Bahçeli'den MGK bildirisine tepki
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye'nin ve Türk milletinin bekasına ağır darbe vuracak bu gelişmeler sürerken, 20 Ağustos 2009 tarihindeki MGK toplantısından sonra yapılan basın bildirisi milletimizin kaygılarını daha da derinleştirmiştir" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MGK bildirisinin milletin kaygılarını daha da derinleştirdiğini belirterek "Bir konunun Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından savunuluyor ve bunun da bir yüksek kurulda konuşuluyor olması da o konuyu milli ve meşru hale getirmeyecektir. Nitekim milletimize esaret dayatan Mondros Mütarekesi'nin de devlet yönetiminin rızası ile hayat bulduğu bilinen en acı gerçeklerden birisidir" dedi.
Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada, Milli Güvenlik Kurulu bildirisini değerlendirdi. Türk milli kimliğine yönelik yıkım arayışlarının hızla devam ettiğini vurgulayan Bahçeli, Türkiye'nin ve Türk milletinin bekasına ağır darbe vuracak gelişmeler sürerken, dün Milli Güvenlik Kurulu'nun toplandığını hatırlattı.
'Mondros Mütarekesi de devlet yönetiminin rızasıyla hayat buldu'
MGK'dan sonra yayınlanan basın bildirisinin milletin kaygılarını daha da derinleştirdiğini ifade eden Bahçeli, şunları söyledi: "Söz konusu açıklamada; hükümetin başlatmış olduğu milletimizi ayrıştırma projesinde, çalışmalara devamın tavsiye edilmiş olduğu ifade edilmiştir. Bu durumun, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından benimsenmesi, kabulü ve devlet görüşü olarak yorumlanması asla mümkün değildir. Milli Güvenlik Kurulu, kendisine görev, yetki ve sorumluluk veren bir kanunla kurulmuş Anayasal kuruluştur. Ancak bu kuruluşun, devletin ve milletin bekasına halel getirecek köklü ve kalıcı tavsiye kararlarını alması ve buna da devlet politikası denilmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır. Devlet dünden yarına ilerleyen milletin organizasyonudur. Bu sürecin bir kesitinde söz sahibi olmuş yöneticiler ve memurların dönemsel yorum ve tasavvurlarına devlet politikası denilemeyecektir. Bir konunun Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından savunuluyor ve bunun da bir yüksek kurulda konuşuluyor olması da o konuyu milli ve meşru hale getirmeyecektir. Nitekim milletimize esaret dayatan Mondros Mütarekesi'nin de devlet yönetiminin rızası ile hayat bulduğu bilinen en acı gerçeklerden birisidir."
'Ses çıkarmayanlar da vebalden kurtulamaz'
Bildiride İçişleri Bakanı'nın yürüttüğü çalışmaların devamının tavsiye edildiğini hatırlatan Bahçeli, Kurul'a görev ve yetki veren 'milli varlığın, bütünlüğün korunması ve kollanmasına' açıkça aykırılık teşkil ettiğini belirtti. "Başbakan Erdoğan'ın tanımıyla Türk milletini 36'ya bölerek beraberlik nasıl sağlanacaktır? Türkçe dışındaki anadillere resmiyet kazandırarak millet birliğinin devamı nasıl mümkün olacaktır? Alt kültürlerin milli kimlikten ve kültürden dönüş göstererek alt kimlikler haline ayrışması, öbeklenmesi ve etnik şuurun uyanması Türk devletinin ve milletinin devamını nasıl sağlayacaktır? Bu gidişatın sonunda, vatanımıza Türkiye, al bayrağımıza Türk bayrağı, milletimize Türk milleti, dilimize Türkçe denilebilecek midir?"sorularını yönelten Bahçeli, bildiride yer alan "devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pekiştirmek" ifadesini de eleştirdi.
Bahçeli şu görüşleri dile getirdi: "Bildiride yer alan, hükümet tarafından başlatılan sözde açılım, fırsat ve çözüm denilen yıkım sürecinin "devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pekiştirmek" olarak tanımlanma çabası yapılanla söylenenin taban tabana zıddıdır. Bu tarihi sapmaya onay verenler ve taşıyanlar kadar sessiz duranlar veya ses çıkmayanlar da ağır ve tarihi vebal altından asla kurtulamayacaklardır."
