Aytaç Durak'a istifa çağrısı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında partililerine seslendi. Bahçeli, konuşmasının sonunda Adana Büyühşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ı istifaya davet etti.

Aytaç Durak'a istifa çağrısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.03.2010 - 08:46

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen hafta Hakkari'nin Şemdinli ve Şırnak'ın Uludere ilçelerinde meydana gelen mayın patlamasında 2 askerin şehit düştüğünü, 2 askerin de yaralandığını; dün ise terör örgütü PKK ile çıkan çatışmada 1 uzman onbaşının şehit olduğunu, 1 uzman onbaşının yaralandığını anımsatarak, ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileklerini iletti.

''Mevsim şartları nedeniyle inlerine çekilen terör odaklarının yine kan dökmeye devam edeceklerini'' ifade eden Bahçeli, ''Teröristi etnik haklarını aramak için dağa çıkmaktan başka çaresi kalmamış masumlar olarak gören Başbakan Erdoğan ve partisinin, eli kanlı katilleri dağdan indirmek için içten içe yaptığı pazarlıkların henüz sonuç vermediği, mütareke çağrısının ise Kandil kadrolarında şimdilik karşılık bulmadığı anlaşılmaktadır'' diye konuştu.

''İmralı canisinin serbest kalmasına kadar gidecek ısrarlı bir pazarlık sürecinin yeni eylemlerle başlayacağı görülmektedir'' diyen Bahçeli, ''terör örgütü PKK'nın yıllardır silahla yapamadığı siyasi taleplerinin taşeronluğunu üstlenenlerin en büyük cesaret kaynağının'' AKP hükümetinin izlediği politikalar olduğunu söyledi.

''Etnik bölücülüğün, siyasi zeminde meşru kimlik talebi olarak cesaretlendirilmesinin, siyasi hayat açısından ciddi bir kırılma noktasına doğru gidildiğini gösterdiğini'' ifade eden Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan ve yol arkadaşları, asırların göz nuru, alın teri ile doğmuş; ağır bedeller ödenerek oluşmuş büyük Türk milleti ailesini 36'ya bölerek birbirinden kopmuş kabileler haline getirmek istemektedir. Türk milletinin varlığını ve birliğini çözerek içinden yeni milletlerin oluşma şartlarını hazırlayanlar; büyük bir vebal altında olduklarını ne zaman anlayacaklar? Vanlıyı İzmirliden, Siirtliyi Balıkesirliden, Hakkariliyi Uşaklıdan ayıramayacaklarını ne vakit idrak edecekler?'' diye sordu.

Bahçeli, 27 Mart'ta Şanlıurfa'da yapacakları toplantıda kardeşliği bozmaya çalışanlara tarihi bir uyarı olacağını, anasının dili, doğduğu yöre, doyduğu topraklar neresi olursa olsun bütün yurttaşları kucakladıklarını bir kez daha ilan edeceklerini söyledi.


Taş atan çocuklar

Toplumun geleceği olan çocukları, sorumluluk sahibi, şuurlu, eğitilmiş fertler olarak yetiştirmenin hem milletin ödevi, hem de devletin vazgeçilmez görevi olduğunu vurgulayan Bahçeli, MHP'nin ''suç işleyen ve suça meyilli çocukların varsa aileleriyle işbirliği yapılarak meslek edindirilmeleri suretiyle eğitilmelerini, ailesi olmayanların ise korunmaya alınması ve rehabilite edilmesi yoluyla topluma kazandırılmalarını'' savunduğunu kaydetti.

Özellikle son yıllarda silahlı terör eylemlerine paralel olarak sokakları ve caddeleri de eylem alanı olarak seçen terör örgütünün ''sivil itaatsizlik'' adını verdiği ayaklanma ve taşkınlıklarda çocukları ve gençleri kullanmaya başladığını anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
''Sokak eylemlerinde çocukların kullanılmasında amaç cezaların çocuklar için hafifletici etkisinin olması, çocukları kamu vicdanında duygu sömürüsüne yol açması, aynı zamanda sokakların devlete meydan okumada adeta staj yeri olarak görülmesidir. Biz, elbette ki, hiçbir çocuğun her hangi bir suça karışmasını istemeyiz ve dilemeyiz. Böyle bir temenninin ve sürecin içinde de asla olmayacağız. Bir çocuğun sırf taş attığı için yıllarca mahkum edilmesine ve adım adım terörist olmasına da sıcak bakmayız.

Ancak kamuoyuna 'taş atan çocuklar' olarak yansıyan gündemi dikkate aldığımızda, varsa bir suçun veya kusurun da karşılıksız kalmasına destek veremeyiz. Bugün çocukken polise taş atanın, yarın büyüyünce Mehmetçiğe kurşun atmayacağından emin olacak bir çözüme, şayet ikna olursak, elbette ki yanında yer alacağız. Ne var ki, kamu vicdanını yaralayan bu vakıanın çözümünü sağlayalım derken, PKK güdümündeki aileler ile çocuklarına, polisi ve karakolu taşlama serbestliği verilmesine de göz yummayız.''


"Suça itenler cezasız kalacaksa..."

Eylemlerin yaygınlaşması halinde araçları yanan, evleri tahrip olan, dükkanları hasar gören veya kendileri bizzat mağdur olan yurttaşlara verecekleri hesabı mutlaka dikkate alacaklarını belirten Bahçeli, son derece hassas dengelere dayanan konunun, bütün yönleriyle incelenmesinde yarar olduğunu söyledi.

Devlet Bahçeli, sorunun sadece hukuki olmadığını, aynı zamanda adli, siyasi ve sosyal olduğuna dikkati çekerek, ''çocukları taş atmaya iten nedenlerin tespit edilmedikçe, bu yaştaki çocukları taşlamaya, patlayıcı atmaya veya ateşe vermeye sevk eden mihraklar engellenmedikçe, çocukların ailelerine sorumluluk verilmedikçe, okullarda özel ortamlarda eğitilmedikçe, aileleri iş ve aş sahibi yapmadıkça, milyonlarca çocuğun aklından bile geçmeyen saldırganlığı neden bu çocukların yaptığı kaynağından bulunmadıkça'' konunun çözülmesinin mümkün olmadığını savundu.

Özellikle yörede çocuk yaşta evliliklerin yapıldığını, töre cinayetlerinde çocukların kullanıldığını, kapkaç, kundaklama gibi suçlarda çocuğun sokağa salındığının düşünülmesi halinde sorunun yalnızca ''taş atan çocuklar'' ekseninde yorumlanmaması gerektiğini ifade eden Bahçeli, daha kapsamlı ve derinliği olan çözümler üzerinde siyasetçilerin uzlaşmasından önce eğitimcilerin, sosyologların ve hukukçuların işbirliğinin aranması gerektiğini söyledi.

Bahçeli, ''Yoksa sadece kanun çıkararak bu sorunun ortadan kaldırılması söz konusu bile olmayacaktır. Taş atmak bir çocuk hakkı, çocukları sokaklara sürmek de insan hakkı değildir ve olmamalıdır. Partimiz, konuyu bu mecraya dönüştürecek hiçbir sözde tedbirin yanında yer almayacak ve destek vermeyecektir. Hükümetin Devlet Bakanı basına verdiği beyanatta, bu çocuklara 'taş atan değil, suça itilen ve istismar edilmiş çocuklar' olarak tanımlamasını talep etmiştir ve elbette ki doğrudur. Ne var ki yaptıkları suçsa ki öyledir, onları arkalarından bu suça itenler de cezasız kalacaksa bilinmelidir ki sorunun çözümü yanlış yerde aranmaktadır'' diye konuştu.

Nevruz Bayramı'nın acı ve talihsiz olayların yaşanmaması temennisinde bulunan Bahçeli, ''Dileriz ki, çocuklarımız ne suçlu olsunlar ne de suç işlesinler. Lider ülke Türkiye'nin mimarları olsunlar, iş sahibi aileleriyle huzur içinde, milletiyle gurur duyarak, al bayrağın gölgesinde, alın terleriyle, el emekleriyle, pırıl pırıl zekalarıyla bu topraklarda kardeşleriyle iftihar ederek yaşasınlar. En samimi temennimiz budur'' dedi.


1915 olayları

Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşanan tehcir olayının, aradan bir asır geçmesine rağmen hak edilmeyen suçlamaların odağı haline geldiğini belirten Bahçeli, ''asırlarca her kökenden, her mezhepten, her inançtan sayısız toplumları hak ve adaletle idare eden, huzur ve barış getiren büyük Türk milletinin, yüzyıl sonra bir insanlık suçu sayılan soykırım yapmakla alçakça itham edildiğini'' söyledi.

Bahçeli, ''Yıllardan beri dünyadaki çeşitli devletlerin kendi geçmişlerine bakmadan, tarihte yaşanmış ve tarihçilere bırakılması gereken bu dönemi, siyaseten mahkum etme arayışları süregelmektedir'' diye konuştu.

İsveç Parlamentosunda alınan kararı anımsatan Bahçeli, ''bundan önceki hükümetlerde olduğu gibi, bu hükümetin de konuyu kendi anlayışı ve ölçülerinde savunmaya çalıştığını, TBMM'nin bir milli mesele olarak gördüğü bu gelişmeler karşısında milli bir duruş gösterdiğini'' söyledi.

''Milletimize yönelik asla kabul edemeyeceğimiz bu ağır iftiralar, yalnızca AKP hükümetinin sorunu değil, hepimizin ortak direnişi ve mücadelesini gerektiren milli bir sorundur'' diyen Bahçeli, kimsenin tarihi gerçekleri aramak ve doğruları tespit etmek gibi bir kaygısının olmadığını, bu önyargılı gidişatla aynı doğrultuda karar alacak parlamentolara, bundan sonra da yenilerinin eklenebileceğine dikkati çekti.

Türkiye'nin İsveç Büyükelçisinin Ankara'ya çağrılmasının yeterli olmayacağını, aynı doğrultuda karar alan ülkelerdeki diplomatların varlığının, bu tedbirin inandırıcılığını sağlamayacağını belirten Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Dış politika alanında 'sıfır sorun' denilerek yürütülen diplomasi garabetiyle; barış, istikrar, karşılıklı işbirliği bahanesiyle atılan her adım, aziz milletimize yönelik hakaret, suçlama, karalama ve soykırım iddiaları olarak geri dönmeye başlamıştır. Türkiye, özellikle PKK terörüne ve bölücü mihraklara siyasi sığınma adı altında yıllardır kucak açan; ülkemizde etnik ve inanç ayrımcılığını yakından takip edip körükleyen bu ülkeye vereceği tek cevap bu olmamalıdır. Ucuz siyasetin dar alanına sıkıştırılmak istenen ve sürekli yargılanmaya çalışılan Türk milletinin, geçmişinde veremeyeceği hiçbir hesabı yoktur.

Ne var ki, ülkemizi aşağılayan Peşmerge ile kucaklaşan, topraklarımızda gözü olduğunu saklamayan Ermeniyle el sıkışan, iç işlerimize sürekli karışan Avrupalıyla dost olan bir zihniyetin başka bir tedbir almaya ne niyeti ve ne de takati bulunmaktadır. İşbaşındakilerin, 36'ya bölgem istediği büyük Türk milletini, tarihiyle, kökleriyle, kaynaklarıyla birlikte yedi düvele karşı savunacak ne ahlakı, ne mensubiyeti ve ne de böyle bir kaygısı vardır?''
 

 

Aytaç Durak ile ilgili iddialar

Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Durak hakkındaki iddialara da değinerek, 29 Mart 2009'da yapılan seçimlerde Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığını MHP'nin adayı Aytaç Durak'ın kazandığını hatırlattı.

Bu seçimin ardından geçen bir yıllık süreden sonra Durak ile yakın çalışma arkadaşları arasında birbirlerini ''yolsuzluk yapmakla'' suçlayan, ağır iddialara kadar varan tartışmanın kamuoyuna yansıdığını ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
''Çok uzun yıllardan beri Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesinde beraber görev yapan bu şahısların birbirleri hakkında isnat ettikleri suçlar MHP'nin asla kabul edemeyeceği ve göz yummayacağı ahlaki alanlardır. Bugüne kadar toplumun en hassas olduğu ahlaki konularda zafiyet gösterenlerin MHP'de barınmaları ve sığınmaları söz konusu olmamıştır.

Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığında yaşanan olaylar ve iddialarla ilgili olarak MHP tarafından gerçeklerin ortaya çıkartılması için muhakkık heyet teşkil edilmiştir. Şahısların birbirleri hakkındaki iddiaları bir iş ilişkisi olarak kabul edilmeli ve Adana Cumhuriyet Savcılığı tarafından adli tahkikat süreci başlatılmalıdır. Bu konuda İçişleri Bakanlığı gerekli gördüğü bütün hukuki ve idari süreçleri harekete geçirmeli, konu bütün yönleriyle aydınlatılmalıdır.

Partimiz gerçekler ortaya çıkıncaya kadar hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğine inanmaktadır. Ancak son derece hassas olduğumuz alana giren bu konuda adı geçen ve birbirlerine suç isnat eden şahıslar aklanıncaya, yolsuzluk iddiaları son buluncaya kadar bu kişilerin MHP tüzüğü gereğince üyelik ilişkilerine ara vermek üzere disiplin hükümleri başlatılacaktır.

Konunun bütün yönleriyle aydınlatılmasıyla oluşacak gelişmelere göre bu şahısların üyeliğe kabul durumları talepleri halinde yeniden gözden geçirilecektir. Temennimiz odur ki, bize herhangi bir şekilde disiplin soruşturmasına sebebiyet verdirmeden, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı ve Belediye Meclis üyesi partimizden istifa etmelidir.''

 

İlgili haber için tıklayınız

AYTAÇ DURAK'LA İLGİLİ ADLİ SÜREÇ BAŞLADI


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler