Atatürk Dönemi Heyecanı...
Halkımız, bugün yaşamakta olduğu her alandaki çürümüşlüğü, yok oluşu ve tasfiyeyi hak etmemektedir. Bir an önce yapılanların ayırdına varılarak, toparlanıp kalkınma yoluna girilmeli, kurtuluş günlerinin heyecanına yeniden kavuşulmalıdır. 85 yıldır Cumhuriyet’in yıkılması için dıştan ve içten yapılan her türlü saldırı, bugünkü sınır tanımaz düzeye ulaşmıştır. Sözde demokrasi denilen sermaye sınıfı ve feodal ağalık sisteminin başlangıcı,1946 yılı emperyalist sandık demokrasisi oyunuyla ülke gündemine dönemin aymazlığı altında girdi.
İktidarı ele geçiren egemen sınıf, diktatörlüğünü kurdu ve bırakması da beklenmezdi. 27 Mayıs İhtilali ile devrimci bir çıkış yapılmak, Atatürk Cumhuriyeti’ne geri dönüş çabalarıyla feodal yapı kırılarak aydınlanma süreci devam ettirilmek istendi ve bunun için de dünyanın en iyi anayasası ortaya kondu… Ancak NATO’dan çıkılmadığı için ABD emperyalizminin ağına daha korkunç boyutlarda düşüldü. Ne kadar Kemalist, cumhuriyetçi, ilerici, devrimci ve solcu varsa, iki ABD darbesiyle tanklar altında bırakıldı. İçerden bulunan işbirlikçi hainler ve sahte, sözde Atatürkçüler tarafından bugünkü ılımlı İslam altyapısının döşenmesi sağlandı.
12 Eylül faşizmi, 12 Mart’la bitirilemeyen devrimci birikimi, anti-emperyalist yapıyı yerle bir etti. Türk Ordusu adına yapıldığı dayatılan bu temizlik hareketi, Atatürk’ün kurduğu ve dünyada bir eşi benzeri olmayan halk ordusunu yine halkına karşı ABD adına kullandı. Bugün ordunun yeniden kazanmaya çalıştığı Kemalist onur, anti-emperyalist çizgiye dönüş ve halk yakınlığı, bütün bu karanlık ortamı yırtıp atma savaşımından başka bir şey değildir. O nedenle Güneydoğu’da emperyalist bölücü etnik teröre karşı halk desteğini bütün komuta kademesiyle birlikte aramakta ve almaktadırlar.
Ülkenin dört bir köşesinde “milli” anlayışla kurulmuş fabrikaların, “KİT”lerin, bankaların, limanların, tersanelerin, savunma sanayisinin, Milli Eğitim’in ve tarım gibi her alandaki heyecanın yeniden başlatılması, geciktirilemeyecek kadar ivedilik kazanmıştır.
Aksi takdirde Cumhuriyet ve Kemalist heyecanı santim santim tüketilen bir toplum yaratılmaya çalışılmakta, bu kuşatma dinci yönetimlerle adım adım gerçekleştirilmektedir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş bir kararla laikliğe karşı odak duruma düşmüş bir iktidarla ülke daha fazla zorlanmamalıdır.
Bir de Deniz Feneri adı verilen uluslararası yolsuzluk ahtapotunun kolları Avrupa’ya, dünyaya uzanmakta; içerdeki kolların alttaki ve üstteki basamaklarına ise ulaşılmaya çalışılmakta iken, hâlâ iktidarı çıkış unsuru saymak büyük bir zaman ve emek kaybıdır. Bu, Kemalist ülkeye yakışmaz. Halkımıza ve ülkeye yazık olmaktadır. İşler bu anlayışla giderse, yıkılıp yok olacağız. Deniz Feneri’nin kayalıklarına kafasını çarparak dağılması gerekenlerin ayakta kalmaması gerekir.
Bu fener, ampulün devre dışı kalmasına neden olacak kadar yıkıcı ve patlayıcıdır. Fenerin karanlığında yoğun bakımda yaşamlarını sürdürmeye çalışanların, ülkenin yazgısına daha fazla hükmetmelerine seyirci kalınmamalıdır. Cumhuriyet, etnik ve dinsel bölücülüğün kuşatması altında bugünkü kadar güç yitirmemiştir.
Darbe söylemleriyle ülkenin yazgısına sahip çıkan dinamik güçlerini, TSK’yi saf dışına itmeye çalışmak ve emperyalizmin uyguladığı psikolojik savaşa destek olmak, ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kurduğu Yugoslavya Sosyalist Federasyonu’nun emperyalizm tarafından parçalanacağını son günlerinde fark eden Josip Broz Tito, bu saldırıların yine Mustafa Kemal’in ülkesinden geri püskürtüleceğini açıkça ifade etmekten mutluluk duymuştur. Cumhuriyeti yeniden Atatürk dönemindeki o görkemli, dünyaya örnek, önder olan konumuna ve tertemiz ellerine kavuşturmak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'