Özkök'e üstü kapalı eleştiri
Bahçeli yazılı açıklamasında, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün açıklamalarını ise "Geçmiş dönemlerde Milli Güvenlik Kurulu çatısı altında bulanarak devletin ve hükümetin önemli kararlarına yön vermiş, tavsiye etmiş ve şekillendirmiş zevatın emekli olduktan sonra verdikleri mülakatlarda görevde iken yaptıkları hataları ve pişmanlıkları yayınlandıkları bilinmektedir" sözleriyle eleştirdi. "Bugün çeşitli saiklerin etkisi, ideolojik körlüklerin katkısı, hükümete ve zihniyetine sızmış etnikçilerin, aşiretçilerin yönlendirmesi ile oluşan yıkım sürecine ilişkin şimdi alınan kararların doğru, yerinde, ciddi ve köklü olduğunun güvencesi var mıdır?" sorusunu yönelten Bahçeli, Türk devletinin 'özür dileriz hatalıyız' denilerek sonradan pişmanlık duyulacak kısır ve sığ zihniyetlerin deneme-yanılma tahtası olmadığını belirtti.
Bahçeli şunları kaydetti: "Her yanlış karar milletimizde büyük acılara ve kayıplara; kamu vicdanında telafisi mümkün olmayacak yaralara; devlete ve onların nezdinde devlet adamı zannettiklerine olan güvenin kaybına yol açmaktadır. Unutulmamalıdır ki, Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı. Başbakan Erdoğan'ın geride kalan yıllar içinde milli kimliği tartışmaya açan, etnik kimlikleri okşayan iptidai siyaset anlayışının, tam bir yıkımın yolunu açacak girişimler için fırsat aradığı bilinmektedir. Bu son gelişmeler, kendinde güç vehmeden mihrakların küresel gelişmelerden de aldıkları destekle başlatmak istedikleri sürecin tartılmaya çalışıldığı, tepkilerin analiz edildiği ilk perdedir."
'Gidilen süreç anayasa suçu'
"Sözde karar vericiler hangi tesirlerin altında, hangi yorum ve telkinlerin rüzgârındadır? Tavsiye ediciler, bin yılda oluşmuş varlığımızı, devamlılığımızı, kardeşliğimizi ve kimliğimizi oluşturan temel dinamiklerin ne kadar şuurundadırlar?" diye de soran Bahçeli, Anayasa'nın 3,5 ve 14'ncü maddelerine atıfta bulundu. Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi: "Milliyetçi Hareket Partisi, bu tarihi derinlik ve milli gerçekler ışığında, milletin temeli olan milli kimliğin oluşumunu durduracak, döndürecek, parçalayacak ve bu kimlikten güç ve ilham alarak anlam ve varlık kazanan Türkiye Cumhuriyeti devletinin devamını ve varlığını sekteye uğratacak, tahrip edecek, yıkmaya yönelecek veya bu yolunu açacak bütün girişimlerin karşısındadır. Bizleri anlamlı kılan ve asırların hamuruyla yoğrulmuş milli kimliğin, birkaç yıldır yönetimde bulunanlar tarafından tahribi ve buna neden olacak yol haritası ve yanlışlar zincirinin "devlet politikası" olarak kabulü mümkün değildir. Partimiz, aziz milletimizi uyandırmaya ve aydınlatmaya devam edecek, hükümeti ve işbirlikçilerini de girdikleri çıkmaz yoldan dönmeleri konusunda uyarmayı sonuna kadar sürdürecektir. Milliyetçi Hareket, Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olan ve olacak her kurum ve kuruluşu Anayasamızın temel ilkelerine, milletimizin gerçeklerine riayet etmeye çağırmaktadır. Yapılanlar, konuşulanlar ve gidilen süreç Anayasa suçu, Türk milletinin varlığına ve devamlılığına tehdittir."
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği