Akademik Özerklik Sorunu

Yayınlanma: 02.10.2011 - 06:15
Abone Ol google-news

Özerklik, devlet içinde bağımsız bir devlet değil, bilim ve düşünce özgürlüğünün hukuki güvencesidir. İTÜ ve Ankara Üniversitesi 4936 sayılı kanuna göre kuruldu; ancak, özerklik kanunu, değerli bazı hocaların Ankara Üniversitesi’nden ayrılmaya zorlanarak ABD, Fransa ve Kanada’ya göç etmesini önleyemedi.

Hükümetimiz 27 Ağustos 2011 ve 601 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile Türkiye Bilimler Akademisi’ni (TÜBA), Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’na bağladı. Akademinin özerkliğine son veren bu kararname yaklaşık bir aydır medyada eleştiri ve tartışma konusu oldu. Bir Akademi heyetini kabul eden Sayın Cumhurbaşkanı, kamuoyundaki görüş ve tartışmaları yakından izlediğini ve sorunu inceleteceğini ifade ettiler. Sorun, hükümetin KHK çıkarma yetkisini kullanması değil, aldığı bu kararla kendi üyelerini ve yöneticilerini seçme hakkına sahip bulunan akademik bir kurumun bilim özerkliğini fiilen kaybetmiş olmasıdır.

Akademik özerklik

(Muhtariyet/Otonomi)

İstanbul Üniversitesi özerk değildi; 1933’te çıkarılan bir reform kanunu ile MEB’ye bağlı olarak, Almanya’dan davet edilmiş çok sayıda akademisyen tarafından kurulmuştu. 1945 yılında Cumhuriyetin demokrasi hareketine paralel olarak hazırlanan “Üniversite, Fakülte ve Öğretim Üyelerinin Özerkliği” tasarısının gerekçesinde Profesör Ernst Hirsch özerkliği şöyle özetlemişti: “Devlet üniversitesini kurar, destekler ve denetler; ama işlerine karışmaz!” Denetler; çünkü üniversite, kamu kaynaklarını kullanmaktadır. Özerklik, devlet içinde bağımsız bir devlet değil, bilim ve düşünce özgürlüğünün hukuki güvencesidir. İTÜ ve Ankara Üniversitesi 4936 sayılı kanuna göre kuruldu; ancak, özerklik kanunu, değerli bazı hocaların Ankara Üniversitesi’nden ayrılmaya zorlanarak ABD, Fransa ve Kanada’ya göç etmesini önleyemedi. 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi 3-5’le yetinmeyip 147 öğretim üyesinin işine son verdi. Kimini çok çalıştığı, kimini yeterince çalışmadığı gerekçesiyle. Hatadan döndüler; 61 Anayasası’nda, üniversite özerkliğine yer verdiler. Rektöre geniş yetkiler tanıyan 892 sayılı Hacettepe Üniversitesi Kanunu, “özerk olmadığı” gerekçesiyle dava edildi. AYM, yasayı özerkliğe aykırı bulmadı; Hacettepe kur(t)uldu. 12 Mart darbesinden sonra çıkarılan 1750 sayılı kanun anayasaya (özerkliğe) aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildi. 12 Eylül darbesinden sonra çıkarılan 2547 sayılı yasayla kurulan YÖK, üniversite özerkliğini tümüyle kaldırdı. Sıkıyönetim komutanları, hizmetine ihtiyaç kalmayan öğretim üyelerinin işine son verdi. YÖK Yasası 82 Anayasası’na eklendi. Devlet Başkanı Kenan Evren, rektörlerin bir köy muhtarı gibi seçilemeyeceğini söyledi; ortak bir dilekçeyle “Anayasanın ülkeye ve yükseköğretime dar geldiğini” açıklayan öğretim üyelerine disiplin cezaları verildi. Sanımca, İspanya’dan esinlenerek tasarlanan YÖK Yasası ve Sayın Profesör Dr. Doğramacı sürekli eleştirildi ama değiştirilemedi.

Anılar, örnek ve öneriler*

- Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Bedrettin Demirel Paşa, AÜ Hukuk ve Eğitim fakültelerinin 12 Eylül sonrası düzenlediği bir seminerde, ABD üniversitelerinin tarihini anlatan Amerikalı Rektör’e “özerklik yasası”nı sordu. Rektör şöyle yanıtladı: “Üniversitemiz özerktir ama özel bir kanuna gerek duyulmaz; üniversitelerimiz kıyasıya eleştirilir; ama kimsenin dışarıdan müdahalesine izin verilmez!”

- Harvard Üniversitesi’nde görevli bazı profesörlerin işine son verilmesini isteyen Senatör McCarthy’ye (1950’ler), Rektör kısaca şu yanıtı vermiştir: “Sayın Senatör, hangi hak ve yetkiye dayanarak bizden böyle bir talepte bulunduğunuzu anlayamadık. Eğer gerekçeniz geçen yıl Deniz Kuvvetleri’nden aldığımız araştırma desteği ise, iki milyon dolarlık ekli çekimizi lütfen ABD Hazinesi’ne iletmenizi rica ederim.”

- Rektör Doğramacı, Hacettepe’nin tıp eğitiminde yaptığı reformu inceleyen İngiliz Kraliyet Komisyonu’nun Başkanı Sir Bryan’dan, Hacettepe sistemini nasıl bulduğunu, Maliye Bakanı Cihat Bilgehan’a anlatmasını rica etti. Soruyu “sistem” olarak değil de, bir kamu yönetimi olarak yorumlayan Sir Bryan, hayran kaldıkları başarının sırrını şöyle açıkladı: “Kurumda görevli, öğretmen ve öğrencilerde yaratıp yaşattığınız güven, inanç, sorumluluk ortamında, insanlar her sistemi çalıştırır da; lütfen dikkat buyurur musunuz, Sayın Rektör, bu güven, herhangi bir nedenle sarsılır ve yıkılırsa hiçbir sistem onları aynı verimle çalıştıramaz.”

- Kuşkusuz, Harvard kadar varlıklı kurumların “özerklik” güvencesine ihtiyacı yoktur.

- YÖK kurulduktan sonra, Profesör Dr. Doğramacı’ya yöneltilen eleştiriler, Sir Bryan’ın yorumlarında belki de çok yanılmamış olabileceğini düşündürüyor.

- Yeni anayasa yapılırken akademik özerkliğin hatırlanması umut ve dileği ile.

______

* Bkz. Güvenç, B. Anılardan Sayfalar. Türk İş Kültür 2006; “Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişmesi II: 1961-2007”, TÜBA, 2009: 15-54.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon