Dindarlığın sınırı nereye kadar?
Bir kişi dini inancı doğrultusunda modern hayat tarzını dışlayabilir. O zaman, bilimsel bilgi ve modern etik kuralların geçerli olduğu doktorluk gibi bir mesleği de yapmamalıdır.
Geçen gün bir devlet hastanesinde bir kadın doktorla ilgili iddialar haber oldu. 15 yaşındaki bir erkek hasta için “onu ramazanda muayene edemem, abdestim kaçar, nikâh düşer” gibi tutarsız bahaneler ileri sürmüş. Şiddetli baş ağrısı şikâyetiyle gelen bir kadın hastaya da, “Başın açık olduğu için Allah belanızı veriyor, kapanın geçer, namaz kılarsan ağrıların azalır” diye hayli rencide edici şekilde bir “dini telkin”de bulunmuş!.. Bu haberle ilgili kimileri, olayın arkasında başka şeylerin olduğunu, dindar Müslümanlarla ilgili “gri propaganda” yapılmak istendiğini düşünebilir. Ama en azından dini programlarda hoca efendilere fetva soranların ürettikleri meseleler üzerinden bir zihniyet ve kişilik analizi yaptığımızda, bu gibi olayların gayet mümkün olduğunu kabul edebiliriz. Nitekim, bu olaya benzer nice başka örnekler var. “Takva” üzere erkeklerin, namahrem oldukları gerekçesiyle kurtarmaya çalışmaması yüzünden denizde boğulan kadınlardan; kadınların çalışmasına karşı olduğu için birimindeki kadın memurları süren müdürlere kadar...
İnanç, hak ihlali yapmaz
Bu olayların ele alınıp değerlendirilmesi gereken birçok boyutu var. Laik-demokratik bir toplumda dindar olma özgürlüğünün nereye kadar olabileceğini tartışalım. Kabul etmek gerekir ki bir kişinin inancı gereği giyinmesinde veya karşı cinsten biriyle tokalaşmaktan sakınmasında karşı çıkılacak bir şey yok. Birilerinin sınıfsal bir tavır olarak parmaklarının ucuyla tokalaşır gibi yaptığı şekilde, dini bir tavır olarak tokalaşmamasını da “snopluk” olarak görebiliriz. Bir özgürlük ya da hak ihlaline neden olmadıktan sonra sorun yoktur; ama bir doktorun inancı gereği bir hastayı muayene etmek istememesi, hastanın hakkının ihlalidir. Başka bir doktora gitsin de denemez. Bir doktor taksici değildir ki!..
SALT’ta sanat koleksiyonculuğundaki tercihler temalı bir serginin adı bu konuda ufuk açıcı: “Her Tercih Diğer İhtimaller İçin Bir Dışlamadır.”
Laik demokratik bir toplumda bir insan dini inancına göre bir yaşam tarzını tercih edebilir, ama başkalarını bu tercihe uymaya zorlayamaz. Her tercihin bedeli vardır ve o bedel, tercihi yapan tarafından ödenir, başkalarına ödetilmez. Bir kişi dini inancına göre bir hayat tarzını ve dünya görüşünü tercih edince, modern düşünce ve hayat tarzını dışlayabilir. O zaman, bilimsel bilgi ve modern etik kuralların geçerli olduğu (doktorluk gibi) bir mesleği yapmamalıdır. Hem modernliğin ürünlerini kullanmayı tercih edip, hem de o ürünlerin kullanma talimatına uymazsanız arıza çıkar.
Zamanın ruhuna uygun olarak “hem o hem bu” şeklinde bir tercih yapmak da mümkün tabii. Ama bu, farklılıkları karşı karşıya getirmeyen ve dinsel önyargılarla şekillenmiş kafa karışıklıklarına son veren “sivil” (medeni) bir melez bilinçle olabilir ancak.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık