74. Cannes Festivali ardından: Kırılma noktası mı?
Cannes Film Festivali, pandemi yüzünden geçen yıl yapılamadı, bu yıl da alışıldık tarihinden farklı bir zamanda gerçekleşti. Fakat, bu aksiliklere rağmen “arayı kapattı” ve geride yine unutulmaz anlar bıraktı. Her ne kadar pandemi kısıtlamaları nedeniyle her zamankinden daha az sayıda konuk ağırlasa da festival yine dünyaca ünlü yıldızlara ev sahipliği yaptı.
Hem beklediğimiz hem de hiç beklenmedik, neredeyse gerçeküstü, bir o kadar da gerçekçi ama şaşırtıcı, düşündürücü olduğu kadar da kışkırtıcı, tuhaf bir ödül törenine tanık olduk. Sahnenin sağ yanında jüriye ayrılan kanepelerde, şen şakrak bir teneffüs yaşanıyordu sanki. Spike Lee, bırakın hoşgörülü bir müdür olmayı, oyun odasının en yaramaz çocuğuydu sanki. Kuşkusuz oldukça keyifliydi. Bir o kadar da yorgundu; kafası da dumanlıydı herhalde ki tarihe geçen bir gaf yaparak, törenin hemen başında, en sonunda verilecek Altın Palmiye Ödülü’nün genç Fransız kadın yönetmen Julia Ducournau’nun “Titane”adlı filminin olduğunu ağzından kaçırıveriyordu!
Teneffüs köşesindeki oyun arkadaşlarının “Aman dur, sus. Sırası değil!” çığlıkları arasında anlaşılması ne mutlu ki bir ölçüde gölgelenen bu zamansız ifşa, bir mizansen cilvesi miydi yoksa! Hayır değildi. Düpedüz kocaman bir gaf olduğunu anlamak için, festivalin sanat yönetmeni Thierry Frémaux’nun yüzündeki şaşkın ve üzgün ifadeyi görmek yeterliydi...
YENİLİKÇİ, GENÇ VE KADIN...
Böylesine hafif, ciddiyetten uzak bir görünümün gerisinde, aslında son derece ciddi kırılma noktalarına işaret eden cesur bir ödül listesine tanık olduk.
İlk bakışta, belkemiğinden yoksun, dengesiz ve dağınık izlenimi veren ödüllerle öne çıkarılan filmler, temelde cesur ve yenilikçi bir yaklaşımın, bilinçli bir ortak iradenin sonucuydu. Dokuz jüri üyesinin, oybirliğiyle tartışmasız üzerinde birleşebilecekleri filmler yoktu ama temel çizgide buluşmaları zor olmamıştı: Genç yönetmenleri ve oyuncuları ön plana çıkarırken, farklı duyarlılıkları dile getiren, değişik janrları birlikte harmanlayan yenilikçi girişimlere ve kadın sanatçıların farklı duyarlılığına daha dikkatle kulak vermek...
En iyi kadın ve erkek oyuncu ödüllerinin de çok az tanınan genç isimlere verilmesi, bu bağlamda tutarlı bir bütün oluşturmakta. Ayrı bir jürinin 31 ilk film arasından yapmak durumunda kaldığı zor seçimde de bir kadın yönetmenin ödüllendirilmesi, bu temel eğilimin yatay bir gerçeklik oluşturduğunun da kanıtı sayılmalı.
Beylik deyimiyle, yaşamın aynası olan sinemanın bugün sunduğu görüntüler, bu parça parça kırık aynalara, çok farklı buğulu gözlükler ardından bakışın, neredeyse kübist yansımaları...
Elli yıl önce, Marco Ferreri’nin Cannes’da ödüllendiriliğinde yuhalanan filminin yenilikçi provokatör bakış açısını canı gönülden savunan o günlerin genç sinemaseverleri bizlerin, bugün aynı duyarlığı sergileyememize de şaşmamak gerekiyor. Julia Ducournau’nun, korku, şiddet, bilimkurgu, seks ve psikolojik janrları harmanlayan, yer yer itici ve kışkırtıcı özgün filminin yarattığı dalgaların da, izleyiciye göre farklı tepkiler doğuracağı ortada.
Yaratıcı sinemasının en önemli özgünlüğü de bu zaten.
Jüriye, “her tür farklılığa önem verdiği ve canavarları sahneye davet etmekten çekinmediği için teşekkür eden Julia Ducournau’nun filmi “Titane”, izlemeyenlere anlatılmaması gereken çarpıcı bir deneme...
ÖDÜLLER...
- En iyi yönetmen ödülünü ise “Annette” isimli filmiyle Fransız yönetmen Leos Carax aldı.
- Kısa film dalında jüri özel ödülü Brezilyalı yönetmen ve senarist Jasmin Tenucci’nin “Ceu de Agosto”ya verilirken, Altın Palmiye ödülüne Hong Konglu yönetmen Tang Yi’nin “Tian Xia Wu Ya” filmi değer görüldü.
- Altın Kamera ödülü de “Murina” filmiyle Hırvat asıllı yönetmen Antoneta Alamat Kusijanoviç’e verildi.
- İtalyan yönetmen Marco Bellocchio, Onursal Altın Palmiye ödülünü aldı. En iyi erkek oyuncu “Nitram” filmindeki rolüyle Amerikalı aktör Caleb Landry Jones, en iyi kadın oyuncu ise “Verdens Verste Menneske” filmindeki performansıyla Norveçli aktris Renate Reinsve seçildi.
- Jüri Özel Ödülü’nü de İsrail asıllı yönetmen Nadav Lapid’in “Ha’berech” ile Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un “Memoria” filmleri aldı.
- Japon yönetmen Hamaguchi Ryusuke’nin yönettiği ve Takamasa Oe ile yazdığı “Drive My Car” en iyi senaryo ödülüne değer görüldü.
- Büyük Ödül, İran asıllı Asghar Farhadi’nin yönettiği “Ghahreman” ile Finlandiyalı Juho Kuosmanen’in yönettiği “Hytti N6” filmlerine verildi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı