Birinci Ergenekon davasında 111. duruşma

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen birinci Ergenekon davasının 111. duruşmasında sanık Alparslan Arslan olay çıkardı. Bu arada davada üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu, davadan çekilmediklerini bildirdi.

Birinci Ergenekon davasında 111. duruşma
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.09.2009 - 07:37

Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 111. duruşması başladı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmaya, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 28 tutuklu sanık geldi.

Tutuklu sanıklar Ergün Poyraz ve Ümit Sayın ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada tutuksuz sanıklar Güler Kömürcü Öztürk, Rafet Arslan, İbrahim Benli, Aykut Metin Şükre ve İhsan Göktaş da hazır bulundu.

Duruşmada, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz, ''Üye hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese'nin davadan çekilmesine yönelik'' talepleri olduğunu belirterek, bununla ilgili açıklama yapmak istediğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün de avukat Cengiz'e söz verdi.

Bu arada, duruşma başlamadan önce, Alparslan Arslan salondan dışarı çıkmak istedi. Jandarma görevlilerince yerine oturtulan Arslan, ''Bırakın beni'' diye bağırdı. Bunun üzerine Başkan Şengün, ''Oturtun'' dedi.

Ardından Arslan, bir süre jandarma görevlilerince zorla yerinde oturtuldu. Askerler, ellerini Arslan'ın üzerinde tutarak hareket etmesini engellemeye çalıştı. Direnmeye devam edince, askerler tarafından salondan dışarı çıkartılan Arslan'ın, salondan ayrılırken sanık bölümünde koruma amacıyla yapılan tahta paravana tekme attığı görüldü.

Bu arada, duruşmaya izleyici olarak Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan ve annesi Porsor Arslan da katıldı. Basın mensuplarının soruları üzerine İdris Arslan, hasta olan sanıkların duruşmaya bile çağrılmadığını belirterek, oğlunun zorla duruşma salonunda tutulmaya çalışıldığını, saçından tutulduğunu, bu şekilde oğluna şiddet uygulandığını öne sürdü.

Alparslan Arslan daha önce de Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün "Neyin var?" sorusuna "Beyinsel, ruhsal sorunlarım var" diye yanıt verip salonda olay çıkarmıştı.


Göktaş savunma yapıyor

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, avukat Mehmet Cengiz'in 2 üye hakimin davadan çekilmesine yönelik yazılı ve sözlü talebine ilişkin hakim Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu'nun yazılı beyanda bulunduklarını söyledi.

Özese'nin, avukatın dilekçesinde ileri sürülen gerekçenin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 30. maddesi kapsamında olmadığını belirttiğini ifade eden Şengün, Özese'nin davadan çekilmesini gerektiren herhangi bir sebep olmadığını kaydettiğini aktardı.

Şengün, Haşıloğlu'nun da yazılı beyanında, sanık Aydın Yüksek'in söylemlerinin sanık savunması kapsamında değerlendirildiğini, yasal ve vicdani olarak davadan çekilmesini gerektirir bir durum olmadığını bildirdiğini kaydetti. Başkan Şengün, daha sonra tutuksuz sanık İhsan Göktaş'ı, savunmasını yapması için duruşma salonundaki kürsüye çağırdı.
Duruşma, Göktaş'ın savunmasının alınmasıyla devam ediyor.


Saçan ve İhtiyaroğluhakkında suç duyurusu

Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Ümit Oğuztan, Tuncay Güney ile 2001 yılında gözaltındayken kendisine işkence yapıldığı iddiasıyla ikinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Adil Serdar Saçan ve eski emniyet amiri Ahmet İhtiyaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu.

Oğuztan'ın avukatı Alper Yarımbıyık tarafından hazırlanan dilekçede, Oğuztan'ın 2001 yılında gözaltındayken dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Saçan ile bu birimdeki görevliler tarafından günlerce insanlık dışı işkenceler yapılarak bilgi sahibi olmadığı konularda ifade vermeye zorlandığı belirtildi.

Dilekçede, gözaltı sürecindeyken akşam 21.00'de başlayıp sabah 05.00'e kadar sürdürülmek üzere Oğuztan'ın çırılçıplak soyularak gözlerinin bağlandığı, elektrik verilmek suretiyle Oğuztan'a bayıltıncaya kadar işkence yapıldığı öne sürüldü.

İşkence, herhangi bir iz bırakmadığından, doktor raporuyla da kanıtlanamadığı ifade edilen dilekçede, Oğuztan'ın Tuncay Güney'in yazılı ve görsel basındaki beyanlarında belirttiği gibi 9 gün gözaltında kalmasına rağmen evrak üzerinde oynama yapılarak 5 gün gözaltında tutulmuş gibi gösterildiği ileri sürüldü.

Tuncay Güney'in eylemlerinden dolayı Oğuztan'a da İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığı öne sürülen dilekçede, Güney'in o tarihteki hayal mahsulü beyanları üzerine bugünkü Ergenekon davasının görüldüğü ve Oğuztan'ın da tutuklu bulunduğu kaydedildi.
Dilekçede, Ergenekon davasının yargılaması sırasında, Emniyet ve MİT'ten gelen bazı CD'lerin bilirkişiler tarafından çözüldüğü, Güney ve Oğuztan ile yapılan ve ''mülakat'' adı verilen bu sorgulamaların sırasında sesli ve görüntülü kayda alındığı, bu sorgulamalarda Oğuztan'a işkence yapıldığının ortaya çıktığı kaydedildi.

