Dış Politikayı Dışlamak...
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ülke yönetiminde görev alacak kişilerle ilgili sözleri aynen şöyledir: “Bir milletin siyasi alın yazısında makam sahibi olabilmek için onun gereksinimlerini görebilmede ve onun kudretini takdir edebilmede ehliyet sahibi olmak birinci koşuldur” (1927).
Yine büyük önder Atatürk demiştir ki: “İçinizde ülkesini ve milletini en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak bu sayede meclis, sizin arzularınızı yapma ve layık olduğunuz refahı temin gücüne sahip olacaktır” (1923).
Bu durumda Atatürk’ün direktifleri doğrultusundaki seçimi, önce başbakanı atayacak olan cumhurbaşkanı üstlenecektir. Daha sonra, seçilen başbakan tarafından ülkenin idaresinde gerçekten söz sahibi olan kişiler (bakanlar) seçilerek bu görev yerine getirilecektir. Bunların özellikle beş tanesi, milli eğitim bakanı, milli savunma bakanı, maliye bakanı, içişleri bakanı ve dışişleri bakanı çok önemlidir. Başbakan bu beş bakanı belirlerken çok özenli davranmalı, kişisel ilişkilerini ve duygusallığını bir tarafa bırakıp seçeceği kişilerin bu önemli görevleri yerine getirebilecek niteliklere sahip olup olmadıklarına özellikle dikkat etmelidir.
Bu beş bakanlık arasında hepsinden daha önemli olanı ise “Dışişleri Bakanlığı”dır. Ülkesini dışarıda temsil edecek olan ve ülkesinin diğer ülkelerle olan ilişkilerinin düzenlenmesi, komşu ve diğer ülkelerle iyi ilişkilerin geliştirilmesi, ülkesinin diğer ülkeler nezdinde saygınlığının korunması, diğer ülkeler tarafından ülkesine yapılabilecek haksızlıkların önlenmesi gibi çok önemli görevleri yüklenecek olan bir dışişleri bakanının her şeyden önce tarihi ve özellikle siyaset tarihini çok iyi bilmesi, ülkesinin ve dünyanın sorunlarının bilincinde olması, en az bir yabancı dili çok iyi bilmesi, etkileyici bir hitabet gücüne sahip olması; bilgisi, görgüsü, ailesi, kılık-kıyafeti, konuşması ve davranışları ile kısaca, her şeyi ile ülkesini içeride ve dışarıda en iyi şekilde temsil edebilecek niteliklere sahip bir kişi olması gerekir. Çünkü Dışişleri Bakanlığı bir ülkenin vitrinidir, dışişleri bakanı da o vitrindeki mankendir ama asla konu mankeni olmamalıdır.
Bir başbakan da bakanlarının seçimini doğru yaptığı zaman ancak, halkın istek ve gereksinimlerini ve ulusal çıkarlarımızı gözeten etkin bir ülke yönetimini gerçekleştirebilir. Türkiye’nin bugünkü dışişleri bakanı yukarıda sözü edilen niteliklerin çoğundan yoksundur ya da AKP hükümetinin bugünkü dış politikası onu böyle algılamamıza neden olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dış politikası Cumhuriyetimizin hiçbir döneminde bugünkü kadar basiretsiz, ulusal çıkarlarımızdan uzak, dışa bağımlı ve dıştan güdümlü bir hale gelmemiştir.
Ülkemizin ulusal çıkarları bir tarafa itilerek, stratejik müttefikimiz ve dostumuz Azerbaycan ile olan karşılıklı çıkar ilişkilerimizi bozmak pahasına, salt ABD Başkanı Sayın Barack Obama öyle istiyor diye, Ermenistan’ın karşılığında örneğin “sözde soykırım” iddialarından vazgeçmek gibi hiçbir iyi niyet girişimi veya taahhüdü olmamasına karşın, Ermenistan’a sınırlarımızı açma girişimi bunun en son kanıtıdır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin bugünkü dış politikası devletimizin ulusal çıkarlarını değil salt AKP hükümetinin çıkarlarını gözeten bir politika haline gelmiştir. Başka bir deyişle, geleneksel Türk dış politikası bugün AKP hükümeti tarafından dışlanmaktadır.
Prof. Dr. K. Erçin Kasapoğlu
Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'