'Cari açık, bir tehdit oluşturmuyor'
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, cari açık konusunun üzerinde durulması gereken bir konu olmakla beraber şu an için Türkiye açısından bir tehdit oluşturmadığını söyledi.
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a tebrik ziyaretinde bulundu. Buradaki konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çağlayan, yıl sonu cari açık beklentilerinin ne kadar olduğunun sorulması üzerine daha önce Orta Vadeli Program hedefini yeniden değerlendireceklerini ifade ettiklerini hatırlattı.
Şu anda kendi bakanlığının, Kalkınma Bakanlığı'nın, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası'nın sadece cari açık değil, Türkiye'nin dış ticaret dengesi ve 2011 yılıyla ilgili belirlenmiş olan hedeflerin yeniden gözden geçirilmesi noktasında çalışma yaptıklarını anlatan Çağlayan, ''Cari açık konusu üzerinde durulması gereken bir konu olmakla beraber şu an için Türkiye açısından bir tehdit oluşturmamaktadır. Tekrar altını çiziyorum bunun için büyümeyi engellemeye çalışanlar bunun için (faizi yükseltin büyüme dursun) diyenler bilsinler ki çok güçlü bir hükümet çok güçlü bir ekonomi yönetimi var, elindeki rakamları çok net bilen, gören çalışan bir ekip var. Ekonomi yönetimimiz bununla ilgili son derece duyarlı, son derece konu üzerinde ciddi şekilde çalışıyor. Şu anda her hangi bir risk unsuru bizim tarafımızdan görünmüyor'' dedi.
Cari açık meselesinin kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler gerektirdiğini belirten Çağlayan, mücadele planlarının kısa vadede alınacak tedbirlerin mevzuat oluşturulması ve Ekonomi Bakanlığı'nın kurulması olduğunu, şimdi de yeni teşvik mevzuatına gidilerek cari açık konusundaki kalıcı önlemleri ve sanayinin üretim yapısının değiştirilmesi üzerinde çalıştıklarını bildirdi. Çağlayan, ''Burada biraz daha sabırlı olmakta fayda var bir tehdit oluşturacak bir unsur olmak durumunda değil şu anda'' diye konuştu.
Şike soruşturması
Bakan Çağlayan, şike soruşturması ve tutuklamalarla ilgili ne düşündüğünün sorulmasına karşılık da konunun hukuki incelemesi süren bir konu olduğunu, böyle bir şeyin olup olmadığını henüz bilmediklerini ama Türk futbolunun bu tür kötü şeylerle anılmasının kendilerini üzdüğünü söyledi. ''Bu konuda birşeyler yapılmış mıdır yapılmamış mıdır bilemiyoruz'' diyen Çağlayan, Türk spor camiası ve Türk futbolunun bu durumdan ''kara leke almamasını, yaralanmamasını'' diledi. Çağlayan, ''Dalga dalgayı, dalgalar da sonra durulmayı getirecektir diye düşünüyorum'' dedi.
Çağlayan, yeni teşvik sisteminde geçmiş dönemlerdeki gibi nakdi teşvikler olup olmayacağının sorulması üzerine de ''Onlar geçmişte kaldı. Zaten o modelleri biz terk ettik. Nakdi teşvikler o günlerin coğrafyasında verilmesi gereken şeyler olabilir ama bugün Türkiye bu konuda nasıl bir teşvik modeli uygulayacağını tespit etmiştir. Bölgesel ve proje bazlı teşviklerimiz devam edecek, nakdi teşvik düşüncemiz söz konusu değildir'' diye konuştu.
'Allah aşkına gelin diyecek değiliz'
Bakan Çağlayan, ''Muhalefetin yemin tutumu cari açığı ne kadar etkiler, endişeniz var mı?'' şeklindeki soru üzerine de Türkiye'nin son derece modern, teknolojik ve barış içinde bir seçim yapıldığını, şu anda TBMM'de siyasi görüşlerin yüzde 95'inin temsil edildiği bir siyasi yapının olduğunu belirtti ve ''CHP'nin tavrını anlamakta ben gerçekten zorlanıyorum'' dedi.
Meclisin çalışmaya başladığını, herşeyin devam ettiğini dile getiren Çağlayan, şunları kaydetti: ''Meclise gelerek Meclisin içinde kendi isimleri okunduğu halde ellerini kaldırarak (burada yok) demeleri vatandaş tarafından iyi algılanmıyor. Bu millet bizleri (gidin meclise bize vaat ettiklerinizi yerine getirin) diye gönderdi. Biz yolumuza devam ediyoruz. Türkiye'nin 1 saniye kaybetmeye tahammülü yok, böyle bir zaman hovardalığı yapabilecek lüksü yok. Böyle bir ortamda dilerim ki CHP bu konuda şu andaki uygulamasından vazgeçer. Çünkü birçok milletvekilinin de parti yönetimine ciddi baskısı var, onlar da yemin etmeme konusunda son derece rahatsız ve muzdaripler. Yani bir yerde partinin kendi içinde de bir baskı oluşmuştur ve bugün gördüğüm kadarıyla partinin üst yönetimi de bunu sezmiş olacak ki bu konudaki çabasını artırmıştır. Türkiye'nin güçlü muhalefete ihtiyacı var. Güçlü iktidarlar güçlü muhalefetlerle olur. Ana muhalefet partisinin böyle bir günde yemin etmeyerek sürece katılmaması onlar adına, Türkiye adına bir eksiklik olur. Ümit ediyorum bugün herhalde yapılan görüşmelerden CHP de bu konuda hem tabanından gelen sese hem milletvekillerinden gelen sese kulak verecekler ve gecikmiş olarak bir doğruyu yapacaklardır. Bu konuda bir maksatları varsa o da kendilerine göre hasıl olmuş olabilir.''
'Millet bizden yeni sivil bir anayasa istiyor'
Mecliste 2023 Türkiye'si için önemli adımların atılması gerektiğini de belirten Çağlayan, alınması gereken çok önemli kararlar olduğunu, tüm partilerin de yeni bir anayasa sözü vererek Meclis'e geldiklerine işaret etti. ''Millet bizden yeni sivil bir anayasa istiyor'' diyen Çağlayan, şöyle devam etti: ''Türkiye darbecilerin ortaya koyduğu darbe zihniyetli anayasa ile yönetilemez hale gelmiştir yeni anayasa yapanlara karşı çıkanlar, 26 maddelik değişikliği yaptığımızda boykot edenler yani BDP'liler nereye sığınmak zorunda kaldılar? Anayasa Mahkemesine başvurup bireysel başvuru yapma hakkını kullanmak istediler. E mübarek o zaman gelip bu sürece katılsaydın buna destek verseydin... Ne kadar yanıldıkları ortaya çıktı. Biz istiyoruz ki ana muhalefet partisi bu işin içinde olsun onlar olmak istemezlerse zorlamayız valla, zorlamaya niyetimiz olmadı. Ümit ediyorum ki bu bir aylık boykot kararından vazgeçerler, demokratik sürece katılma noktasında gelip bugün zannediyorum ki demokrasinin gereğini yerine getirirler, katılmazlarsa da onların bileceği iş. (Allah aşkına) gelin diyecek de değiliz.''
'Güçlü bir kaptanı olan bir gemi içindeyiz'
Çağlayan, Türkiye'yi 2023 Türkiye'sine götürecek en önemli basamaklardan birisinin 2011-2015 dönemi olduğunu söyledi. Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını ve olmayacağını belirten Çağlayan, eskiden seçim zamanı gelince sanayiciler olarak ''acaba nasıl bir seçim ekonomisi uygulanacak ve yeniden Türkiye'nin başını nasıl belaya sokacaklar'' dediklerini, çünkü meselenin siyaset açısından sadece ''bir pazar gününü kurtarmak'' olduğunu ifade etti.
Hatta o dönemlerin başbakanlarından birisinin ''kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veririm'' diyerek bugün sosyal güvenlik sisteminin iki yakasının bir araya gelmemesine neden olduğunu dile getiren Çağlayan, bugün işgücü maliyetlerinin sebebinin bundan 20 sene evvel üç-beş oy daha fazla almak için verilen bir vaadin sonucu olduğunu ve aldıkları tüm tedbirlere rağmen bu problemin çözümünün ancak 2047 yılından sonra geleceğini söyledi.
Bütçe açıklarının de temelinde bu popülist yaklaşımların olduğunu belirten Çağlayan, kendilerinin ise popülizmi çağrıştıracak tek bir kelime ifade etmediklerini vurguladı.
Siyasi istikrarın, ekonomik istikrarın önemini en iyi işadamları bildiğini ifade eden Çağlayan, ''Bilin ki rotasını belirlemiş olan, nereye gideceğini bilen, güçlü bir kaptanı olan bir gemi içindeyiz'' dedi.
'Yanılmak isterdim...'
Çağlayan, cari açığın sürpriz olmadığını, bu sorunun temelinde aşırı değerli TL, enerji, demir çelik hurda ithalatı ve ara malı ithalatının yattığını bildirdi. Her zaman TL'nin aşırı değerli olmasının Türk sanayicisi açısından bir tehdit olacağını, faiz lobisinin gayretlerinin sonucunda faizlerin yükselmesinin sanayiciyi ciddi manada tehdit edeceğini ve haksız rekabet ortamı yaratacağını söylediğini anlatan Çağlayan, şöyle devam etti: ''Yanılmak isterdim... Bunu ifade ettiğimde bir çok insan beni, Merkez Bankasına ağır eleştiriler getiren ya da topu sadece Merkez Bankasına atan biri olarak değerlendirdiler. Sadece Merkez Bankasını bu işin faili olarak göstermemiz söz konusu olamaz, ama belirleyici unsurlardan biriydi. Aynı faiz lobisi bugün yine iş başında. Seçimden 1 hafta önce The Ekonomist Dergisi çıktı, bir anda vahiy mi geldi ne oldu bilmiyoruz, (AK Partiye oy vermeyin, CHP'ye oy verin Türkiye'de felaketler var) dedi ardından Financial Times, Wall Street Journal, Moodys gibi kuruluşlar seçime 1 hafta kala Türkiye'nin çok ciddi ekonomik sıkıntılar içine girebileceği gibi garip ifadeler getirdiler. Böyle bir ortamda bu yapılan planlı eylemin altında yatan tek şey var; geçmişte Türkiye'den beslenen, Türkiye'nin adeta kanını emen faiz lobisinin, faiz cennetinden yararlananların iştahları kabarmıştır, Türkiye'nin kaynaklarına yeniden ihtiyacı vardır. Bunların arkasında kimin olduğunu da herkes biliyor. Bu menfaat gruplarının bütün gayesi Türkiye'nin faizlerini yükselterek ciddi manada kendilerine kar transferi yapmaktır.''
Türk sanayi yapısının mutlak suretle değişmesi gerektiğini belirten Çağlayan, bunun için sanayi envanteri ve sanayi stratejisini yaptıklarını, tüm sektörleri analiz ederek ihracata dönük bir üretim stratejisi tespit ettiklerini anlattı. Makine, demir-çelik ve otomotiv sektörlerini ilk sektörler olarak ele aldıklarını, kimya, tekstil ile tarım ve gıda sektörü incelemelerinin ise devam ettiğini belirten Çağlayan, ''İlk 3 sektörü bitirdik. Diğer üç sektörü de bitirerek eylül ayı sonuna kadar tespitlerimizi yaptıktan sonra yeni bir teşvik mekanizması, yeni bir yatırım teşvik sistemin uygulamasına geçeceğiz'' dedi. Hizmetler sektörünün de kendi bakanlığının bünyesine dahil edildiğine dikkati çeken Çağlayan, Türkiye'nin hizmet ticaretinde 14-15 milyar dolar dış ticaret fazlası verdiğini kaydetti. Çağlayan, bu fazlanın iki katına çıkarılmasının mümkün olduğunu dile getirdi.
'Nükleere karşı çıkanlara karşıyız'
Çağlayan, cari açığın en önemli nedenlerinden biri olan enerji ithalatına ilişkin olarak da şunları kaydetti: ''Bir tarafta enerji yatırımlarına karşı çıkan bir grup diğer tarafta da enerji fiyatlarından şikayet eden bir yapıyla karşı karşıyayız. Türkiye bugün elektrik üretiminde yüzde 52 doğal gaza bağımlıdır. Biz petrolü hem bir hammaddde olarak hem de enerji amaçlı ithal ediyoruz. Şu anda petrol fiyatları 110 dolarlar mertebesine gelmiştir. Türkiye'nin şöyle bir yapısı var; Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artış cari açığımızı 4 milyar dolar artırıyor, cari açığın en büyük belirleyicisi enerji fiyatlarıdır. Enerji yapımızda değişikliğe gitmemiz gerekiyor. Nükleer santraller için son derece geç kalınmıştır.''
Nükleer santrallerin güvenli olmadığına ilişkin eleştirilere de değinen Çağlayan, ''İnsanoğlu bunun tedbirlerini almak için her türlü teknolojiyi yaratma imkanına sahip. Çernobil, Fukuşima eski teknolojiydi. Yaşanan her bir felaket yeni kriterler için mühendislik hesapları için önemli bir veridir'' diye konuştu. Nükleer santrallerin tüm muhalefet partilerinin seçim beyannamelerinde bulunduğuna dikkati çeken Çağlayan, Akkuyu civarındaki köylere gittiğini, oradaki vatandaşların kendisine ''Biz nükleere karşı çıkanlara karşıyız'' dediklerini aktardı.
Cari açığın artmasına neden olan bir diğer unsurun da demir çelik hurda ithalatı olduğunu anlatan Çağlayan, Türkiye'nin dünyanın en fazla ve en pahalı demir çelik hurda ithalatı yapan ülkesi olduğunu ifade etti. Bir diğer sorunun da ara malı ithalatı olduğunu vurgulayan Çağlayan, üzerinde çalıştıkları altı sektörde 30 milyar dolarlık ara malı ithalatı yapıldığını söyledi. Sonuç olarak cari açık verilen sektörlerin belli olduğunu ve o sektörlerde yatırım yapılması gerektiğini belirten Çağlayan, ''Ham maddde kaynaklarımızı yeniden gözden geçiriyoruz. Ne kadarını ülkemizde üretebilirize bakıyoruz. MTA Genel Müdürlüğü yeniden Türkiye madenlerini gözden geçirecek. Dışa bağımlılığımızı çözmeye dönük bir üretim yapısına geçmemiz gerekiyor. Bunun için de buna uygun bir yatırım teşvik sistemi uygulanacak. Dışardan ithal etmek zorunda kaldığımız ürünleri ülkemizde üretmeye, yüksek teknolojili ürünlere dönülecek'' dedi.
Türkiye'nin hizmet ihracatı potansiyelini de analiz ettiklerini dile getiren Çağlayan, şunları kaydetti: ''73 ülkede rekabet gücü analizlerimizi yaptık. Sonuç şu; bugün biz ihracat performansımızı tam olarak kullanamıyoruz. İhracatta kapasite kullanım oranlarını çıkarmaya başladık gördük ki biz bugünkü ihracatın en az 30 fazlasını yapabilecek durumdayız. Teşvik yapımızı buna göre yapmalıyız. Teşvik sistemimizin anahtarı bu, ihracat odaklı ihracata dönük üretim stratejisinin temel felsefesi bu. Cari açığın anahtarı da bu. İkinci bir anahtar da hizmet ticareti. Ciddi manada artıracağız bunu.''
Çağlayan sonuç olarak cari açık sorununun çözümüne dönek olarak ''cari açığı hedef alan bir büyüme stratejisi'' ve ''cari açığı hedef alan bir dış ticaret stratejisi''ni ve ''yatırım teşvik mevzuatı''nı hayata geçireceklerini bildirdi. ASO Başkanı Nurettin Özdebir de cari açığın şu anki konjonktürde sürdürülebilir olmasıyla ilgili bir endişeleri bulunmadığını söyledi. Özdebir, Türkiye'nin daha fazla yatırım çekerek cari açığın finansmanının kalitesini düzeltmesi gerektiğini, bu çerçeveden bakılınca Ekonomi Bakanlığı adı altındaki yeni yapılanmanın son derece önemli ve yararlı olacağını söyledi.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Esad'a ikinci darbe
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!