Oğuztan'ın bedeni üzerinde uygulanan fiziki şiddet ve işkence sonucu kişiliği kadar psikolojisinin ağır hasar gördüğü, aylarca 2 ayrı psikiyatri uzmanından yardım aldığı dile getirilen dilekçede, bu nedenlerle Adil Serdar Saçan, Ahmet İhtiyaroğlu ve söz konusu tarihte sorguya katılan diğer memurlar hakkında işkence suçundan yasal işlem yapılması ve haklarında ceza davası açılması istendi.


Başkan Canak karara muhalif kaldı

Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Hayrettin Ertekin'in, bir üst mahkeme olarak tutukluluk halinin devamına karar veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak, karara muhalif kaldı.

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, sanıklar Hayrettin Ertekin ve Mehmet Fikri Karadağ'ın tutukluluk hallerinin devamına yönelik verdiği karara, avukatlar tarafından bir üst mahkemeye itiraz edilerek, tahliye talebinde bulunuldu.

Bu talebi değerlendiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararında, Ertekin ve Karadağ'ın ''Üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, dosya kapsamı, tutuklama tarihi, kaçma ve delilleri karartma şüphelerini'' dikkate alarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ara kararında usul ve yasaya aykırı herhangi bir isabetsizlik görülmediği belirtildi.

Kararda, bu sanıkların tahliye taleplerinin reddedilip, tutukluluk hallerinin devamına hükmedildiği kaydedildi.

Mahkemenin sanık Karadağ yönünden oy birliğiyle karar verdiği, sanık Ertekin yönünden ise Mahkeme Başkanı Erkan Canak'ın karşı oy kullandığı görülen kararda, Başkan Canak'ın görüşü şöyle yer aldı:

''Hayrettin Ertekin'in suç vasfı örgüt üyeliği olup, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sevk maddesi, sanığın iki yıla yakın süre tutuklulukta kalmış olmakla beraber, aynı davada daha ağır iddia ve sevk maddesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan birçok sanığın ise tutuksuz yargılanması hakkaniyete ve ceza adaletine ters düşmekle birlikte sanık Ertekin'in iki yıla yakın süredir tutuklu kalması, dosyanın geldiği aşama da gözönüne alınarak, ileride mağduriyetine sebebiyet verilmemesi açısından bihakkın tahliyesi görüşündeyim.''

 

İhsan Göktaş'ın savunması

Derneğin amaçları dışında çalışmalar yapıldığını gördüğünü anlatan İhsan Göktaş, Kadıköy'de Narkotik ekipleriyle irtibat kurduğunu, yapılan ahlak dışı işlerin durdurulması için harekete geçtiğini savundu.

Derneğin Genel Başkanı tutuklu sanık Fikri Karadağ'ı arayarak yapılan garip işleri anlattığını belirten Göktaş, dernekte fuhuş yapıldığını ve uyuşturucu kullanıldığını öne sürdü.

Basında kendisiyle ilgili haberler nedeniyle deşifre olduğunu bildiren Göktaş, ''Ben basının yalancısıyım. Savcı Zekeriya Öz'ün Fethullah Gülen cemaatiyle bağı olduğunu yazıyorlar. Scientology örgütünün Fethullah Gülen ile dirsek teması olduğunu biliyorum'' şeklinde iddialarda bulundu.

İhsan Göktaş, 2005 yılında Scientology tarikatından ayrıldığını söyledi.
Çapraz sorgusu sırasında Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın sorularını da cevaplandıran Göktaş, Kadıköy'deki Kuvayimilliye Derneğine gelen Nuri Vardarbaşı'nın kendisini telefonla tehdit ettiğini, bunların da telefonlar dinlendiği için ortaya çıkabileceğini öne sürdü.

Göktaş, Türkiye'ye 3 yıl önce geldiğini ve kendisine koruma verilmediğini belirterek, Almanya'ya gittiğinde ise kendisine koruma verildiğini söyledi.

Tutuksuz sanık Göktaş, ''Scıentology tarikatının beni takip etmesi nedeniyle ikemetgah almadım. Bu tarikattan dolayı sürekli yer değiştirmek zorunda kaldım. Türkiye'de şu anda tam algılanmamış bir örgütle karşı karşıyayım. Mahkemenin beni araması üzerine ikemetgah ve kendi üzerime telefon aldım. Herhangi bir gizli örgüte, tarikata çalışmıyorum'' dedi.

Göktaş, tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ü basından tanıdığını, davada yargılanan diğer insanları da internetten okuyarak tanımaya çalıştığını kaydetti.
Scientology'nin 21. yüzyılda çok tehlikeli bir örgüt olduğunu, Almanya'da bu örgütün hipnoz seanslarından geçmeyen az kişilerden birisi olduğunu öne süren Göktaş, Türkiye yapılandırılması sırasında bu örgütün içinde bulunduğunu kaydetti.

İhsan Göktaş, Türkiye'nin vitrin başkanı olarak seçildiğini, basın ve emniyet üzerlerine gelmesin diye İshak Hemmerstayn olarak Almanya'da kullandığı kimliği ile tanıtıldığını, deşifre olunca da örgütün kendi peşine düştüğünü anlattı.

Savcıların sorularının ardından söz alan Hüseyin Görüm, Göktaş'ın kendisiyle ilgili söylediklerinin tamamen yalan olduğunu ve mahkemeyi kandırdığını söyledi.
Göktaş, kendisi hakkında ''İblis'' diyen Görüm'ün sorduğu sorulara ise ''Kendisini muhatap almak istemiyorum'' diyerek cevap vermedi.

Duruşma, diğer sanıkların Göktaş'a sorular yöneltmesiyle devam ediyor.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler