'Çiller ve Erbakan canı gönülden destekledi'
28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan dönemin Genelkurmay Başkanlığı Plan Harekat Daire Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, soruşturma konusu MGK kararlarını dönemin Başkanı Necmettin Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in desteklediğini söyledi.
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan zanlılar, nöbetçi Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdikleri ifadede, suçlamaları reddetti.
"Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmek, hükümetin görevlerini kısmen veya tamamen engellemek, engellemeye teşebbüs etmek, darbeye teşebbüs etmek" suçlarından Emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Korgeneraller Vural Avar ve Metin Yavuz Yalçın, Ankara Adliyesi'nde gün boyunca devam eden savcılık sorgularının ardından nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği, savcıların tutuklanmalarını talep ettiği 6 zanlıdan MHP Milletvekili ve emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Korgeneral Kamuran Orhon ve emekli Albay Cemal Hakan Pelit 'mevcut delil durumunu' dikkate alarak, serbest bırakılmasına karar verdi. Tutuklanma talebine karşı zanlıların avukatlarının Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 7 gün içinde itiraz hakkı bulunuyor. 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan "Balyoz Davası"nın da sanığı olan Çetin Doğan, dava konusu Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) irticai önleme tedbirleri kapsamında hususların tespit edildiğini, kararların alındığını belirtti. 18 maddelik kararların emir niteliğinde değil, hükümete tavsiye niteliğinde olduğunu belirten Çetin, hakimlik sorgusunda şu değerlendirmede bulundu:
"Hepsi canı gönülden deskteklediğini söylüyor"
"MGK'da Tansu Çiller konuşuyor bu kararların uygulanmasını söylüyor ve yine Necmettin Erbakan da konuşmaları destekleyerek 'benim hislerime tercüman oldu' demiştir, hatta güçlendirmek için birkaç tane hadisten de örnekler vererek bunun yapılması gerektiğini söylüyor. Ertesi gün bütün bakanlıklara bir talimat gönderiliyor. Talimatta malumları, 'Bakanlar Kurulu toplantısında ayrıntılı olarak tevekkül ettik, her bakanlık kendisine düşen görevleri, kısa, orta, uzun vadeli olarak yerine getirecektir. Yasal düzenlemeye ihtiyaç olanlar ayrıca başbakanlığa bildirecektir ki başbakanlık gerekli yasal düzenlemeyi yapsın.' Bu talimatın iki tane eki bulunuyor, bir tanesi MGK bildirisi diğeri de basın bildirisidir. Bu bildiriler emir olarak bakanlıklara gönderiliyor. Hepsi canı gönülden desteklediğini söylüyor. Sonra bütün bakanlıklarda çalışmalar başlıyor. Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la görüşmeleri vardır. Genelkurmay Başkanı da Bakanlar Kurulu'nun aldığı kararlar doğrultusunda bir çalışma başlatmıştır. Neticede bir devlet kurumuyuz ve İç Hizmet Kanunun 35. maddesi gereğince TSK'nın vazifesi Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamaktır. Bu anlayışla Silahlı Kuvvetler de kendisine düşebilecekleri yapılacakların araştırmasını istiyor, bunu 1. başkana ve 2. başkana söyleyerek bir toplantı yapılıyor. Ben de bu toplantıda bulundum. Bu toplantı da tezekkür edildi denildi ki; 'biz bu doğrultuda bir çalışma gurubu kuralım ne yapılabileceği konusunda bir çalışma yapalım.' Sonra Genel Sekreterlikçe 4 Nisan 1997 tarihinde başkanlıklara yazı yazılıyor. Bu yazıda 7irtica ile mücadele için bir çalışma grubu kurulacaktır, çalışma grubu Harekat Grubu Başkanlığında olacaktır', bu çalışmaya daha sonra Batı Çalışma Grubu denilmiştir. Bu grubun sorumluluğunu harekat başkanlığına verilmiştir. Bende harekat başkanıyım.
"MİT'den gelen yazılarla yetinmeyerek somut belgeler istedik"
10 Nisan tarihinde bir emir hazırladık ve komuta katına onaya sunduk. Bu çalışmanın kilit cümlesi 5-D maddesinde yer almaktadır. Burada açıkça BÇG kuvvetlerden gelen irticai ilişkin bilgileri ve belgeleri ilgililere ve yetkililere uygun ve yazısal platformda iletilecekti. Bu çalışmalar her ay Bakanlar Kurulu'nda konuşulur ve her ay yapılan faaliyetler değerlendirilir. Çalışma grubu bir icra organı değil çalışma grubu hangi bünyede kurulmuş ise onun mekanını kullanır ve ilgili olabilecek başkanlıklar idare eder, burada yapılan çalışma o başkanlığın ismini taşır, bizim BÇG emir yayınlanmaz. O, iç güvenlik harekat grubunda olduğu için yazılan yazılar iç güvenlik harekat dairesinde çıkışmıştır. Bize MİT'den yazılar geliyordu bunlarla yetinmeyerek somut belgeler istedik. 27 Mayıs tarihli bir yazıda, 'camilerde hutbeler de laiklik karşıtı söylemler var Diyanet İşlerinin hutbesinin dışına çıkılıyor bu doğru mu, bunu ayrı ve ayrı zamanlarda yer ve zaman belirterek belgeleyin' diyoruz ama müdahale edin demiyoruz. Belge her nasılsa Hasan Celal Güzel'in eline geçiyor, bu belge daha sonra soruşturma konusu oldu."
"İRTİCA İLE MÜCADELE GENELGELERİ 2010'DA YÜRÜRLÜKTEN KALKTI"
1996 yılında kurulan Refah-Yol hükümetinin istifa ettiğini, istifa gerekçesinin de iddia edildiği gibi baskı, cebir ve şiddetin söz konusu olmadığını, koalisyon hükümeti ile yapılan protokol gereğince Erbakan'ın istifa ettiğini ve görevin Tansu Çiller'e verilmesini talep ettiğini açıkça söylediğini belirten Doğan, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a verdiğini anımsattı. Yılmaz'ın 28 Şubat kararlarının uygulanmasına yönelik tedbirler içeren irtica ile mücadele konusunda genelgeler yayınladığını, "irticai ile mücadelede uygulama ve takip koordinasyon kurulu" kurulduğunu ve kurulun yapısına açıklık kazandırılması için MGK'nın onayından geçtiğini belirten Doğan, 2 Şubat 1999 tarihinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in de yayımladığı genelge ile özellikle kamu personelinin irticaya bulaşmaması için alınacak tedbirlerin ayrıntılı olarak yazıldığını kaydetti. BÇG tarafından yayımlan bütün faaliyetlerin Bakanlar Kurulu ve Başbakanlık tarafından alınmış olan kararlar doğrultusunda yerine getirildiğini ifade eden Doğan, "Bu dokümanların hepsi Başbakanlık tarafından 14 Aralık 2010 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu tarihe kadar yürürlükteydi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan emirlerde dayanak belgeler ortadan kalktığı için kaldırılmıştır" dedi. Doğan, savcılıkta kendisine gösterilen 27 Mayıs 1999 tarihli belgede hakkında da şöyle konuştu:
"Belgede yer alanların hiçbirisi icraya konuymuş değildir. Tankların yürütülmesi olayı da hiçbir kararda geçmemektedir. Refah-Yol hükümetinin istifa etmesinin de cebir ve şiddet olgusu ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu yazı (savcılıkta gösterilen belge) o dönemde de şu anda da Genelkurmay Başkanlığından yazılan yazılardan farklılıklar vardır. Öncelikle bu evrakın aslı çıkaran makamdadır, bu evrak ise personel başkanlığına yazılan bir surettir, yazı karakterleri arasında da farklılıklar vardır, dolayısıyla bu hali ile bu evraka itibar edilmesi mümkün değildir. Bu evrakı hazırlayan kişi ve parafe eden makamların ıslak imzaları bulunmamaktadır. Tüm suçlamaları reddediyorum."
"Ceza hukuku varsayımlarla uğraşmaz gerçeklerle uğraşır"
MHP'den milletvekili seçilen ve Balyoz Davası'nın tutuklu sanıkları arasında yer alan emekli Korgeneral Engin Alan ise nöbetçi hakimlik sorgusunda, BÇG'nın hiçbir çalışmasında yer almadığını belirterek, soruşturmaya konu olan dönemde başka bir bölgede görevde olduğunu kaydetti. Alan, "Beni BÇG ile ilişkilendirilmek asbeste iştigaldir, en önemli kanıtını da ceza hukukunun istediği maddi gerçek savcının elindeki belgedir. O eylem planı çok tehlikelidir. Ancak Çetin Doğan söyledi, "o, ek şaibeli bir ektir", ayrıca ceza hukukunu biz de artık öğrendik. Ceza Hukuku somut ve maddi gerçeği arar şimdi o gördüğümüz belgelerde benim komutanı olduğum Özel Kuvvetler Komutanlığı, bu hükümeti devirmek için nasıl bir cebir uyguladığını ne görebildim ne de anlayabildim. Ceza hukuku varsayımlarla uğraşmaz gerçeklerle uğraşır, suçlamaları reddediyorum" dedi.
"İRAN'DA YAPILMASI PLANLANAN KONULAR ÜTOPİKTİR VE BUNLARI YAPMAK DA BİZİM GÜCÜMÜZÜ AŞAN BİR DURUMDUR"
Emekli Korgeneral Vural Avar ise nöbetçi mahkemedeki savunmasında, savcılıktaki ifadesinde 6 Mayıs 1999 tarihli belgenin kendisine sorulması üzerine "belgenin kendisine bağlı olan ve kendisinin görevlendiği daire başkanı tarafından parafe edilerek, Çetin Doğan'a arz edilmiş olabileceğini ve Doğan'ın da kendisinin görüşünü sözlü olarak almış olabileceğini" söylediğini anımsatarak, "Burada Doğan'ın ifadesinden anlıyorum ki böyle bir belge yoktur, ben bu ifademi bu şekilde düzeltiyorum aradan zaman geçip tam hatırlayamadığımdan dolmayı böyle bir ifade de bulunmuştum" dedi. Kendisine savcılıkta gösterilen 27 Mayıs 1999 tarihli belgenin ekindeki bilgileri hatırlayamadığını ancak bilgilerin sıhhatini kabul etmediğini belirten Avar, "Bilgiler doğru kabul edilse dahi benim ilgi alanım ile ilgili yazılan İran'da yapılması planlanan konular ütopiktir ve bunları yapmak da bizim gücümüzü aşan bir durumdur. Benin bunları kabul etmem ve böyle bir faaliyette bulunmam mümkün değildir, suçlamalar asılsızdır" diye konuştu.
"Ortada yapılan bir eylem söz konusu değildir"
Nöbetçi hakimlik tarafından tutuklanan emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın ise soruşturmaya konu olan dönemde Genelkurmay Eğitim ve Teşkilat Daire Başkanı olarak Tuğgeneral rütbesi ile görev yaptığını anımsatarak, savcılıkta kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini kaydetti. Suçlamaların somut bir delile dayanmadığını söyleyen Yalçın, kendisinin 500 gündür darbeye teşebbüs suçlaması ile tutuklu bulunduğunu, bunun da haksızlık olduğunu ifade etti. Yalçın, 27 Mayıs 1997 tarihli Çevik Bir imzalı Genelkurmay Personel Başkanlığı'na gönderilen yazı konusunda ise söz konusu belgeleri kabul etmediğini vurgulayarak, "Ortada yapılan bir eylem söz konusu değildir. Bu konuda aleyhimde somut olgular bulunmamaktadır, suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
"27 Mayıs 1997 tarihli belgenin gerçek olduğuna inanmıyorum"
Nöbetçi hakimlik tarafından serbest bırakılan emekli Korgeneral Kamuran Orhon ise soruşturmaya konu dönemde "J4" olarak adlandırılan birimde Lojistik Başkanı olarak görev yaptığını BÇG'nin faaliyetlerine katılmadığını, ancak böyle bir çalışma grubu olduğunu duyduğunu belirterek, kendisine savcılık tarafından okunan 27 Mayıs 1997 tarihli belgenin gerçek olduğuna inanmadığını belirtti. Orhon, "Benim başkanlığını yaptığım lojistik başkanlığının görev alanı da iddia edilen faaliyetlerin dışındadır. Lojistiğin faaliyet alanı ikmal, inşaat, sağlık ve ulaştırma alanları ile ilgilidir. Ayrıca bu belgenin ekinde bulunan yerleştirme planında da lojistik başkanlığı yer almamaktadır. Bu belgenin ekinde sadece bizden bir personel istendiği yazılmış ancak ben böyle bir personel gönderdiğimi de hatırlamıyorum. Suçlamaları tamamen reddediyorum" diye konuştu.
"BÇG'de görev yapmadım"
Soruşturma çerçevesinde hakkında gözaltı kararı alınan ancak yurtdışında olduğu için gözaltına alınamayan emekli Albay Cemal Hakan Pelit de dün Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelerek ifade verdi. Savcılık ifadesinin ardından tutuklama istemliyle nöbetçi mahkemeye sevk edilen Pelit, savunmasında, kendisine somut bir suç isnadında bulunulmadığını belirtti. 1994-1998 tarihleri arasında İKK Şube Müdürlüğü'nde yıkıcı faaliyetlere karşı koyma subay vekili olarak görev yaptığını, Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) faaliyet alanı ile ilgili bir görevin kendisine verilmediğini belirtti. BÇG'nin faaliyetlerinin genel rutin faaliyetlerin yanında fazla bir şey ifade etmediğini belirten Pelit, "Bu görevi yeni gelen başka bir arkadaşıma verdiler bu da yoğun bir faaliyet değildi, bu konuda alt birimlerden gelen yazıları üst birimlere aktarmaktan ibaret bir eylemdi ve bu eylemi de ben yapmış değilim. Hakkımdaki suçlamalar somut delil ve olgulara dayanmadığı gibi kaçma şüphem de yoktur" değerlendirmesinde bulundu.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!