, bireysel hakların yanında toplumsal güven ve istikrar üzerinde doğrudan etki yaratmaktadır. Bu nedenle sistemin işleyişi sadece hukuki dayanaklara değil, aynı zamanda adil ve öngörülebilir sonuçlara da dayanmalıdır.

GELECEĞİ GÖZETEN DÜZENLEME ÇAĞRISI

Raporda, mevcut farkların giderilmesine ve benzer sorunların ilerleyen dönemlerde tekrar yaşanmamasına yönelik önerilerin yer aldığını aktaran Akarca, emekli aylıklarının önceki yıl bağlanan aylıklardan daha düşük olmamasını sağlayacak açık ve net bir yasal düzenlemenin gerekliliğine işaret etti.

Akarca, “Amaç, hem mevcut mağduriyet algısını azaltmak hem de sosyal güvenlik sisteminin adalet ve eşitlik temelinde mali olarak sürdürülebilir, daha güçlü bir yapıya kavuşmasına katkı sağlamaktır. Unutulmamalıdır ki kalıcı çözümler yalnızca bugünü değil, yarını da gözetmek zorundadır” dedi.