Cebinizdeki şekerler
Eski bayramlar. İçimizde yaşayanlar. Bizi biz yapan dut ağacının altına gerdiğimiz örtüyü hatırlayanlar, şekerleri ceplerine dolduranlar, ikramlardan mideleri dolanlar, eski fotoğraflara uzun uzun bakarken bulurlar kendilerini.
Uçağa binip kemerini bağlayan, trenin penceresinden dışarıyı izleyen, vapurda, otobüste veya arabasında tatil için yolculuk yapanlar arasında vardır geçmiş bayram sabahlarına dönenler, o anları bir kendine anlatma hali. Gözünün önüne çocukluğu gelir, ailesi gelir, akrabaları gelir. Gelir aklına komşuları, mahallede maç yaptığı arkadaşları. Aralar bütün hatıraların kapısını, buluşur onlarla. O bulutların üstünden geçerken, o denizin üzerinde seyirdeyken, trenden, otobüsten ağaçları saymaya çalışırken kendi küçüklüğünü sevmeye başlarsın, çocukluğun kokar, için geçer, cama yaslarsın başını.
“Küçük kız sabah kalktı erkenden. Kahvaltı hazırdı. Babası tıraş oluyor, ağabeyi sırasını bekliyordu. Heyecanlıydı. Bir telaş, bir neşe durumu, bir içeriyi saran çay kokusu vardı. Bir sürü insan görecek, sarılacaklardı birbirlerine az bir zaman sonra. Yanağını sıkacaklar, çok büyümüşsün diyeceklerdi. Omzundan çapraz taktığı çantasında saklayacaktı bayram harçlıklarını. Halasının diktiği o kat kat elbisesini giyecekti. Kırmızıydı o. Etrafında döndüğünde havalanacaktı etekleri. Dantelli, beyaz soket çorapları kirlenecek, kuzenleriyle koşturacaktı. Yumurtasını masaya hızlıca vurdu, tereyağlı ekmeğine balı sürdü, biraz peynir, biraz zeytin, hepsinin tadını çok sevdi. Arabalar geçmeye başlamıştı çoktan. Korna sesleri giriyordu evin içine. Onlar da hazırdı girmek için bayram trafiğine. Önce anne babasıyla öpüştü, ilk paraları koydu o minik çantasının içine, sonra sarıldı ağabeyine. Babaannesi dolmaları bir kalem gibi tek tek sarmıştı, anneannesi bal kabağı böreğini davula çoktan atmıştı. Uzaktan teyzesi gelmişti. Gittiği evlerde gazoz içecek, herkesin birbirlerine yaptığı iltifatları dinleyecek, yeni kelimeler öğrenecekti. Uğradığı evlere belki tatlı götürecek, belki götürmeyecekti. Ama yüzünde hep o biz geldik kahkahası ile kollarını açıp kalabalığa karışacaktı. Geçtiği kapıların önünde bir sürü ayakkabı görecekti. O misafirlerin gülme sesleri gelecekti merdiven boşluklarına. O misafirler birazdan onun gittiği evlere de gelecekti. Her ayakkabı sahibi ile başka bir salonda karşılaşacaktı belki de. Daha yakın olduklarına daha çok, çok yakın olmadıklarına daha az şımaracaktı. Komşunun bebeği elden ele dolaşacak, annesi öpmeyin demeyecekti. Biraz büyük çocuklar onu kucağına almak isteyecekti. Akşam eve döndüğünde kendi misafirlerini karşılamak için kapıya ilk o koşacaktı. Misafir tabakları olacaktı, pek tabi bardakları da. Onları büfeden çıkaracaklardı. Kimsenin oturmadığı salonlar açılacak, gelenler için koltuk üzerindeki örtüler kaldırılacaktı. Tepsinin üzerine serilecek danteli ailenin en marifetli teyzesi yapmış olacaktı. Ve çocuklar, çocuklar o kadar seveceklerdi ki çok olmayı, kimse gitmesin, biraz daha otursun diye ısrar edecekti.”
Eski bayramlar. İçimizde yaşayanlar. Bizi biz yapan dut ağacının altına gerdiğimiz örtüyü hatırlayanlar, şekerleri ceplerine dolduranlar, ikramlardan mideleri dolanlar, eski fotoğraflara uzun uzun bakarken bulurlar kendilerini. Değiştik, belki mecburen, belki değil. Şimdi fotoğraflarımızı siyah beyaza dönüştürdüğümüzde o karelere dönebiliyor muyuz? Hani babanın kucağında poz verdiğin, hani ortancaların arasında maaile doluştuğun o fotoğrafa, hani üzerinde ikramların olduğu zigon sehpalı sohbetlere. O anlara sarılıyor bir çoğumuz, hele uzun zamandır birbirimize sarılamadığımız bu günlerde daha çok. Şimdi bir tatil yöresinde gördüğün o pembe çiçek, garsonun masaya bıraktığı yaldızlı tabak tanıdık gelebilir. Rastlarız biz mutlaka, o eskiden dokunduğumuz duygulara, o dilimizden düşmeyen, yeniden söylenmiş şarkılara.
Büyüyenler bilir, hikayeler benzerdir. Herkes başkasının çocukluk bayramından tutar bir çocuk tarafını. İçinden geçtiğin bulutları, yanından geçtiğin ağaçları sayamazsın da çocukluğunu saklarsın, içine sokarsın, hala parmaklarındadır izleri yediğin kara dutların. Haftaya kurban bayramı, sizin de cebinizde şekerleriniz hala duruyor mu? Harçlıklarınızla ne alacağınıza karar verdiniz mi? Öyleyse kutlu olsun. Sağlık olsun. Mutluluk olsun. Herkese şimdiden iyi bayramlar.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!