"Demokrasi olmadan basın özgürlüğü olmaz''
''Odatv davası''nda yargılanan gazetecilere destek veren Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Ümit Gürtuna, ''Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz, demokrasi olmadan basın özgürlüğü olmaz'' dedi.
''Odatv davası''nın duruşması öncesinde Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan, Gazetecilere Özgürlük Platformu üyeleri ile Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König ve Başkan Yardımcısı Philippe Leruth, Alman Gazeteciler Sendikası üyeleri Ramis Kılıçarslan ve Monika Kabay, Uluslararası Basın Enstitüsü Başkan Yardımcısı Pavol Mudry, Avrupa ve Kuzey Amerika Basın Özgürlüğü Danışmanı Steven Ellis, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Avrupa Sorumlusu Johann Bihr, Avrupa Gazeteciler Birliği Başkan Yardımcısı Saia Tsaouasidou, Orhan Dink, Ece Temelkuran ve Banu Güven'in de aralarında bulunduğu grup, Türkçe ve İngilizce olarak ''Özgür basın varsa, özgür toplum vardır'' yazılı bir pankart açtı. Avrupa Parlamentosu üyelerinden Sajjad Karim ve Barbara Matera da pankartı gözlemleyenler arasındaydı.
Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Ümit Gürtuna yaptığı basın açıklamasında, Türkiye'de halen çok sayıda gazeteci ve medya kuruşu hakkında hapis veya para cezası talebiyle açılmış 10 bin civarında soruşturma ve dava bulunduğunu söyledi.
Gürtuna, ''Türk Ceza Kanunu'nun ve Terörle Mücadele Kanunu'nun basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerinden dolayı cezaevindeki tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı 63'e ulaşmıştır. Bu sayıyla Türkiye, dünyada tutuklu gazeteciler sıralamasında birinci sıraya oturmuştur. Bu, demokratikleşme çabası içinde olan bir ülkenin ayıbıdır. 94 gazeteci meslek örgütünden oluşan Gazetecilere Özgürlük Platformu olarak Odatv davasında yargılanan, uzun tutukluluk süreleri cezalandırmaya dönüşen gazeteci arkadaşlarımızla dayanışma için bugün buraya geldik'' dedi.
Basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa hükümleri yüzünden tutuklu ve hükümlü gazetecilerin zor zamanlar geçirdiğini söyleyen Gürtuna ''Cezaevindeki gazetecilerin geçen iki bayramı, insani duygularla, olmaları gereken yerde aileleri ile değil cezaevinde geçirmeleri, kamu vicdanını bir kez daha yaralamıştır. Hele gazeteci Doğan Yurdakul'un, her an kaçmaya fırsat kolluyormuş ve başka hiçbir yöntem yokmuş gibi cezaevi aracıyla eşinin cenazesine katılabilmesi, Türk basın tarihine geçecek bir trajedidir'' şeklinde konuştu.
Gazetecilerin yıpranma hakkının gasp edilmesinin yol açtığı bir diğer trajediye dikkat çekmek istediğini söyleyen Gürtuna, ''Van depreminde Bayram Otel'in enkazı altında kalarak yaşamını yitiren Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz'ı saygı ile anıyoruz. 'Gazeteciler yıpranıyor mu ki' diyerek gazetecilerin yıpranma hakkını elinden alan zihniyet burada kendini sorgulamalıdır. Bu arkadaşlarımız bayramlarını sevdikleri ile kutlamak yerine sorumluluk duygusuyla bulundukları yerde can vermişlerdir. Bu gazeteciler yıpranmakla kalmamış hayatını kaybetmiştir'' dedi.
TGS Başkanı Ercan İpekçi
TGS Başkanı Ercan İpekçi de ''Odatv davası uluslararası düzeyde izlenen bir duruşma. Uluslararası meslek örgütleri Türkiye'de cezaevinde bulunan bütün gazetecilerle dayanışmalarını göstermek adına bu duruşmayı izleyecekler. Türkiye'de uzun tutukluluk süreleri, gazetecilere baskılar, ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalarla karşı karşıyayız. Aramızda bulunan herkese bize destek veren herkese teşekkür ediyorum'' dedi.
Basın açıklamasına katılan Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkan Yardımcısı Philippe Leruth, Odatv davasında yargılanan gazetecilere destek amacıyla geldiklerini belirterek, ''Burada bu binada yargılanan meslektaşlarımız için Avrupalı arkadaşlarımızla beraber burada bulunuyoruz. Ama bunun da ötesinde Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü konusunda yakından ilgiliyiz. Basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasiden söz edilemez. Size mücadelenizde yanınızda olduğumuzu ve sonun kadar beraber olduğumuzu bildirmek istiyorum'' diye konuştu.
Duruşma sonrası açıklamalar
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner de ''Ben sadece şunu söylemek istiyorum: Bugün burada insanlar özgürlüklerinden utanır hale geldi. Özgür basın için çabalayan, haber yapan insanların tutuklu olduğu bir ülkede ben özgür olmaktan utanıyorum'' şeklinde konuştu.
Bir tahliye talebi olduğunda, bunun mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini, kabulü ya da reddi yönünde karara bağlanması gerektiğini ifade eden Cihaner, şöyle konuştu:
''Mahkemenin şunu demesi gerekirdi: 'Reddedildiğim için ben buna karar vermiyorum'. Ancak mahkeme red talebinin reddedileceğinden o kadar emin ki arada ben bunu değerlendireceğim diyor. Belki red talebi kabul edilecek, sen değerlendiremeyeceksin. Başka bir mahkeme bakacak. Ama süreç o kadar güven veriyor ki bu arkadaşlara artık gelecekte ne olacağını öngörüyorlar. Biz göremiyoruz. Türkiye'de hukuk adına artık hiç bir şey öngörülemez. Onun için çok uzun bir tutukluluk dönemi de olabilir. Yarın serbest de bırakılabilirler. Yazılmamış, basılmamış kitap bile örgütsel doküman kabul edilebiliyor.''
(Fotoğraf: Vedat Arık)
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!